11 Aralık 2014 Perşembe

TÜRK CEZAEVLERİ İLE İLGİLİ UYGULAYICILARIN KALEMİNDEN MAKALE ARŞİVİ

Türk ceza evleri yöneticileri ve uygulayıcılarının kaleminden yazılan, Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğünün yayın organları olan Sesleniş Gazetesi ve Değer Dergisinde yayınlanan köşe yazıları ve makaleler arşivlenmiş şekilde bu genel müdürlüğün sitesinde yayınlanmaktatır. Bu yazılara ulaşmak için LÜTFEN TIKLAYINIZ

10 Aralık 2014 Çarşamba

PENOLOG NEDİR? NASIL OLUNUR?

PENOLOG NEDİR?*

Türkiye'de penoloji bilimi pek bilinmediği gibi penolog diye bir meslekten de pek kimsenin haberi yoktur. Cezaevlerinde ve denetimli serbestliklerde çalışan psikolog, sosyal çalışmacı, sosyolog ve öğretmenlerin faaliyetlerini bu alana yakın olarak değerlendirebiliriz. Ancak bu meslek gruplarının temel faaliyeti eğitim ve iyileştirme programlarını yürütmektir.

Kimilerimiz suçluların cezaevlerine konulup öylece bırakıldığını ve cezaevi kapılarının suçluların üzerlerine kilitlenmesi ile sorunun çözüldüğünü zannederiz. Halbuki herkesinde bildiği ve zaman zaman da medyadan haberdar olduğumuz gibi malesef cezaevlerimiz gerek sayı gerek kapasite bakımından sınırlıdır.  Cezaevi hizmetleri sadece yemek ve yataktan ibaret değil ve mahkumları sonsuza dek de tutamaz. İktisadın tanımında yer alan "sınırlı kaynaklarla sonu gelmeyen ihtiyaçların karşılanması" hususu cezaevleri için de geçerlidir. Cezaevler iyi yönetilmek isteniyorsa, eldeki kısıtlı kaynaklar ve mahkumların tekrar suç işleyerekgeri dönüşlerini engelleyecek tedbirleri alarak sürdürülebilirliği sağlamak büyük önem taşımaktadır.
Cezaevlerinden beklenen mahkumların sadece cezalandırılması değildir. Suçluların eninde sonunda dönecekleri yer  toplum olduğu için dönüşlerinde ıslah olmuş, yeniden suç işlemeyecek karakter yapısına ulaşmış, değerleri edinmiş kişiler olmaları istenmektedir.

Penologlar, yukarıda sayılan tüm sorunlar ve çözüm önerileri ile toplumun infaz sisteminden beklentilerini karşılamakla görevli kişiler olarak karşımıza çıkmaktadırlar.

Penolog, mahkumların ıslahı amacına hizmet ederken, mahkumlar ve cezaevi personeli ile çalışan kişidir. Onlar cezaevilerinin idaresinden, insan kaynakları yönetimine,  infaz ve ıslah sisteminden inşa tarzına kadar birçok alanda, aktif olarak görev alma,  gözlem yapma, istatistik tutma ve bunları  raporlama faaliyetlerini yürütürler.

Amerikan sisteminde penologların görev tanımlarını şu şekilde özetleyebiliriz.

- İnfaz sisteminin mahkum üzerindeki etkilerini inceler.
- Mahkum davranışlarını analiz eder.
- Mahkumların birbirleri ile etkileşimini ve diğerlerine yaklaşımlarını incelerler.
- Mahkumların, cezaevi yöneticileri, gardiyanlar, denetimli serbestlik görevlileri ve kriminologlarla  etkileşimleri üzerinde çalışır ve elde ettikleri verileri analiz ederler.
- Cezaevi yöneticileri, gardiyanlar, denetimli serbestlik görevlileri ve kriminologlarla bizzat çalışırlar.
- Mahkumlarla bizzat çalışırlar.
- Mahkumlar için ıslah programları geliştirirler.
- Mahkumların, toplumla yeniden bütünleşmesine yönelik programlar geliştirirler.
- Islah ve rehabilitasyon programlarının etkilerini gözlemlerler.
- Cezaevi otoritelerine mahkumlara yönelik uygulanan rehabilitasyon programlarının değiştirilmesi veya geliştirilmesine ilişkin öneriler sunarlar.
- Mahkumları tahliye sonrasında izlerler.
- Faaliyetleri daha çok ölçme, değerlendirme ve raporlama üzerinedir.
- Penologların tespitleri cezaevi idareleri tarafından ciddiye alınır ve kısa ve uzun döneme ilişkin tedbirler alınır.

Nasıl Penolog Olunur?

Penologluk, en az lisans seviyesinde mezuniyet gerektiren ceza adeleti sistemi içinde bir kariyer mesleğidir. Bu mesleğe alımlarda, ceza adelet sistemi yöneticiliği (bizdeki adalet yüksek okulunun 4 yıllığı gibi, ama hukuk fakültesi değil), sosyoloji, psikoloji, infaz hukuku branşlarında eğitim alanlar tercih edilmektedir.

Amerikan yüksek eğitim sistemi içinde eğer penolog olmak veya ceza adalet sistemi içinde yer almak istiyorsanız, üniversite aşamasında, suç ve ceza, ıslah metodları, insan psikolojisi, cezalandırma yöntemleri ve bunların etkileri gibi alanlarda yandal çalışmak mümkündür.

Bir penoloğun, iletişim gücü iyi olmalı, her seviyeden ve türden insanla ilişki kurabilmeli, ani karar verebilme yeteneğine haiz olmalı ve  kompleks problemlere çözüm üretebilmelidir.

Penologların Ücretleri Ne Seviyededir?

Amerika'da penologlar yıllık ücretleri 41.000 ile 57.000 dolar arasında değişmektedir.

Aynı alanda çalışan diğer görevlilerle karşılaştırmak için aşağıdaki veriler dikkate alınabilir.
Cezaevi müdürleri tecrübelerine ve yönettikleri kurumun büyüklüğüne göre 43.000 - 100.000 dolar,

Ceza adelet sistemi içinde faaliyet yürüten parole memurları 39.000-40.500 dolar,

Gardiyanlar 20.000-35.000  dolar,

Cezaevi memurları 31.000-48.000 dolar almaktadır.

*Bu metnin hazırlanmasında
http://www.criminaljustice-schools-degrees.com
http://ezinearticles.com
http://www.allcriminaljusticeschools.com
http://www.ehow.com
internet sitelerinden faydalanılmıştır.

AMERİKADA CEZA ADALET SİSTEMİNDE GÖREV ALAN MESLEKLER

Amerika'da ceza adalet sisteminde görev alan, polis, CIA ajanı, hakim, savcı, penolog, avukat, cezaevi müdürü gibi tüm meslek grupları ile ilgili bir internet sitesi.

Bu sitede ceza adalet sisteminde faaliyet gösteren mesleklere ilişkin görev tanımları, bu alanlarda çalışanlarda aranan özellikleri, mezuniyet seviyeleri, aldıkları yaklaşık yıllık maaşlarına ilişkin bilgileri bulabilirsiniz.

Ceza adalet sisteminde yer alan meslek mensuplarının eğitimlerini aldıkları önlisans ve lisans seviyesinde eğitim veren tüm üniversitelere ilişkin ayrıntılı bilgiler ile uzaktan eğitimle tamamlanabilecek önlisans, lisans, master ve doktora eğitimi veren üniversitelerle ilgili bilgiler sitede ayrıntılı olarak yer alıyor.

Siteye ulaşmak içinLÜTFEN TIKLAYINIZ

8 Aralık 2014 Pazartesi

CEZAEVİ HİZMETLERİNİN ÖZELLEŞTİRİLMESİ

Başta Amerika olmak üzere kimi ülkeler cezaevlerini ya toptan yada infaz veya diğer hizmetleri özelleştirebiliyorlar. Türkiyenin bu konudaki durumunu değerlendiren bir makale içinlütfen tıklayın

7 Aralık 2014 Pazar

AMERİKADA UYGULANAN KARAKTER TEMELLİ DEĞER EĞİTİM VE ISLAH PROGRAMI

lütfen tıklayınCezaevlerinde değer eğitimi hususuna değinmiştir. Bu konuda Amerika'da uygulanan bir modele ilişkin PDF dökümana ulaşmak için

5 Aralık 2014 Cuma

SUÇLULARIN ISLAHI VE DEĞER EĞİTİMİ

Son yılların en popüler kavramlarından biri hiç şüphesiz değer eğitimi. Artık eğitimden sorumlu kamu idareleri, eğitim kurumları ve tabii ki ıslah faaliyeti yürüten cezaevleri bu konuya ciddiyetle eğilmekteler.

Değer eğitimi, Yasayan Değerler Eğitim Programı (YDEP) adı altında 1995 yılında Birleşmiş Milletlerin 50. yıl dönümü kutlamaları kapsamında uluslararası bir proje olarak uygulanmaya başlanmıştır. UNESCO'nun himayesinde oldukça geniş bir çerçevede uygulama alanı bulmuş ve bugün dünyanın hemen her ülkesinde ilk ve orta seviye eğitim kurumlarının müfredatlarına girmiş durumdadır.

Değer eğitimi, sevgi, saygı, adalet, demokrasi, hoşgörü gibi globalleşme ile birlikte gelen yalnızlık, bencillik, hoşgörüsüzlük gibi pekçok olumsuzluğun yıprattığı değerleri yeni nesillere kazandırmayı amaç edinmiştir.

Suçluların ıslahına değerler eğitiminin katkısı mümkün mü? Sorusunun cevabı da dünya genelinde aranmaktadır. Aslında bu sorunun cevabına kimse "hayır" diyememekte ancak büyük çoğunluğu yetişkin olan, tahliye sonrası kendini suça iten mekana ve ortama dönecek olan suçlulara bu değerler nasıl kazandırılmalı, nasıl bir yöntem izlenmeli ve sürdürülebilirlik nasıl sağlanmalı sorularına kimse açık, net tatmin edici cevaplar verememektedir.

Suç ve değer yargıları arasında bir ilişki olduğu kesindir. Sonuçta suçlu toplumun değer yargılarına onların önemsedikleri, kutsadıkları bir şeylere muhalif davranmıştır. Toplum bu nedenle suçluları istememekte, bir zamanlar acımasız bedeni cezalarla öldürdüğü suçluları şimdi şehirlerden uzak cezaevlerinde tutma çabasındadır. Peki toplum istemediği bu kişilere - ki kişiler de bunun farkında - o toplumun önemsediği değerler nasıl kazandırılacak?

Cezaevinde değer eğitimi çok uzun zamandır tartışılan bir hususdur. Suçluların değer düzeyinin tespitine ve nasıl istenen seviyeye getirilebileceğine ilişkin çalışmalar yapılmıştır. Örneğin Lucien Morin isimli Kanadalı bir yazar "Cezaevinde Değerler Eğitimi" isimli bir makaleyi 1979 yılında kaleme almıştır. Daha geriye gidildiğinde  Lombroso, Feri ve diğerleri de mahkumları değerler çerçevesinde incelemiş, mahkumların dindarlık düzeylerinden, cezaevi jargonuna kadar bir çok hususu dikkatlice gözlemleyip bu hususlarda çıkarımlarda bulunmuşlardır (bkz. Faruk Erem Adalet Psikolojisi).

Cezaevlerinde değer eğitimi uygulamaları veya değer esaslı ıslah uygulamalarına aşağıdaki örnekleri vermek mümkündür.

