2 Nisan 2016 Cumartesi

LOMBROSO VE ERZURUMLU İBRAHİM HAKKININ GÖZÜNDEN : SUÇLU - KÖTÜ İNSAN

Yazar: Mustafa Doğan


İnsanın kendini tanıma yolculuğu muhtemelen ilkin kendi bedenini tanımasıyla  başlamıştır. Gerçekten öyle değil midir?. İnsan minicik bir bebek iken ellerini gördüğünde, ayağını ağzına götürdüğünde ve kendi sesini duyduğunda nasıl heyecanlanır, merakla inceler, dinler, dokunur ve tadar.

İnsan vücudunun iyilik ve kötülükle ilişkisi, diğer alanlara nazaran  belki de en çok araştırılan konudur. İnsanın boyu, kemik yapısı, saç ve göz rengi, ırkı,  o kişinin iyi veya kötü olması ile  ilişkilendirilebilir mi? Bu soruyu "İnsan bedeni, suçlu bir kişiliğin tespitine imkan verir mi?"  şeklinde sormamız halinde cevap ne olabilir?

Kriminoloji suç ve suçluyu  inceleyen bilim dalıdır. Bu biliminin kurucularından kabul edilen ve ceza hukukuna pozitivizmin yöntemlerini kazandıran isimlerin en önemlisi hiç kuşkusuz Cesare Lombroso'dur. Lombrosso 1835 - 1909 yılları arasında yaşamıştır. Kendisi adli tıp profesörü olup, seneler boyunca,  suçluların bedenleri üzerinde çalışma şansı elde etmiştir. Çalışmaları sırasında "insan bedeni ile suç arasında ilişki kurulabilir mi?" sorusuna cevap aramıştır. Elde ettiği veriler ve ortaya çıkan istatistiki sonuçlar, suçlular arasında ortak noktaların bulunduğu göstermiştir. Belli kafatası ve kemik yapısına sahip olanların, belli bir iklim ve coğrafi bölgeden gelenlerin, ortak suç eğilimlerine sahip olduklarını tespit etmiştir.  Yapmış olduğu çalışmaları  bir kitapta toplayarak yayımlamıştır. Kitabının adı "Suçlu İnsan" dır. Lombrosso kitabında insanların, doğuştan gelen bedeni özelliklerinin o kişinin  suçlu olarak doğduğunu gösterdiği iddiasındadır. Kitabı ve görüşleri büyük yankı uyandırmıştır. Lombroso'ya  pek çok soru yöneltilmiş, kitapta ileri sürdüğü kimi görüşlerine kaynaklık eden verilerin elde edilme yöntemi, bu verilerle insanın suçlu doğmuş olmasının kabulünün mümkün olmadığı yönündeki eleştirilerin sonu gelmemiştir.  Bu alandaki pek çok eleştiriye rağmen Lombroso'nun görüşleri uygulamaya bile geçirilmiştir. Kimi polis şefleri Lombroso'nun işaret ettiği özelikleri taşıyanlara suçlu muamelesi yapılmış ve insanlar soruşturulmuştur. Lombroso'nun görüşleri düşünürler ve ceza hukukçuları tarafından tartışıladursun, uygulayıcılar suçluları daha iyi tanıma ve onlarla ilgili veri bankaları oluşturma gayretine girmişlerdir.  Önceleri kızgın demirlerle suçlunun sırtına, kol pazusuna veya baldırına yapılan mühürler, yerlerini suçluların  resimlerini çizip, ayak boylarını, kemik uzunluklarını ölçüp ve elde edilen verileri arşivlemeye dönüşmüştür. Tüm bu süreç parmak izi ve DNA'nın keşfi ile müthiş ilerlemeler kat etmiş, hatta insan beyninde bulunan "amigdala" adlı organ ile suç arasındaki ilişkiyi tartışmakta ve cevaplar bulmaktadır. Ancak soru değişmemiştir: "insan bedeni ile suç arasında ilişki kurulabilir mi". Bugün kriminoloji bilmi hala aynı soruya cevap aramakta, diğer bütün bilimleri de bu cevabı bulabilmek için seferber etmektedir.  