Amerika'da ömrünün son 30 yılını mahukmalara adayan ve Prison Angel olarak bilinen Rahibe Antonia'nın cezaevlerinde yaptığı sevgi temelli bir değer eğitim modelidir. Hakkında kitap ve makaleler yazılan ve belgeseller çekilen bu kadının başarısı, cezaevinde sevgi ve fedakarlık merkezli bir faaliyet yürütmesi, azılı suçlular olarak bilinen hedef kitlenin kalplerinde yaktığı sevgi meşalesidir.

Yine Amerika merkezli ve bu gün dünyada 130 civarında faaliyet gösteren Prison Fellowship İnternational'ın yürüttüğü cezaevlerinde ıslah faaliyetlerine katkı çalışmaları değer eğitimine gösterilecek diğer bir örnektir. Kilise merkezli bir dernek olup, Hristiyanlık'ın argumanları ile faaliyetlerini yürütmekle birlikte, ailesi cezaevinde bulunan mahkum çocuklarına yönelik Melek Ağacı programı, onarıcı adalet çalışmalarını temsil eden Restorative Justice programı, Ruanda'da katliama katılan suçlularla ailesi katledilenlerin barıştırıldığı Umuvumu Ağacı programı ve suçlularla mağdurları aynı ortamda toplayıp birbirlerini anlama çalışmalarının yürütüldüğü Çınar Ağacı programı ve diğer bir kısım çalışmalarını sadece İncil veya Hristiyanlık adına yürütülen faaliyetler olarak görmemek gerekir. Sayılan programlarda empati, sevgi, saygı, adalet, bağışlama, hoşgörü, yardımlaşma gibi pek çok değer davranışsal bir şekilde ortaya konularak suçlu, suçluların çocukları, mağdurlar ve cezaevi personelini kapsayıcı bir değer eğitimi çalışması yürütülmektedir.

İspanya'da Diagrama Fondaditon isimli vakıf bir kısım çocuk cezaevlerini yönetmektedir. Gerek vakfın internet sitesi gerekse bu vakıf ile ilgili yapılan çalışmalar göstermektedir ki, Avrupa'da cezaevi aşamasında suçlu çocuklar/ergenlerle en az sorun yaşayan, tahliye sonrasında geri dönüş oranı en düşük olan çocuk cezaevi yönetim sistemini bu vakıf temsil etmektedir. Başarısı ile Avrupa'nın pek çok ülkesine yayılması arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır. Peki bunu nasıl başardı? Muhatabı anlama, ona değer verme, değerli olduğunu hissettirerek denilebilir. Sevgi, saygı, karşılıklı güven ve adalet değerlerinin yaşanarak öğretilmesi.

Türkiye cezaevlerinde de değer eğitimi 2014 yılı başından bu yana ıslah faaliyetlerinin bir parçası olarak uygulanmaktadır. Değer eğitiminin suçluların ıslahına ne ölçüde katkı sağladığı ve hedeflenen kazanımlardan ne kadarına ulaşıldığı hususları tabii ki zamanla ortaya çıkacaktır.

Cezaevlerinde değer eğitimi için nereden başlanmalı sorusuna Lucien Morin'in "filantropist eğitimciler" tespitine katılmaktayız.

Bu konunda çocuk cezaevlerinde bulunan madde bağımlısı ergenlere yönelik seminer veren bir gönüllünün "Bu çocuklarda müthiş bir öfke var, annesine, babasına, ona karşı ilk suç işleyene, onu ilk suça itene, kendine suç işletip dışarda gezene, zengine, fakire, cezaevinde onu yokluğa terk edenlere ve tüm topluma, öncelikle bunun keşfi gerekiyor ve bu öfkenin sevgi, sevmek, sevilmekle söndürülmesi gerekiyor" sözü sanırım nereden başlanılması gerektiği yönünde bir fikir oluşturacaktır.

4 Aralık 2014 Perşembe

CEZAEVLERİNDE EĞİTİM -Lucien Morin

Cezaevlerinde yürütülen ıslah faaliyetlerinin en önemli ayağı hiç şüphesinin eğitim faaliyetleridir. Kanada ıslah faaliyetlerinde başarılı bulunan ülkeler arasındadır.
Lucien Morin tarafından 1981 de derlenen bu eser cezaevlerindeki eğitim faaliyetlerini çok yönlü olarak ele almış. Kitapta yazarın kendine ait makaleler olduğu gibi başka yazarlarında makalelerine de yer verilmiş.
Kitapta Kanada cezaevlerinde yürütülen ıslah sistemi, eğitim faaliyetleri, cezaevlerinin kurumsal olarak ıslaha nasıl katkı sağlayabileceği hususlarına yer verilmiş.
Eserdeki makalelerde Kanada özelinde durularak oraya bağlı kalınmamış, ideale ilişkin tartışmalara da yer verilmiş.
Cezaevinde değerler eğitimi, moral değerler, mahkumlarda adalet ve demokrasi bilincinin geliştirilmesi gibi bir çok husus bu kitapta yer almaktadır.
Kitaba ulaşmak için lütfen tıklayınız.


3 Aralık 2014 Çarşamba

CEZAEVLERİ VE CEP TELEFONLARI

Cezaevlerinin en büyük problemlerinden biri hiç kuşku yok ki cep telefonlarıdır. Cep telefonu özellikle örgütlü suçlarda örgütlerin içerden yönetiminde büyük sorun oluşturmaktadır. Hele günümüzde akıllı telefon teknolojisi ile özellikle terör suçlarında dev bir kütüphaneyi doldurabilecek örgütsel döküman küçücük bir sd kart ile cezaevine girebilmektedir.
Bizde ve bütün dünyada olduğu gibi Amerika da bu konuya eğilmiş ve çok güzel bir çalışma ortaya koymuş. Cep telefonlarına engel olunamıyorsa onlar nasıl izlenebilir? Bu telefonlardan kurum içindeki usulsüzlüklerden, kurum dışını etkileyen suçların takibine kadar nasıl faydalanılabilir? Hangi teknoloji buna imkan veriyor? İstatistiklerle ve güzel bir sunumla ortaya koymaya çalışmışlar. Ulaşmak için lütfen tıklayın

PENOLOJİ NEDEN ÖĞRENİLMELİDİR

Daha önceki yazılarımızda penolojinin tanımına, öne çıkan özelliklerine değinmiştik. Bu kez Penoloji bilimini öğrenmenin, ceza, infaz ve ıslah konularına bir bütünlük içinde bilimsel gözle bakmanın neden gerekli olduğuna dair fikirlerimizi beyan etmek arzusundayız.

Penoloji neden öğrenilmelidir? sorusunun cevabını aramaya bu bilimden beklenen nedir? sorusunu sorarak başlamak yerinde olacaktır. Dünyanın dün olduğu gibi bu gün de mücadele ettiği en önemli sorunlardan biri de suç ve suçlulukla mücadeledir. Suçluluğu kesinleşmiş, suç işlediği sabit olan ve artık toplum içinde ıslahı da mümkün olmayan kişiler, kapalı ve en güvenli mekanlardan biri olan cezaevlerine kapatılacaktır. Bu aşamada cezaevinden ve penologlardan beklenen iki temel husus vardır. Birincisi suçluyu cezaevinde tutarak toplumu korumak, ikincisi onu ıslah ederek tahliye sonrasında toplumla uyumlu ve artık suç işlemeyen bir kişiliğe bürünmesini sağlamaktır. Bu bağlamda penoloji öğrenmenin neden gerektiği sorucunun cevaplarını bu bakış açısı ile tespit etmeye çalışacağız.


SUÇ POLİTİKALARI AÇISINDAN

Suçlunun cezalandırılması ve ıslahı onu tanımadan mümkün değildir. Hangi eylemin suç olarak tanımlanacağı ilk çözülmesi gereken sorun, ikincisi ise bu suçun karşılığı ceza ne olmalıdır. Bütün bunlardan sonra bu suçluda nedamet duygusu nasıl oluşturulmalı ve yeniden suç işlememesi için nasıl ıslah edilmedir sorusu gelmektedir. Türkiye'de 2005 yılında ceza kanunuda yapılan değişiklikle devlet uyuşturucu kullanma eylemine bakış açısını , doğrudan hapis cezası ile karşılanması gerektiren bir eylem olarak değil, ilkin tedavi veya denetimle çözülmesini başka çare kalmazsa cezalandırma yöntemine başvurulması gereken bir eylem olarak görmüştür. İşte bu ve benzeri yaklaşımların geliştirilmesinde penoloji biliminin verileri büyük önem taşımaktadır. Bir eylemi suç olarak tanımlayıp cezalandırmak sorunu çözmemekte, gerçekten suç mu? cezalandırılması gerekiyor mu? neticede ne elde edildi? sorularına cevap aranmalıdır.


CEZALANDIRMA POLİTİKALARI AÇISINDAN

Ondokuzuncu yüzyıldan itibaren hapis cezaları yaygın olarak uygulanmış olup bugün gelinen noktada idam cezası -ki çok az ülkede uygulanmaktadır - dışında yegane cezalandırma yöntemi hapis cezasıdır. Hapis cezalarana ilişkin infaz rejimlerinin şekillendirilmesi büyük önem taşımaktadır. Cinsiyete, yaşa veya beden engeline göre infaz yöntemlerinin belirlenmesinin yanında suçlunun tehlikelilik hali ve uslanmaz tutumları ile ıslahdaki gayreti de dikkate alınmalıdır. Hangi suç için ne kadar uzun süre hapis cezasının çektirileceği tek kriter kabul edilmemeli, suçun niteliği, cezalandırma yöntemi, münferit odada tutulması gerekip gerekmediği, kurum imkanlarından infazın hangi devresinde ve ne ölçüde faydalanacağı, suçlar farklı olmakla birlikte sonuç ceza süreleri aynı olan kişilerin aynı yöntemle mi cezalandırılacağı, cezaların ve ıslah yöntemlerinin kişiselleştirilmesi ölçütlerinin tespiti penoloji bilimi tarafından uzmanlıkla ve mukayeseli olarak değerlendirilmelidir. Bütün bunların yanında yasa koyucuların konjonktürel olarak suç ihdası, ceza artırım veya azaltım, af ve örtülü af uygulamaların cezalandırma ve ıslah uygulamalarına etkisi bilimsel bir gözle bakılmadan anlaşılamayacaktır.
Ülkemizde geçmiş dönemlerde uygulanan genel af uygulamaları, son zamanlarda çıkarılan örtülü af olarak değerlendirilen uygulamalara ilişkin ön çalışmalar ve dönüşler bilimsel olarak ortaya konmuş mudur? Ortaya konulmuş ise öngörüler tutmuş mudur? Af yöntemleri ile tahliye edilenlerden ne kadarı -cezası az veya çok- tekrar suç işlemiştir? Penoloji biliminin verilerinden ne ölçüde faydalanılmıştır? Soruları cevap beklemektedir. Bütün bu sorulara Penoloji biliminin penceresinden bakılmalıdır.

SOSYAL POLİTİKALAR AÇISINDAN

Dostoyevski cezaevlerini içinde canlılar olmasına rağmen "ölüler evi" olarak niteler. Bu tanımlama farklı bakış açılarıyla tenkid edilebilir ancak bir gerçek var ki cezaevleri toplum içinde halledilemeyen sorunların son çözüm yeridir. Cezaevleri kimi zaman gerçekten çözüm kapısı ancak çoğu zaman sorunun üzerine sünger çekme yeri olarak kullanılmaktadır. Lombroso'nun doğuştan suçluluk teorisi artık terk edilmiş, kişinin bireysel ruhsal sağlığı ile ilgili sorunları, anne baba tutumu ve yetişme ve yaşama ortamı bir bütün olarak ele alınmakta, kişinin suçu işleme nedenleri, suça sürüklenme süreci esaslı bir şekilde değerlendirilmektedir.

Suç ve suçlulukla mücadelede toplumsal unsurlar ciddiyetle dikkate alınmakta, suçları önleyici sosyal politikalara büyük ağırlık verilmektedir. Sosyal politikaların belirlenmesinde suçlardaki artış, suçluların eğilimleri, suç ve suçlu üreten bölgelerin tespiti, suçlu profillerindeki değişiklikler dikkatle izlenmektedir. Penoloji bilimi burada kendini göstermekte, toplum içinde ıslah edilemeyen bu bireylerle ilgili, neden dış dünyaya tutunamadı, suç işledi, suçe sürükleyen sürecin aktörleri kimlerdi ve bu aşamadan sonra artık nasıl cezalandırmalı ve ıslah edilmeli? sorularına cevap arar. Penoloji bu gayreti gösterirken ve çözüme ulaşırken ve elde ettiği bulguları ortaya koyarken, sormuş olduğu nedenler ve nasıllara ilişkin bir çok soru, suç ve suçluluk temel çalışma alanları olan sosyoloji, kriminoloji, psikoloji ve hukuk bilimlerine kaynak sağlayacaktır. Penoloji aynı zamanda tüm suçlular hakkında ulaştığı bilgilerin verilere dönüştürülmesi ile sosyal politikaların belirlenmesinde kamu otoritelerinin ihtiyaç duydukları bir çok veriyi de sağlamış olacaktır.

CEZAEVİ YÖNETİCİLİĞİ AÇISINDAN

Cezaevi yöneticisine ilişkin Alman Ceza Hukuku Profesörü Frans Von Listzt "Mahkeme hükmüne muhteva ve önemi verdirecek yargıç olmayıp, cezaevi müdürüdür. Kanunda tanımlanan platonik ceza tehditlerine kuvvet ve hayatiyet verecek kanun yapıcı değil cezaevi müdürüdür." sözü meseleye ışık tutmaktadır.
Dünya genelinde 10 milyondan fazla insan insan cezaevlerinde barındırılmaktadır. Mahkumların aileleri ve cezaevi çalışanları da hesaba katıldığında ceza infaz sürecinden etkilenen rakam 100 milyonu bulmaktadır. Suçlunun cezalandırılması yoluyla adalet bekleyen mağdurlar hesaba katıldığında bu rakam çok daha büyümektedir. Nüfusu 100 milyon olan ülke sayısı iki elin parmaklarını geçmez iken bu sayıdaki insanın cezaevi ile ilintili olması sorunun büyüklüğünü ve cezaevi idareciliğinin ne denli önemli olduğunu ortaya koymaktadır.
Cezaevi yöneticiliği insan kaynakları yönetimi, güvenlik, sağlık, eğitim ve ticaret gibi bir çok alanla temas halindedir. 1000 kişilik bir cezaevinde kadın, erkek, yaşlı, çocuk, akıl hastası, görme, duyma, bedensel engelli gibi ihtiyaçları ve sorunları çok farklı bir çok mahkum bulunmakta, okuma yazma kursuna gidenle doktora yapan mahkumlar aynı cezaevinde buluşabilmektedir. Eğer bir cezaevinde işyurdu faaliyetleri de yürütülüyor ise, mal kabulünden, pazarlamaya, mahkumlara meslek eğitiminden onların iş sağlığı ve güvenliği altında çalıştırılmalarına kadar bir çok konu gündeme gelmektedir.
Cezaevi yöneticilerinin taşımaları gereken vasıflar, ihtiyaç duydukları meslek öncesi ve içi eğitim içeriğinin tespiti, çalışma esas ve usullerinin belirlenmesi, iyi uygulama örneklerinin yaygınlaştırılması ve hayata geçirilmesi, insan kaynaklarının niteliğinin tespiti ile bu kaynakların etkin ve verimli bir şekilde yönetimleri hususlarında penoloji bilminin verilerine ve yol göstericiliğine ihtiyaç duyulmaktadır.

30 Kasım 2014 Pazar

TÜRK EDEBİYATINDA CEZAEVİ KİTAPLARI 1: Mapusane Çeşmesi

Kitabın yazarı, Adnan Veli, Orhan Veli'nin kardeşi, daha çok mizah alanında tanınmış biri
Kitap ilk baskısını 1952'de yaptı. 
Kitapta harika insan manzaraları, cezaevi tasvirleri var. 
Okurken güler misin ağlar mısın diyeceğiniz o kadar çok bölüm var ki.
Örneğin bir bölümde hükümlü insan mıdır? değil midir? sorusunu ciddiye alıp harika tespitlerle cevap veriyor.  
Zevkle okuyacaksınız.  Tavsiye ederiz. 
Bulmak biraz zor. Sahaflardan veya internetten bulabilirsiniz. 
Cezaevinin dününü ve bu gününü anlamak istiyorsanız orada ne olup bittiğine bizzat tanık olmak istiyorsanız mutlaka okuyun. 

Hapishane Türküsü

Ne zalimdir mahpushane havasi
Çocuklar agliyor ister babasi
Adimiza verdiler idam cezasi

Mapushane seni yapan kör olsun
Kör olsun da iki elleri kirilsin

Aksam olur firengiler vurulur
Gardiyanlar önümüze kurulur
Anam beni ziyaretten yorulur

Mapushane seni yapan kör olsun
Kör olsun da iki elleri kirilsin

29 Kasım 2014 Cumartesi

CEZAEVİ MELEĞİ - KENDİNİ MAHKUMLARA ADAYAN KADIN


Yıl 2008 yaz ayları, Meksika’ın en kalabalık ve sorunlu cezaevlerinden biri olan Tijuana La Mesa Cezaevinde, cezaevinin diğer kısımlarından ayrıştırılmış, Tumbas adı verilen, hücre koğuş arası, daracık, loş, rutubetli, iğrenç bir koğuş, bu koğuşta cezaevi idaresinin azılı diye nitelediği mahkumları cezalandırmak için hazırlanmış. 16 mahkum kalmaktadır, bunlar cezaevinde yaşadıklarından dolayı, disiplin cezası olarak buraya kapatılmış kişiler. Yani bu koğuşta olmak başlı başına bir ceza. Hal böyle iken bu mahkumların bir kısmı haftalardır burada ve bu yetmezmiş gibi cezaevi idaresi bu mahkumlara bir de günlük ihtiyaçlarını dahi karşılayabilecek su dahi vermez.

Fakat bu gün bu 16 mahkum birbirleri ile kavga etmeye başlar. Gardiyanlara bağırıp çağırmalar, gardiyanların koğuşa girmeye cesaret edememeleri/etmek istememeleri, cezaevinde korkunç bir uğultu. Mahkumlar illegal yollarda cezaevine silah soktukları yetmiyormuş gibi birde koğuşlarının kapısını da açmayı başarırlar. Ardından isyan başlar ve tüm cezaevine yayılıyor. Gardiyanlar elektriği kesip, binayı terk eder. İsyan sırasında ölenler de vardır.
Gerginlik sürmektedir. Mahkumlar cezaevini ele geçirmiştir. Bu hengamede, yaşlı bir rahibe cezaevine girer. Mahkumlardan ve onların silahlarından korkmamaktadır. Mahkumlardan silahlarını bırakmalarını ister ama mahkumlar onun cezaevine girdini öğrenince, zarar görmesini istemedikleri için zaten bırakmışlardı. Son isteyecekleri şey de onun zarar görmesi olacaktır.

Bu kadının çabaları ile mahkumlar isyanı sonlandırır, cezaevi idaresi de tumbasla cezalandırma sistemine son verir barış sağlanır.

Bu kadın kim olabilir, tabiki bu korkunç cezaevinin meleği, Mother Antonia.

Gerçekten melek miydi, melek olarak mı doğdu yoksa sonradan mı melek oldu veya bu seçeneklerin hiçbiri bizim gibi sıradan biri mi?

O, Amerika’da Kaliforniya Beverly Hills’te 1926’da, Joseph Clarke ve Kathleen Mary Clarke’ın kızı olarak dünyaya geldi. Gerçek ismi Mary’dir. Mary daha 3 yaşında iken annesini kaybetti, küçük bir çocuğun annesiz kalmasını ancak bu durumda olanlar bilir, ama Mary kendisini ailesine adamış iyi bir babaya sahipti. Babası varlıklı biriydi, bu varlığını ihtiyaç sahiplerinden esirgemez ve muhtaçlara her zaman yardım ederdi. Çocuklarını da bu yardımseverlik faaliyetlerine dahil ederek onlara örnek olurdu. Mary’de hastalara, fakirlere ve muhtaçlara yardımda elinden geldiği kadar babasına destek olurdu.

Mary, hayatının ilerlerleyen dönemlerinde de hep birilerine yardım etti İnsanları yardıma teşvik etti. Hastanelerde, huzurevlerinde, çocuk bakımevlerinde gönüllü olarak bizzat çalıştı. Hatta Birleşmiş Milletlerin faaliyetlerine de katıldı, Peru ve Filipinler’deki yardım organizasyonlarına dahil oldu. O’na göre yardıma muhtaç olanın kim olduğu veya nerede olduğu önemsizdi ihtiyaç varsa orada olmalıydı, gidemezse birşekilde desteğini ulaştırmalıydı.

Mother Antoina’nın anlatıldığı “The Prison Angel” isimli kitapla hayatına ve rahip Anthony Browers hakkında daha ayrıntılı bilgiye ulaşmak mümkün. Bu papazla tanışma Mary’nin hayatında çok büyük değişikliklere yol açacaktır.

Mary ve Father Antony 1957’de tanıştı. Mary gibi Father Anthony’de kendisini muhtaçlara yardıma adamıştı. Bi farkla o aynı zamanda bir din adamıydı. Father Anthony’nin ömrü bu yolda geçmişti ve Mary’ye de bu yönde daha neler yapabileceğini, anlatarak, yaşayarak öğretti. Tanrı, kader, zenginlik, fakirlik, yardımlaşma, yaşamanın amacı gibi konuları anlamlandırmasında çok büyük katkısı oldu. Tanışmalarından 7 yıl sonra, Father Anthony kansere yakalandı. Ölümünden önce Mary’ye “Burada neden olduğunu biliyor musun? Seni buraya ne getirdi? Sen tekrar evine dönüp, kendi kendine bir hayat sürebileceğini iddia edebilirmisin? Bunların senin için bir anlamı yok. Çünkü sen muhtaçlar için yaratılmışsın. Senin yerin burası muhtaçların yanı. Tanrı seni burası ve bu insanlar için yaratmış Mary” der. 1965’te bu sözlerden bir yıl sonra Father Antlhony ölür.

Hayatında büyük etkileri olan bir başka erkekle tanışır. Bu Meksika’da yaşayan Father Vetter’dir. O Mary’nin yardımseverliğini ve yaptıklarını öğrenince onu Tijuana’da bulunan La Mesa cezaevinde çalışmaya davet eder. Bu arada bu cezaevi Meksika’nın en kötü bilinen cezaevidir. Orasının ve oradaki mahkumların Mary’nin hayal edebileceğinden daha fazlasına ihtiyacı vardır. Mary bu cezaevine ilk geldiğinde hissettiklerini “Mahkumlar sadece muhtaç insanlar olarak görünüyorlardı. Evet acı çekiyorlardı. Ben kendisi ile konuşmaktan korkacağım hiçkimseyi görmedim. Bence burası acınası bir yer, korkunç değil, kasvetli değil, tehlikeli değil, sadece acınası bir yer” sözleri ile anlatır.