Batıda bunlar yaşanırken, doğuda yani bizim topraklarımızda neler oluyordu. Hukuk mekteplerinin öğretim görevlileri, ilmiye sınıfı, tıp ve sosyal bilimlerle meşgul olanların aklına   bu tür soruları sormak hiç mi gelmedi. Bu sorunun cevabını verilecek cevap tabii ki "evet" dir. Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın "Marifetname"si bunun en önemli örneğidir. Erzurumlu İbrahim Hakkı 1703-1780 yılları arasında yaşamıştır. Astronomi, fizik, psikoloji, sosyoloji ve din alanlarında pek çok çalışması vardır. En ünlü eseri bizim de belirttiğimiz gibi "Marifetname"dir. Marifetname astronomiden, tıbba ve sosyolojiye kadar pek çok alanda bilgi ihtiva etmektedir. Bizim bu yazımızla ve Lombrosso ile ilişkisi ise anatomi bilminden yararlanarak kaleme aldığı ve insan bedeni ile iyilik ve kötülük   arasındaki ilişkiyi ortaya koyan bölümlerdir. Bu bölümlerde insanının,  boy uzunluğu, kemik yapısı, yüz hatları, göz ve saç renkleri gibi onlarca hususiyet ile iyilik ve kötülük arasında irtibat kurulmuştur. İyilik ve kötülük kavramlarının,  ceza hukukundaki karşılıklarının suçlu ve masum olduğunu ifade edebiliriz.  İbrahim Hakkı bu irtibatı kurarken, anatomi bilginlerinin vermiş olduğu bilgilere göre diyerek ,bu bilgilerin kaynağının tıb biliminin verileri olduğunu ortaya koymuştur. Bu şekildeki bir atıf aslında bu bilgilerin halihazırda ve bir süredir doğu bilginlerinin elinde olduğunun en önemli göstergesidir.  Lombroso'nun fikirleri Batı'da büyük yankı uyandırırken, İbrahim Hakkı'nın fikirleri hakkında çok ciddi eleştiriler yapıldığına yönelik, daha doğrusu eleştirildiğine, bu tespitlerin akla ve bilme uygun olup olmadığının tartışıldığına veya  bu verilerin o dönem hukuk düşünürleri tarafından ciddiye alınıp,    kullanıldığına dair herhangi bir tespite rastlayamadık. Bunun sebebi, bahsedilen konuların doğulu bilginler arasında etraflıca tartışılmış ve eserlere yansıtılmış olması ve zaten bilinen şeyler olması,  Lombroso'nun fikirlerinin çok dikkat çekmesinin sebebinin ise aydınlanmanın ışığı ile yeni muhatap olan Avrupalı fikir ve bilim adamlarının ilk defa bu tür bilgilerin bu şekilde arzı ile muhatap olmalarıdır diye düşünüyoruz.


İki büyük bilim adamı birisi Doğu'nun diğeri Batı'nın ışığı. Lombroso'nun söyledikleri o güne kadar bilimsel bir yöntemle ve somut verilerle dile getirilmemişti. Farklıydı ve tartışmaya değerdi. Tartışıldı, bu tartışma Kriminoloj'yi doğurdu, ceza hukukuna pozitivizmi kazandırdı. Aynı düşünceleri O'ndan yüzyıl kadar  önce Doğu'nun ışığı olan Erzurumlu İbrahim Hakkı'da dile getirmişti. Ancak O'nun ışığı bizim hukukumuzu bu şekilde aydınlatamadı, bizde kriminolojinin doğumuna vesile olmadı, bırakın pozitivizmi, tıb ve anatomi biliminin verilerinin hukuk biliminde, özellikle ceza hukukunda kullanılmasının mümkün olup olmadığı dahi tartışılmadı. Açıkçası tartışılıp tartışılmadığı dahi bilinmemektedir.  Bugün bile bu mesafeli duruş değişmemiştir. Peki bunları bilmeye ihtiyaç var mıdır? Sizce?