La Mesa’daki faaliyetlerinin başlangıcından itibaren 2 yıl boyunca ziyaretlerine devam etti, yerel dil olan İspanyolca’yı bilmiyordu. Bu onun için bir engel değildi, O insanlarla işaretlerle beden dili ile anlaşıyordu. O bu durum için “Nezaket, senin ilgini gösterir. Bir küçük gülümseme çok şey anlatır, elini uzatmak ve bir eli tutmak senin ilgini gösterir, ve muhatap alması gerekeni kalbi ile alır” der.

Mary mahkumları çok seviyordu, sevgisini ve maneviyatını artık bedeni ile birlikte cezaevine taşımaya karar verdi ve cezaevine taşındı. Kendisi bir rahibe olarak ve bu sıfatla hizmet etmek istiyordu. Ancak o dönem, Katolik Kilisesi yaşlı ve boşanmış bir kadın olması nedeniyle rahibe olmasını kabul etmedi. Bu O’nu durdurmadı. Kendisi bağımsız bir rahibe olarak faaliyetlerini sürdürmeye karar verdi. 19 Mart 1977’de 51 yaşında Rahibe Antonia ismini kendine verdi. O artık Mother Antonia idi. Antonia ismini tercih etmesinin sebebi, daha evvel tanıştığı ve kendisini bu yolda yürüme konusunda yönlendiren Father Antonia’nın aziz hatıra adına tercih etti. Bu şekilde isim değişiklikleri rahibeler arasında yaygın bir uygulama olduğu için yadırganmadı. 20 yıl boyunca cezaevinde müstakil bir rahibe olarak hizmetlerini sürdürdükten sonra kilise onun samimiyetine binaen önceki kararından döndü. Bu arada Mother Antonia’nın hizmetleri ve düşünceleri belli ölçüde kabul görmüş ve “Eudist Servant of the Eleventh Hour” adı altında mezhep tarzı bir hareket başlamıştı, bu harekte bütün kadınları, dul, boşanmış veya yaşlı olmasına bakmaksızın bu sıfatla kabul ediyor ve rahibe olmalarına izin veriyorlardı.

La Mesa cezaevinde yaşamak çok zordu, fakat Mother Antonia’ya göre O’nun bu cezaevinde yaşamasını Tanrı istemişti ve kendisi de buna katlanmak durumundaydı. 80’i geçen yaşına rağmen bu işi bırakmadı. Mahkumlara hep güler yüzle hizmet etti, Bazı zamanlar onun hizmetleri büyük bir şans olarak kabul ediliyordu. Onun hizmetleri ile mahkumlar arasında kavgalar, idareye yönelik protestolar azalmıştı. Fakat çoğu zaman o konuşmak yerine dinlemeyi, hasta bakmayı, yemek yapmayı bu yolla mahkumların arasında olmayıonlara hizmet etmeyi tercih ediyordu. Mahkumlar ve gardiyanlar onu çok seviyordu. Bunun sebebi O’nun herkese sevgi ile bakması, şefkatle kucaklaması ve şefkatini göstermesi idi. İnsanlar O’na kendisinin çok özel birisi olduğunu söylediğinde kendisi onlara böyle olmadığını, kendisinde farklı ve özel birşey olduğu iddiasının neden kaynaklandığını anlamadığını ifade ediyordu. Prison Angel isimli kitapta bu konuda “İnsanlar benim özel olduğumu düşünüyorlar, fakat bana bir bakın, ben başkalarının yapamayacağı olağan üstü birşeyi mi yapıyorum, benim yaptıklarımı herkes yapabilir, başka insanların yapabileceği daha birçok şey var. İnsanların birşey yapması için illakin çok özel ve büyük bir iş olması gerekmez. Yapılan çok basit şeyler bile çok büyük anlamlar taşıyabilir. Örneğin herhangi bir kimse yemek yapabilir.”

Bu sözlerin ardından 2013 yılında 86 altı yaşında iken ve hayatının son 30 yılından fazlasını da Meksika’nın en kötü cezaevlerinden biri olan La Mesa Cezaevinde mahkumlara hizmet ederken vefat etti.

27 Kasım 2014 Perşembe

Türkiyede LGBT Mahpus Olmak

Cezaevleri zor yerler, kadın, çocuk, yaşlı ve engelliler için daha da zor. Bu gruba LGBT bireyleri de eklemek gerektiğini düşünüyoruz.
Cezaevlerinde LGBT birey dendiği zaman kimler akla geliyor, bu bireylerin yaşadığı problemler nelerdir. 
Cezaevinin imkanlarından ne ölçüde faydalandırılıyorlar. 
Özellikle Amerika'da cezaevlerinde yaşayan bu bireylerle ilgili özellikle NCIC'de bir çok bilimsel araştırmaya rastlanmaktadır. Maalesef ülkemiz için aynı şeyleri söylemek pek mümkün olamamakta.

Bu konu ile ilgili eleştirilecek hususlar içerse de, gerek bütününden gerekse satır aralarında merak edilen hususlara ışık tutması adına güzel bir çalışma için LÜTFEN TIKLAYINIZ

AMERİKA TUTUKEVİ MAHKUM DAVRANIŞ YÖNETİM SİSTEMİ

 Amerika'da uygulanan, tutukluların ceazevine alınmasından, salıverilmesine kadar geçen sürecin yönetimi ile ilgili bilgi edinmek için lütfen tıklayınız.

İNSANLIĞIN 150 YILLIK CEZAEVİ TECRÜBESİ

          Toplumun cezaevlerine yüklediği görev ve ondan beklentileri suçluların cezalandırılması ve ıslahı olarak özetlenebilir. 

           Yaklaşık 200 yıldan bu yana,  cezaevleri,  işkence, öldürme, sakat bırakma gibi birçok cezalandırma yönteminin anternatifi olarak kabul edilmiş ve artık ceza ve adalet sisteminin vazgeçilmez bir unsuru durumuna gelmiştir. Hatta hayatın bir parçası olmuştur diyebiliriz. 
            
           Cezaevleri ile ilgili olarak ilk günlerden bu yana "cezaevleri işe yarıyor mu?",  " insanlar üzerinde gereken korkuyu yaratabiliyor mu?", "mahkumlar ıslah oluyor mu?", "cezaevleri yeniden suç işleme ve cezaevine geri dönüş oranlarına olumlu etki sağlıyor mu?" gibi birçok soru varlığını korumaktadır.  
Cezaevicilikte ne kadar mesafe katettik sorusunun cevabını, ilk günlerde tespit edilen sorunların ne kadarı ile hala mücadele ediyoruz ve geliştirdiğimiz çözümler bizi ne kadar ileriye taşıdı bunları anlamak için öncelikle ilk günlere geri dönmenin faydalı olacağı kanaatindeyiz.  
           Lobroso'nun 1876 yılında kaleme aldığı ve Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak tarafından Türkçe'ye

"Suç İşlemenin Sebepleri" adıyla 1935 yılında tercüme edilen eserin cezaevleri ile ilgili bölümünü buraya aktarıyorum. 
Bu yazımızda kendimiz mukayeseden kaçındık ve yorum yapmadık. Bunları size bırakıyoruz. 
CEZAEVLERİ
Suçları önleme tedbirleri bugünkü halde idealist hayallerdir. İçinde yaşadığımız avukatlar alemi, suçların tecziyesinden şöhret ve servet çıkarmaktan önleme tedbirlerine vakit bulamıyorlar. Onun için imdiki halde, biricik suç mukabelesi olan cezaevleri meselesini yakından incelememiz lazım geliyor. 
           Genel olarak cezaevleri terviç edilince münferit hapisten başka çare yoktur. Çünkü bu sayede suçluyu ıslah edemesek bile onun daha fazla batmaktan kendi gibiler ile birleşip suçlu cemiyetleri kurmaktan, menetmiş oluruz.
Fakat münferit hapsin bu faydalarına karşı, intiharlara daha kolay imkan vermesi tatbikinin maddeten imkansızlığı ve nihayet suçluyu tembel bir otomat yapması gibi mahzurları vardır. 
Gauthien der ki 'Bu günkü durumda cezaevleri ferdiyeti öldüren düşünce ve iradeyi tutuklaştıran müesseselerdir.'
            Cezaevlerinin kötü etkilerine dair benim 'zindan' adlı kitabımdan bir mahkumun itiraflarını okusun. 
"18 yaşındayım. Bedbahtlık beni suçlu yaptı ve her defasında hapse atıldım. Fakat cezaevinde neyim düzeldi? Orada fenalıkta tekemmül ettim."
"Bir tembeli, bir hırsızı zorla ve tembellikle ıslaha kalkışmak imkansızdır."
"Zavallı mahkumlar! Hayvanlar gibi muamele görüyorsunuz. Buz ayıları gibi sizi kapamışlar burada ıslah edileceksiniz!"
"Cezaevlerinde cemiyetten nefret etmeyi öğreniyoruz. Orası hırsızlığın yüksek okuludur. Ustalar, camileri yetiştirir."
"Bu otelde paraya lüzum yoktur. Emek sarfına lüzum yoktur. Burada hayat köydekinden iyidir."
"Dostlar bu cezaevinden kaçmayınız. Bedava yer, içersiniz ve çalışmanıza lüzum yoktur."
Münferit hapis usulünde bile mahkumların eğlenmesine ve havadis alıp vermelerine bir mani bulmak kabil olamamıştır.
Gauthain diyor ki:
Chalon cezaevinin en gizli odasında yatarken Liyon, Paris, Viyana'da benim yüzümden tevkif edilenlerden haberdar oluyordum. Elden ele geçen kitaplar gizli yazılarla doludur. Ucuna bir ekmek parçası bağlanan bir ip pencereden pencereye atılır. 
Su boruları ve teshin boruları sesi mükemmel nakleder. 
Ustalar için bir haberleşme usulü de duvara vurmaktır. Bir defa bu usul ile benim odamdan 40-50 metre uzakta bulunan bir odadan pek işe yarar haberler almıştır. 
Aristokrat mahkumlar bu sıkıntılı usullere de muhtaç değildirler. Bekçiler bunlara istedikleri her malumatı temin ederler. Ben bile cezaevlerinde henüz dışarıdan duyulmamış eyleri haber alan mahkumlara rastgeldim. 
Bahçe duvarlarına ve kışın karlar üstüne yazılan yazılar bir nevi gazete vazifesini görürler. Bu çeşit 1000 yazıdan 900 ünün selam 45 inin mahkeme haberleri 27 inin yeni suçlara teşvik olduğunu gördüm. cezaevleri idare büroları daima kalabalık mahkumları bir yere topladığı için havadisin en çok alınıp verildiği yerdir.
İşte bu büyük mahzurları telafi için muhtelif çarelere başvurulmuştur:

a. İrlanda kademe sistemi: Bu usulde suçlu sekiz dokuz aylık bir başlangıç münferit hapis devrinden sonra müşterek bir gündüz işi salonuna geçer. Münferit hapis devrinde yalnız nebati gıda alır. Fena elbise giyer. Bu iş hapisi dört dereceye ayrılır ve mahkum gittikçe daha fazla müsaadelere mazhar olur. bu devre de bittikten sonra serbest tarla işi başlar. Burada gündelik alır. Dilediği elbiseyi giyer. Münasip zamanlarda izin alır. Son safha yarı serbestlik safhasıdır.
Bu usulde hiç değilse devlet masraflarından tasarruf edilir. tembelliğin önüne geçilir. 

b. Sürgün: Bazı bilginler, suçluları muayyen yerlere sürmenin biricik doğru yol olduğunu iddia ederler. Bunlara göre güya eski Roma ve Amerika böyle suçlu sürgünlerden meydana gelmiş.
Fakat bu iddia tarihçe yalan olduğu gibi istatistiklerde yer değiştirmenin suçluları ıslah ettiğini göstermemiştir. Doğuştan suçlu, nereye gitse suç işlemektedir. Yalnız iyi bir işbölümü ve suçlulara ati temin eden sömürgeci kanunlar kısmen müsait bir tesir icra edebilirler. fakat bu gibi menfaatlara fazla ihtiras ve tesadüf suçlularını göndermeli, doğuştan suçluları yollamamalıdır."

26 Kasım 2014 Çarşamba

KİRİMİNOLOJİ VE PENOLOJİ

Kriminoloji ve penoloji mukayeseli bir çalışma için lütfen tıklayınız

Offender classification and assessment

Mahkum sınıflandırma ve derecelendirmeye ilişkin bir çalışma

Osmanlı Devletinde Hapis ve sürgün cezaları


Osmanlı Devletinde hapis ve sürgün cezaları

Hükümlülerin kuruma kabülü ve sınıflandırılması


Mükümlülerin sınıflandırılması oda ve koğuşlara yerleştirme

AMERİKAN MAHKUM SINIFLANDIRMA SİSTEMİ

Amerika'da bir mahkumun cezaevine alınması, sınıflandırılması, mahkum yönetim sistemine ilişkin bilgilere ulaşmak için lütfen tıklayınız

MAHKUMLARIN SINIFLANDIRILMASI

Mahkumların sınıflandırılmasına ilişkin Mustafa Tören Yücel tarafından kaleme alınmış bir makale için tıklayınız

18 Kasım 2014 Salı

CEZAEVİNDE ANNESİ İLE BİRLİKTE KALAN ÇOCUKLAR

                CEZA İNFAZ KURUMLARINDA ANNELERİ İLE KALAN ÇOCUKLAR
YAŞANAN SORUNLAR VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

GENEL AÇIKLAMA
Suç ve suçluluk insan ve toplum merkezli bir husus olmakla birlikte, ırk, renk, cinsiyet hatta yaşlı genç demeden herkesi içine alabilmekte, bu sayılan insan gruplarından herhangi biri dünyanın neresinde olursa olsun, öldürme, hırsızlık, yaralama gibi herhangi bir suçu işleyebilmekte ve bunun karşılığı olarak da bir cezaya muhatap olabilmektedir. Suçla ve bunun neticesi olarak ceza ile muhatap olan kişiler cezasının infazı aşamasında gebe veya küçük çocuk sahibi bayanlar olabilmektedir. Bu son durumda hakkında verilen cezayı çekmek üzere cezaevine alınan bir kadının küçük çocuğu, çocukları ne olacak sorusunun cevabına dünyanın her yerinde aynı cevap verilmekte "çocuğun yüksek yararı" öne sürülerek cezaevinde de olsa çocuk ilk yıllarını annesinin yanında onun sadece sütü ile değil, onun şefkat kanatları altında, onun sıcaklığında geçirmesi esasını kabul ekmektedirler.
Türk dilinde ve metinlerinde sıkça geçen  “çocuğun yüksek yararı”  Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesinin 3. maddesinde yer almakta olup, ulusal mevzuatımızda Çocuk Koruma Kanununun 4. maddesinde  “çocuğun yarar ve esenliği”, Medeni Kanunun 346. maddesinde  “küçüğün yararı”, “çocuğun menfaati” gibi ifadelerle hukuki uyuşmazlıklarda çocuğun menfaatinin korunmasının öncelikle dikkate alınması gerektiği nazara verilmektedir. Bu ilke gereği devlet çocukla ilgili tüm  hususlarda pozitif ayrımcı davranması ve bu konuyu öncelikle dikkate alması gerekmektedir.
5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 65. Maddesinde yer alan  "Anaları hükümlü olup da dışarıda korumasına bırakılacak kimsesi bulunmayan sıfır-altı yaş grubundaki çocuklar, analarının yanında kalabilirler. Bu çocuklar gündüzleri ceza infaz kurumu bünyesindeki veya Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ( artık Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı  Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü) veya diğer kurum ve kuruluşlara ait kreş ve gündüz bakımevlerinde barındırılırlar.  Analarının yanında kalan çocuklara yaş ve durumlarına veya ihtiyaçlarına göre yiyecek ve içecek verilir." hükmü cezaaevlerinde annesinin yanında kalan çocuklarla ilgili temel düzenlemedir. Aynı kanunun 72. maddesinde bu çocukların ihtiyaç duyduğu gıdaların kamu imkanlarınca karşılanacağı,  77. maddesinde ise sivil toplum kuruluşlarının ve özel kişilerin cezaevlerindeki eğitim ve iyileştirme faaliyetlerine katkı sağlayabileceklerine ilişkin genel düzenleme bulunmakta olup bu kapsamda cezaevindeki çocuklara dışarıdan destek sağlanma imkanı bulunmaktadır.
  Ülkemizde bulunan 350 cezaevinden yaklaşık 90'ında kadınlar da barındırılmakta, sayıları yaklaşık 5000 olan kadın mevcudu karşısında ortalama 250-350 arası çocuk anneleri ile birlikte cezaevlerinde barındırılmaktadır. Bu çocukların en fazla yüz tanesi ancak bir kısım ihtiyaçlarının karşılanabildiği müstakil kadın kurumlarında barındırılmakta, geri kalanı ise tüm cezaevinin yaklaşık 2 veya 3 koğuşunun kadınlara ayrıldığı karma kurumlarda barındırılmaktadır. Bu konuda Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün internet sitesinden de bilgi edinilmesi mümkündür.



YAŞANAN SORUNLAR

Öncelikle belirtmek gerekir ki hiçbir cezaevi ortamı çocuğun yüksek yararı ilkesine uygun değildir. Eğer çocuğun yüksek yararı öncelik ise çocuk anne, baba ve kardeşleri ile aynı ortamda bulunması  ve büyümesi aslolandır.
Cezaevleri, ne tür tedbirler alınırsa alınsın, dünyanın neresinde olursa olsun, kesinlikle çocuklar için uygun mekanlar değildir.
Çocuğun yaşı ne kadar küçük olursa olsun bir çocuğun cezaevi ortamında bulundurulması uygun değildir. Cezaevi ortamında barındırılan çocuğun yaşı büyükdükçe problemler de katlanarak büyümektedir.
Ülkemizde cezaevinde annesinin yanında kalan çocukların en temel sorunu yaş sorunudur. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde çocuklar 6 yaşına kadar (7 yaşından gün alana kadar) cezaevlerinde kalamamaktadır. Ülkemizde ilköğretim başlama yaşı 66 aya inmiş iken, aynı çocuk cezaevinde mevzuat gereği 72 aya kadar annesinin yanında kalabilmektedir.
 Ülkemizde bulunan kapalı cezaevlerinden Ankara Kadın Kapalı, İzmir Kadın Kapalı ve İstanbul (Bakırköy) Kadın Kapalı cezaevleri dışında, küçük çocukların en temel ihtiyaçlarını dahi karşılayabilecek kurumlarımızın olduğu söylenemez. Kadın açık cezaevlerinin durumu nispten daha iyi olmakla birlikte çocuğun açık alanda vakit geçirmesi olanak sağlama dışında  başkaca bir artıları  bulunmamaktadır.
Güvenlik gerekçesi ile koğuşlara oyuncak alınmaması çocukların en temel ihtiyaçlarından olan oyuncağa dahi ulaşmasını engellemektedir.
Cezaevinde dünyaya gelip de 6 yaşı bitene kadar cezaevinde kalan çocuklara rastlanmaktadır. Bu çocuklar dış dünyada yaşayan çocuklardan farklı olarak gerçek bir hayatla muhatap olamamaktadır. Örneğin toprakla oynayamamıştır, çocuk parkı diye birşeyden habersizdir, yağmurda su birikintisine basıp üstünü çamur etmemiştir, arkadaşları ile koşmaca-yakalamaca oynamamıştır, kedi köpek bile görüp dokunma sevme şansı hiç olmamıştır, karınca yuvası görmemiş, kelebek yakalamaya çalışmamıştır, hatta kapı kolu bile çevirmemiştir.
6 yaşına kadar cezaevi ortamında kalan bir çocuk, hayatının geri kalanına yön verecek olan en temel bilgileri çok ağır bir argo ortamında ve suçlular arasında geçirmektedir. Suçlularla oluşan bir ortama ait olarak doğmuş ve dış dünyanın nasıl olduğu konusunda fikri yoktur.
Bireylerin beyin gelişiminde ilk yıllar büyük önem taşımaktadır. Örneğin nörolojik olarak beynin bir organı olan ve insanların öfke kontrolü ve empati yeteneğinin merkezinde yer alan Amigdala isimli organın çocukluk dönemi yoğun stres altında geçen çocuklarda gelişiminin geri kaldığı, organın fiziken gelişmediği ispatlanmıştır. Bunun da ilerde çok büyük sorunlara sebep olduğu aşikardır.
Müstakil kadın kurumları dışında kadınlar bir cezaevinin 2 veya 3 koğuşunda barındırılmakta her bir koğuşta da en fazla 2-3 çocuk olmakta kimi zaman da tek çocuk olmaktadır.   Koğuşta tek olan çocuk herhangi bir arkadaşı olmadan günler hatta aylarca yalnız  kalmak zorundadır.
Çocukların, yaşları gereği yapmış oldukları yaramazlık, gece uykusuzlukları diğer kadınlarda rahatsızlıklara ve huzursuzlara neden olmakta bu da koğuşlarda sorunlara sebep olmaktadır.
Çocuklar müstakil kurumlar dışında, karma cezaevi imkanlarının yetersizliği nedeniyle çocukların beslenme ihtiyaçları karşılanamamakta, kimi anneler koğuş ortamındaki çaydanlıklarda çocuklarına kendi yemeklerinden ayırdıkları patates vb. gıdaları ayırıp, yağından arındırıp yeniden kaynatarak çocuklarına uygun hale getirebilmektedir.
Kimi anneler kendileri de ruhsal sorunlar yaşamasına rağmen cezaevleri bu şahısların durumlarını çok iyi tartışamamakta, durum farkedildiğinde çok geç olabilmektedir. Aynı kadın sivil hayatta olsa, eşi, annesi, kardeşleri çocuğun bakımına destek olurken cezaevinde bunun da olmaması çocuğun ilk gün ve yıllarını çok kötü geçirmesine neden olabilmektedir.
Cezaevlerinin hekim kadrosu bulunmaması nedeniyle zaten yaşanmakta olan sağlık problemleri, çocuklar gündeme geldiğinde daha çetrefilli hale gelmekte, müstakil kurumların büyük metropollerde olması nedeniyle bu ihtiyaç bir nebze karşılansa da diğer karma kurumlarda bu konuda sorunlar yaşanabilmektedir.
Çocuklara devlet imkanları ve sivil toplum kuruluşlarının desteği ile çocuk bezi verilmesi nedeniyle kimi anneler -koğuş ortamının da etkisi ile- tuvalet eğitimini geciktirmekte, 5 yaşında olup tuvalet eğitimini alamadığı için Milli Eğitim Bakanlığına bağlı kreşlerden dahi yararlanamayan çocuklara rastlanabilmektedir.
Karma kurumların psikososyal servisleri aynı zamanda kurumdaki diğer yetişkin erkekler, çocuk hükümlü ve tutuklular ile diğer kadınlar ve kurumun idari işleyişi nedeniyle yapılması gereken rutin işlere karşı bu çocukların gelişimlerini de takip etmeleri gerekirken, çoğu zaman  buradaki personelin sayısının yetersizliği nedeniyle buna zaman ayıramamakta bunun neticesi olarak kurum idaresinin çocukları izlemesi mümkün olamamaktadır.
Kimi annelerin kurum dışında birden fazla küçük çocuğu olması nedeniyle çocukları sırayla yanına almakta, örneğin 6 ay birini 6 ay birini almakta, dış dünyayı gören bir çocuğun yeniden cezaevine girmesi büyük travmalara sebebiyet verebilmektedir.
Ülkemizde sivil toplum kuruluşları yukarıda sayılan büyük metropollerdeki kadın kurumlarına hassasiyet gösterirken, aynı tutum karma kurumlara malesef  gösterilememektedir.
Tespit edilen bu sorunları somutlaştırabilmek için "Uçurtmayı Vurmasınlar"ı izlemek ve oradaki çocuğun içinde bulunduğu ortama kendinizi ve varsa çocuğunuzu da koyarak yukarıda sayılan sorunları bir daha tartışmanızı isterim.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Cezaevlerinin çocuklar için hiçbir şekilde uygun olmadığını, çocuğun yüksek yararı ilkesinin cezaevine hangi gerekçe ile ve yöntemle olursa olsun cezaevine alınması kabul edilemeyeceği gerçeğine karşın, çocuğun gelişiminde anne ile iletişiminin büyük önem taşıması, çocuğun bakımı ile ilgilenebilecek kimsesi olmaması gibi nedenlerle cezaevinde annesi ile kalmasına müsade edilmektedir.
Ülkemizde cezaevinde annesinin yanında kalan çocuklarla ilgili yaşanan sorunların çözümü adına bir takım önerilerimiz olacaktır.
Ülkemiz cezaevlerinde bu çocuklarla ilgili yaşanan sorunların temel nedeni 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 65. maddesinde yer alan düzenleme gereği çocuklar 6 yaş bitimine kadar anneleri ile birlikte kalabilmekte olup 6 yaş cezaevleri için makul karşılanabilecek bir yaş değildir. Bu konudaki düzenleme derhal değiştirilmeli kapalılar için en fazla çocuğun temel besin kaynağı olan anne sütünden azami faydalanma süresi ve anne ile bağlılık süreleri nazara alınarak en fazla 18 veya 24 aya kadar izin verilmelidir. Açık kurumlarda ise sırf bu çocukların yetiştirilmesine uygun mekanlar oluşturulması şartıyla  3 yaşa kadar izin verilebilmelidir.
Cezaevinde anneleri ile birlikte kalan çocukların sayısı ortalama 300 civarında olup bu çocukların bakım ve gözetimine, ailenin diğer fertleri ile iletişimlerinin korunmasına imkan verecek şekilde ve mimarisi bu amaca hizmet etmek üzere şekillendirilmiş cezaevleri inşa edilmelidir. Bu cezaevleri her ilde değil ve en fazla 4-5 ilin merkezinde kalan il merkezlerinde oluşturulmalıdır. Bu kurumlarda kamu imkanları ile sivil toplum imkanlarının en üst düzeyde hizmet vermesi sağlanmalıdır.
Ülkemizde mevcut durum itibariyle, annesi ile birlikte kalan çocukların ihtiyaçlarının kısmende karşılanabildiği, cezaevinin yıkıcı etkisinin imkanlar ölçüsünde asgari seviyeye indirildiği büyük il merkezlerinde müstakil kadın kurumları vardır. Çocuğun yüksek yararı ilkesi devletleri bağlayıcı bir ilke olup bu ilkeye dayanılarak bu çocukların anneleri bahsettiğimiz müstakil kadın kurumlarına sevk edilmelidir. İnfaz Kanununda buna cevaz veren hükümler vardır. Şahıs tutuklu olsa bile ülkemizde UYAP ve SEGBİS altyapısı tüm adliyeleri kapsar hale getirildiğinden şüpheli ve sanık durumunda olanların da bu cezaevlerine sevkinin sağlanmasında engel yoktur.
  Cezaevinde çocuğu ile birlikte kalan kadınlar için müstakil odalar oluşturulmalıdır. Tüm odalar ortak alanlara açılmalı ve çocukların birlikte oynaması imkanı oluşturulmalıdır.  Odalara bir annenin tüm ihtiyaçlarını karşılayabilecek elektrik tesisatı, sıcak su tesisatı, beşik, çocuk yıkama leğeni, buz dolabı, müstakil tuvalet gibi tüm ihtiyaçlar karşılanmalı, kamu imkanları el verişli değilse, kamu iradesi sadece üniteyi oluşturmalı, iç kısımdaki malzemelerin karşılanması hususunda mahkum kadına veya sivil toplum kurumlarının bu ihtiyaçları karşılamasına izin verilmelidir.
Çocuklar için cezaevlerinde mutlaka toprak zeminli, kum havuzlu mümkün olduğu kadar doğal bitkilerinde olduğu alanlar oluşturulmalı, burada anneleri ile birlikte hergün oyun oynmalarına izin verilmelidir. Çocuk buraya istediği zaman geçibilmeli, çocuklu anneler için oluşturulan ünitelerden bu alanlara geçişe elverişli iç koridor veya sınırlı alanlar oluşturulmalıdır.
Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 65/3 maddesinde yer alan " Üç yaşını doldurmuş çocuklar, hakim kararıyla çocuk yuvalarına veya yetiştirme yurtlarına yerleştirilebilirler. Bu çocukların belirlenecek bir program ve usule göre zaman zaman analarıyla temasları sağlanır" hükmüne işlerlik kazandırılmalıdır. Bu maddenin uygulanması için alt mevzuat oluşturulmalı, bu çocuklar ve anneleri ile ilgili rutin değerlendirme yapılmalıdır. Ülkemizde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ciddi bir bütçe ve insan kaynağına sahip olup, belirtilen yasa hükmü kapsamında kalan çocukların annelerinin yanından alınarak bu konu ile ilgili görevli kurumlara yerleştirilmesinde tereddüt edilmemelidir. 3 yaşından büyük çocukların kurumda kalmaları istisnai olmalıdır.
Medeni Kanunun  346. maddesinde yer alan "Çocuğun menfaati ve gelişmesi tehlikeye düştüğü taktirde, ana ve baba duruma çare bulamaz veya buna güçleri yetmezse hakim, çocuğun korunması için uygun önlemleri alır" hükmüne cezaevindeki annesi ile kalan çocuklar açısından  işlerlik kazandırılmalıdır. Mahkemelere bu çocuklarla ilgili verecekleri kararlara esas olmak üzere yol gösterici alt mevzuat ve kurumsal yapı oluşturulmalıdır.
Medeni Kanunun 347. maddesinde yer alan "Çocuğun bedensel ve zihinsel gelişmesi tehlikede bulur veya çocuk manen terk edilmiş halde kalırsa hakim, çouğu ana ve babadan alarak bir aile yanına veya bir kuruma yerleştirebilir" hükmü cezaevinde annesinin yanında kalan çocukları kapsadığı hususunda tereddüt olmamakla birlikte, bu madde bu alanda çok işletilmemektedir. Bu maddeye işlerlik kazandırılmalı, Aile Mahkemelerinin bu çocuklarla ilgili rutin uygulama ve takibi sağlanmalıdır.
Cezaevinde kalan çocuklar için mutlaka psikolojik testler yapılmalı, bu şahıslar için ölçekler geliştirilmeli ve yukarıda bahsettiğimiz İnfaz Kanununun 65., Medeni Kanunun 346 ve 347. maddeleri
Cezaevinde annesinin yanında kalan çocuklarla ilgili olarak Aile Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı arasında merkezi koordinasyon sağlanmalı, eş güdümü sağlamak üzere rutin toplantılar yapılmalı, her bir bakanlıkta bu konu ile ilgili  bürolar oluşturulmalıdır.
Cezaevlerine sadece bu çocuklar için ilgilenmek üzere, okul öncesi öğretmenleri, çocuk gelişim uzmanları istihdam edilmelidir.
Cezaevinde anneleri ile kalan çocukların ayda en az bir kez olmak üzere babaları ve diğer kardeşleri ile aynı ortamı 24 saat ile 72 saatlik süreler arasında paylaşmalarına ve aile sıcaklığını hissetmelerine imkan ve olanak oluşturulmalıdır.

13 Kasım 2014 Perşembe

American cezaevi işyurtlarının tarihi


American cezaevi işyurtlarının tarihine ilişkin güzel bir kitap için tıklayınız

Hindistan'da cezaevleri ile çalışan STK'lara ilişkin bir yayın


Hindistan'da cezaevleri ile çalışan STK'lara ilişkin kapsamlı bir çalışma için lütfen tıklayınız

Prison Fellowship International, dünyanın en büyük ve yaygın cezaevi STK'sı


Prison Fellowship İnternational dünyanın en büyük ve yaygın cezaevi, mahkum ve mağdurlarla ilgilenen sivil toplum kuruluşu için lütfen tıklayınız

DİAGRAMA VAKFI

Diagrama vakfı, Avrupa'nın en başarılı çocuk cezaevi yönetimi yapan STK'lardan birisi, İspanya'da kuruldu tüm Avrupa'ya yayıldı, lütfen tıklayın

UNICOR Amerikan İşyurtları Kurumu resmi internet sitesi

Amerikan işyurtları kurumu UNİCOR dünyanın en başarılı mahkum çalıştırma sistemlerinden birisi internet sitesi için lütfen tıklayın

Kadim Yunanda Hukuk Müesseseleri

Eski Yunan Hukuku, medeni hukuk ceza hukuku bir bütün çok güzel bir çalışma, lütfen tıklayın

Haksız Fiil Sorumluluğunun Tarihsel Gelişimi

Hakısız Fiil Hukukunun tarihsel gelişimi, özellikle Roma hukukuna ilişkin güzel tespitler var lütfen tıklayın

Eski Türk Ceza Hukukuna dair notlar

Eski Türk Ceza Hukukuna dair notlar için tıklayınız

Türk Ceza Hukukunda Haksız Tahrik

Türk CEza Hukukunda Haksız Tahrik için lütfen tıklayın

Hammurabiden 20. Yüzyıla Temel İnsan Hakları Metinleri


Hammurabiden günümüze temel insan hakları metinleri

Hammurabi Kanunlarında yer alan ceza hükümleri

Hammurabi kanunlarında yer alan cezalandırmaya dair hükümlere de ulaşabilmek için lütfen tıklayına

Hammurabi Kanunlarında cezalar

Hammurabi Kanunlarında Cezalar için lütfen tıklayınız

Hukuk ve Devletin Medeniyet Macerası - Cezalandırma teorisine medeniyetler arası bir bakış

Genel Hukuk Tarihi Ders Kitabı, bu kitapta, cezalandırma teorisi ile ilgili olarak da medeniyetler arası mukayeseli bir değerlendirme imkanı veren güzel bir çalışma için lütfen tıklayın

Hitit Kanunlarındaki Ceza Hükümleri

Hitit kanunlarında ceza hükümleri ve cezalandırma yöntemleri ile ilgili lütfen tıklayın

12 Kasım 2014 Çarşamba

Prison Studies, dünya cezaevleri ile ilgili herşey

Dünya cezaevlerine ilişkin herşey, Essex Üniversitesi ile ortaklaşa yürütülen bir internet sitesi lütfen tıklayın

Amerikan Ulusal Cezaevi/Islah Enstitüsü Kütüphanesi

NİCİC. Amerikan Ulusal Cezaevi/Islah Enstitüsü, bu enstitünün kütüphanesinde cezaevi, ıslah, suçlular ile ilgili her türlü bilimsel veriye ulaşabilirsiniz, ücretsiz üyelikle belirlediğiniz alanlarda sürekli mail alabilirsiniz lütfen tıklayın

Mahkum Çocukları Kütüphanesi

Mahkumların çocuklarına ilişkin, riskler, ihtiyaçlar, yaklaşım metodları ve akla gelebilecek daha birçok konu için lütfen tıklayın

Amerika'da Mahkumların Çocukları İle İlgili Dramatik İstatistikler

California'da mahkumların çocuklarına ilişkin istatistiki veriler, özellikle çocukların karşı karşıya oldukları risklere dikkat

DÜNYADA CEZAEVLERİ İLE ÇALIŞAN SİVİL TOPLUM KURULUŞLARINA BİR KAÇ ÖRNEK

SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI VE CEZAEVLERİ

STK ADI : Prison Fellewship İnternational
İNTERNET SİTESİ : www.pfi.org
MERKEZLERİ : Amerika Birleşik Devletleri
FAALİYET GÖSTERDİKLERİ ÜLKELER : Afrikada 35 ülke, Güney Amerikada 17, Asya ve Orta Doğuda’da 16, Kuzey Amerikada 17, Avrupada 33, Pasifik bölgesinde 9 ülkede olmak üzere toplam 127 ülkede faaliyet gösteriyorlar.
KURUMSAL BİLGİ : Kiliseye bağlı olarak çalışıyor
KAR AMACI VAR MI YOK MU : Yok
FİNANSMAN POLİTİKALARI : Yardımlarla ayakta duruyor
YÜRÜTTÜĞÜ FAALİYETLER : Bu derneğin hedef kitlesi oldukça geniş, suç işlemiş veya bir suçtan etkilenmiş hemen herkes bu derneğin faaliyet alanında. Cezaevlerindeki mahkumlar, suç mağdurları, mahkum yakınları özellikle çocuklar, eski hükümlüler, Ruanda’daki soykırımın suçluları ve mağdurları.
Cezaevlerinde bulunan hükümlülere yönelik, Hristanlık ve İncil’in temel argümanlarını kullanarak değerler eğitimi veriyorlar, bireysel görüşmeler ve grup çalışmaları yapıyorlar.
Melek Ağacı Projesi; bu projenin hedef kitlesi ebeveyni cezaevinde bulunan çocukların takibi, onlara yönelik sosyal faaliyetlerin yürütülmesi, eğitimlerine destek olunması, krismıs günü gibi özel günlerde hediyelerle mutlu edilmeleri, piknik, kır gezisi, yaz kampları vasıtası ile takiplerinin yapılması,
Çınar Ağacı Projesi; bu proje ile suçlularla mağdurları aynı grup çalışmasında bir araya getirip suçluluk ve mağduriyet konulu çalışmalar yürütülüyor. Bu çalışmada yer alanlar kimin suçlu, kimin mağdur olduğunu bilmiyorlar.
Onarıcı Adalet Projesi; Bu proje kapsamında suç mağdurlarının maddi ve bilhassa manevi zararlarının giderilmesi, affedicilik gibi hususlara temas ediliyor. Eski hükümlülerin topluma kazandırılması çalışmaları yürütülüyor.
Umuvumu Ağacı Projesi; Bu projenin hedef kitlesi Ruanda’da 1994 yılında yaşanan katliamlar nedeniyle yaklaşık 800.000 insan ölmüş olup bu olayların faileri olduğu düşüncesi ile binlerce insan cezaevlerine konulmuştur. Bu süreç fakir bir ülke olan Ruanda yürütememektedir. PFI burada inisiyatif alarak bir proje geliştirip, affetme, merhamet duygularını öne çıkararak, suçlularla mağdurların barıştırmaktadır.
Dua Günü : Tüm birimlerinde ve cezaevlerinde yürüttükleri faaliyetler kapsamında, mahkumlar, çocuklar, mahkum yakınları, eski hükümlüler ve mağdurlar için hergün ayrı bir konu için dua ediliyor.

STK ADI : Weisser Ring / A New Start
INTERNET SİTESİ : www.weisser-ring.de
MERKEZLERİ : Almanya
FAALİYET GÖSTERDİĞİ ÜLKELER : Almanya
KURUMSAL BİLGİ : Weisser-Ring (Beyaz Halka) Vakfı 2012 yılında suç mağdurlarına yardım etmek amacıyla kurulmuştur. Almanya ve Avusturya’da faaliyet göstermektedir.
KAR AMACI VAR MI : Vakıf statüsünde olup kar amacı gütmemektedir
FİNANSMAN POLİTİKALARI : Sürdürülebilir finansman yöntemi ile vakıf varlıklarından elde edilen gelirlerle çalışmalarını sürdürmektedir. Ayrıca üye aidatları, bağışlar (küçük bağışların yanı sıra, kimsesi olmayan yaşlıların ölmeden önce mal varlıklarını vakfa bırakmaları teşvik edilmektedir.)
FAALİYETLERİ :
Vakıf özellikle cinsel suç mağdurlarına maddi ve manevi destek sağlamak şeklinde faaliyetler yürütmektedir. Bunun yanı sıra suç ve mağdur odaklı birtakım faaliyetler yürütmektedir.
Bu faaliyetler aşağıdaki gibidir;
Denetimli serbestlik alanında yürütülen faaliyetlerde aktif rol almaktadır.
Suç mağdurları için yardım faaliyetleri
Suç önleme faaliyetleri
Özellikle suç / mağdur alanında araştırma faaliyetleri
Suç mağdurları hakkında kamusal bilinci arttırıcı faaliyetler (kamu spotları, tanıtım filmleri, radyo programı, kampanyalar…)









STK ADI : Philanthrophist Foundation
INTERNET SİTESİ : http://www.emberbarat.hu
MERKEZ : Macaristan
FAALİYET GÖSTERDİĞİ ÜLKELER : Macaristan
KURUMSAL BİLGİ : Alkol ve madde bağımlıları ile kumar bağımlılarına yerleşik ve uzun dönem bir terapi hizmeti sunmaktadır.
KAR AMACI VAR MI : Yok
FİNANSMAN POLİTİKALARI : Bağışlarla ayakta durmaktadır. Belediyelere vermiş oldukları hizmetler nedeniyle de bir kısım gelir elde etmektedirler.
Sitede bağış yapmak için hesap numarası bulunmakla birlikte ödenen vergilerin %1’i de bağış olarak aktarılabilmektedir.
FAALİYETLERİ:
Kurumsal yapılanması 5 bölümden oluşmaktadır:
1. Bağımlılık Bakım Birimi: Bu birimler ayaktan hizmet vermekte olup erken tanı, rehabilitasyon faaliyetlerine hazırlık, hijyen ve halk sağlığı grup çalışmaları gibi hizmetler vermektedir.
2. Rehabilitasyon Enstitüsü: 2-4 yataklı odalarda, terapi desteği yanı sıra ilaçla tedavi desteği de verilmektedir. Ayakta ve günlük hizmetler ücretsiz.
3. Ara istasyon evler: Bu evler, tedavi süresi tamamlandıktan sonra nüksü önlemek amacıyla kişilerin konakladıkları ara istasyon niteliğindeki evlerdir. Burada kişilerin tek başına yaşam becerileri güçlendirilmektedir. Evlerden faydalanacak olan kişiler için kalma ile ilgili giderleri sağlayacak kadar geliri olması gerekiyor.
4. Eğitim enstitüsü: Okul derslerinden kalan hastaların eğitimlerini desteklemek için kurulmuştur. Öte yandan, hastaların dış dünyada iş bulmalarını kolaylaştırıcı akredite eğitimler de sağlanmaktadır.
5. İş bulma: Hastaların iş bulmalarını kolaylaştırmak üzere düzenli olarak katılım gösterdikleri üretim yerleri bulunmaktadır. Buralarda kar amacı vardır ve kişiler dış dünyadaki iş hayatının bir çeşit simülasyonunu yaşamaktadır.

Grup çalışmalarında ise öfke kontrol programı, problem çözme stratejileri, ihtiyaçlar, duyguların farkına varılması ve ifade edilmesi, alternatif haz kaynakları gibi konular grup çalışmalarında ele alınmaktadır.
Verilen hizmetler alkol ve madde kullanıcılarının yalnızca kendilerine yönelik değil ailelerine yönelik olarak da verilmektedir. Faaliyetlerden yararlanmak ücretsizdir.
STK ADI : NİACRO
İNTERNET SİTESİ :http:/www.niacro,co.uk/
MERKEZLERİ : İNGİLTERE (GALLER)
FAALİYET GÖSTERDİKLERİ ÜLKELER : İNGİLTERE
KURUMSAL BİLGİ :
Kuruluşu 1968 / Belfast'a dayanıyor. Şu an itibari ile kurumda 100 kişi hizmet vermektedir. Mahkumlarla beraber, Magillian, Hydebank Wood Cezaevleri ile Genç Mahkumlar Merkezinin, ziyaretçi merkezlerini çalıştırmaktadırlar. Diğer gönüllü ve yasal kurumlar ile de işbirliği yaparak, mahkumlarda dahil olmak üzere beceri ve kaynakları bir havuzda toplayarak çevrelerinin hizmetinde kullanmaktadırlar.
KAR AMACI VAR MI YOK MU :Yok
FİNANSMAN POLİTİKALARI :
Hükümet tarafından kuruluşa 3.500.000 pound yıllık olarak hibe verilmektedir. Ayrıca üyelerden belli bir miktar aidat almaktadır. Bunun dışında bağış kabul etmektedir.
YÜRÜTTÜĞÜ FAALİYETLER :
Suç ve suçun insanlar ile toplum üzerine etkisini azaltmaya çalışan bir kuruluş
Derneğin hedef kitlesi, suça karışmış, cezaevine girmiş veya denetimli serbestlikte takip edilen çocuklar, yetişkin mahkumlar ve eski hükümlüler, mahkumların aileleri ve çocukları.
Mahkumun gözaltına alınmasında, tahliyesi sonrasında devam eden hayatına kadarki tüm süreçte, gerek kendisine, gerekse ailesine destek vermekteler. Temelde eğitim, danışmanlık, meslek edindirme desteği veriyorlar.








STK ADI : Diagrama Vakfı
İNTERNET SİTESİ :www.diagrama.org
MERKEZ : Belçika
FAALİYET GÖSTERDİĞİ ÜLKELER : Belçika, İspanya, Fransa, Amerika, Polonya, Hollanda
KURUMSAL BİLGİLER : Diagrama Vakfı yolculuğa İspanya’da başladı ve en başarılı olduğu ülke ispanya. Sosyal güçlükler yaşayan çocuk ve gençlere yardım etmek amacıyla kurulmuştur. 12 Mart 2009 yılında İngiltere Galler’deki Yardım Komisyonuna üye olmuştur. Merkezi Brüksel’de bulunan, Avrupa, Orta Amerika ve Afrika’da çocuklara hizmet sağlayan Kar Amacı Olmayan Uluslararası Birliğin etkin bir üyesidir.
KÂR AMACI : Yok
FİNANSMAN POLİTİKALARI :
YÜRÜTTÜĞÜ FAALİYETLER :
Bu derneğin temelde hedef kitlesini suça sürüklenmiş çocuklar oluşturmaktadır.
1. Müdahale Programları: Risk grubuna giren gençlere yönelik, problem çözme davranışlarını geliştirmek için bilgi ve beceri kazanmalarını sağlamayı amaçlayan programlar uygulamak
2. Sosyal Ortamlara Dahil Olma Programları: Kişisel konumlarını geliştirmek isteyen gençler ve çocuklar için koçluk sistemi le bireyselleştirilmiş yol haritası geliştirmek
3. Uluslararası İşbirliği Programları: Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerle birlikte, başta sokak çocukları ve kanunla ihtilafa düşmüş çocuklar olmak üzere, sağlık problemleri olan, küçük yaşta askere alınan, cinsel saldırı mağduru olan çocuk ve gençlere yönelik destek projeleri oluşturmak
4. Eğitim ve Araştırma: Bu alandaki bilgi düzeyini artırmak ve etkili müdahale-önleme programları geliştirmek amacıyla farklı ülkelerin üniversiteleri ile işbirliği geliştirmek
5. Risk düzeyindeki çocuklar ve gençler için halkın farkındalığını artırmaya yönelik programlar oluşturmak
6. Genç Suçluların Bulunduğu Kurumlarda Topluma Uyumu Artırma Programları, Güvenlikli Eğitim Merkezleri, Eğitim Programları: Mahkeme kararı ile özgürlüğünden mahrum bırakılan gençlerle suçtan kaçınma davranışını geliştirmek, aile ve toplumla ilişkileri güçlendirmek amacıyla çalışmalar yürütmek.

Faruk Erem'den "Nedensellik Bağı ve Ümanist Doktrin"

Prof. Dr. Faruk Erem'in "Nedensellik Bağı ve Ümanist Doktrin" adlı makalesi için tıklayınız

Civi Yazılı Kanunlarda İlginç Bir Cezalandırma Yöntemi - Suya Atılma

Mezopotamya Uygarlıklarında, Çivi Yazılı Kanunlarda İlginç Bir Cezalandırma Yöntemi Olarak - Suya Atılma Cezası için lütfen tıklayınız

Cezalandırmanın Amacı ve Vergi Cezaları

Cezalandırmanın Amacı ve Vergi Cezaları Adlı Makale İçin Lütfen Tıklayınız

Ceza veya Kriminal Yaptırımların Suç Oranlarına Etkisi

Zahir Kızmaz'ın Cezalandırmanın Suç Oranlarına Etkesi İle İlgili Makalesi İçin Lütfen Tıklayınız

Cezalandırmanın Amacına Dair

Doç. Dr. Sururi Aktaş'ın "Cezalandırmanın Amacına Dair" makalesi için tıklayın

3 Kasım 2014 Pazartesi

ADALET ÜZERİNE

“Adalet mülkün temelidir.” Hz. Ömer,
“Adalet evrenin ruhudur.” Ömer Hayyam,
“Adaletin olmadığı yerde ahlaktan bahsedilemez.” Monteigne,
“Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun.” William Watson.
“Devletin hazinesi adalettir.” Konfüçyüs
Adalet, her dönemde, her toplumda, üzerinde çokça konuşulan, önemi konusunda herkesin fikir birliğine vardığı temel değerlerdendir. Adalet, öylesine hassas bir konudur ki hiç fark edilmeden iki kişi arasında tecelli edebileceği gibi, bir fert ile koca bir dünyayı karşı karşıya da getirebilecek bir kavramdır. 
Adaleti kısaca hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesi olarak tanımlayabiliriz. Haklı ile haksızın ayırt edilmesi, hakkın haklıya teslim edilmesi adaletle sağlanır.
Adaletin sınırlarını belirlemek için  “hak” teriminin de anlamını ortaya koymak gerekmektedir. Hak kişilerin sahip olduğu veya olmaları gerektiğini düşündükleri her türlü menfaattir. Bir eşya veya bir miktar paranın teslim veya iadesi olabileceği gibi kalbi kırılmış birinin kendisinden özür dilenmesini istemesi de bir hak talebidir. 
Adalet kavramının ortaya çıkaran ve varlığını sürdüren temel unsur adalet talep eden kişidir. Bir kimsenin hakkının ihlali gündeme gelmeden adaletin tartışılması veya adil olanın ne olduğunun ortaya çıkarılması mümkün değildir. Hayatın her aşamasında haksızlığa uğradığını düşünen aile efradından başlanarak, trafikteki, banka kuyruğundaki, spor müsabakasındaki kişilerden tutun da işçi, işveren, memur veya devlet yöneticisine kadar herkesin mağdur olduğu iddiası ile  hak talebinde bulunması mümkündür.
Adaletin tecellisini sağlamak kimin görevi olduğu da öne çıkan hususlardandır. Unutulmaması gerekir ki her insan hayatında mutlaka ve birçok kez adaletli davranmak, kendisinden talep edenlerin hakkını teslim etmek zorunda kalmaktadır. Aileden başlandığında anne ve babalar çocukları arasında adaleti gözetmelidir. Çalışanlarına karşı işveren, adaletle davranmalı, iş yükü dağılımını ve ücret dengesini sağlamalıdır. Devlet imkanlarını elinde bulunduran, yakınlarına iltimas geçmemeli, tanımadığı bir kişi ile yakınını hak ve menfaat dağılımında eşit tutmayı başarmalıdır. Hiç şüphesiz ki mesleği hak dağıtmak olan hakimler de muhataplarına iddialarını ileri sürerken, onların taleplerini dinlerken ve kararını verirken adaletli davranmalıdır. 
Hak talebinde ve adalet tesisinde karşımıza çıkan iki temel konu eşitliğin sağlanması ve  güçlüye karşı zayıfın korunmasıdır.  
Eşitlik ve adelet; eşitlik insanların insan olmaları nedeniyle hak ve menfaat talebinde aynı statüde değerlendirilmesidir. Burada karşımıza çıkan sorun eşitliğin neye göre belirlenmesi gerektiğidir. Yani herkes her durumda her hakkı isterken eşit olacak mı? 40 yaşındaki iki erkek veya kadın herhangi bir hakkı talep ederken eşit olarak değerlendirilebilecek midir? Bu soruların cevabı hak talep edilen konu ve kişilerin taşıması gerektiği şartlara göre şekillenmektedir.  Yani geneli ilgilendiren hak kullanımlarında veya yükümlülüklere katlanma mevzularında herkes eşit olarak değerlendirilmektedir.  Buna göre seçimlerde oy kullanırken, askerlik yükümlülüğünü yerine getirirken, vergi verirken kişiler arasında tam bir eşitlik söz konusudur. Şartlara ve kişilere göre değişen eşitlikte ise talep edilecek hak ve katlanılacak yükümlülükte belli özel şartları taşıyan kişilerin aynı katagoride değerlendirilmesi gündeme gelmektedir. Bu kapsamda bir kuruma ziraat mühendisi atanacaksa, ancak ziraat mühendisliği diplomasını taşıyanların başvurusu gündeme gelecektir. Yine eşitlikten yola çıkarak engelli bir vatandaştan askerlik hizmetini yerine getirmesini beklemek adil olmayacaktır.  Bu konuya vergi uygulamalarından da bir örnek verecek olursak katma değer vergisini (KDV) tüm vatandaşlar eşit bir şekilde ödemekte iken, gelir vergisi gelirle orantılı olarak alınmaktadır. İlkinde adil olmayan katı bir eşitlik anlayışı kendini gösterirken ikincisinde eşit olmayan ancak adaletli bir netice ortaya çıkmaktadır.  
Adaletin tecellisinde ençok gündeme gelen konulardan biri de güçsüzün güçlüye karşı korunmasıdır. İnsanlar dünyada var oldukları ilk günden beri gerek bedenen, gerekse mali ve diğer imkanlar açısından hiçbir zaman eşit olmadılar. Kimisi güçlü bir bedene, diğeri güçlü bedeni olan kişilere ve yandaşlara sahip iken bir başkası kolu veya bacağı olmadan dünyaya geldi.  Peki bu noktada adaletin tesisinde güçsüzün korunması ne anlam ifade etmektedir?  Zayıf olanın sırf zayıf olduğu için iltimas görmesi adaletten sapmak değilmi dir? Bu soruların cevabı, kişilerin adalet talep ederken ve hak dağıtılırken eşit olarak değerlendirilmesinde yatmaktadır. Haklıyı haksızdan ayırt etmekle görevli kişi,  diğerine göre daha güçlü, itibarlı veya zengin olanın iddiasını bu hallerine bakmadan dinlemeli ve onun diğerine göre taşıdığı bu üstünlükleri kararında dikkate almamalıdır.  Yine muhatabın güçsüz ve zayıf olmasına bakarak “zayıf olan haksız ama diğer taraf zaten zengin ve güçlü onun bu kişiye üç beş kuruş fazla vermesi ile zenginliği azalmaz” diyerek bir karar tesis etmesi de adaletten sapmadır. Bu açıdan adaletin tecellisinde güçlü ve zayıf ancak hakkın talebinde ve kararın tesisinde eşittir. Karar verilirken güçlüye iltimas gösterilemeyeceği gibi zayıfta kayrılmamalıdır. Tüm bunlar gerçekleşirken zayıf olan kişi güçlü olanla eşit değerlendirildiğinde zaten kayrılmış ve korunmuş olacaktır.
Adaletle hükmetmenin neticesinde bir taraf hakkını elde etmenin sevincini yaşarken diğer taraf verilen karardan memnun olmayabilecektir. İnsanlara karşı iyi davranmak, onların gönüllerini yapmak adalet dağıtmakla yükümlü olan kişiler için en büyük tuzaklardan biridir. Bu kaygı kişileri adaletten uzaklaştırma ihtimalini içinde barındırmaktadır. İki hasım karşı karşıya geldiğinde iddiasını ispat eden ve haklılığı yönünde kanaat oluşan tarafa hak verilmesi adaletle hükmetmek iken, verilen karar nedeniyle gönlü kırılmasın düşüncesi ile  yaşlı ve sahipsiz birine veya bir tanıdığa, veyahut makam sahibi birinin lehine davranmak adaletsizliktir. Hazreti Ömer hakkında söylenen “O doğru olanı savunurken başkaları tarafından hayıflanmaktan çekinmezdi” sözü adaleti dağıtmakla görevli olanlar bakımından rehber niteliğindedir.

PENOLOJİNİN ÖNE ÇIKAN ÖZELLİKLERİ

Penoloji, tüm suç bilimlerinde olduğu gibi, infaz sürecinin etkinliğini artırarak, toplumun güvenliğini sağlamayı amaç edinmiştir.
Penoloji "hangi suça ne tür ceza verilmelidir", "hangi suçu işleyene ne tür ıslah yöntemi geliştirilmelidir", "cezaevlerine geri dönüş oranlarını düşürmek için infaz süreci nasıl yönetilmelidir" sorularına cevap arar.
Penolojinin temel çalışma alanı suçluluğu tespit edilen kişinin cezasının infazı sürecidir. Bu sürecin gerek güvenlik gerekse ıslah hedeflerine ulaşılmasını amaç edinmiştir.
Penoloji cezalandırma bilimi olması nedeniyle, cezaevi yönetimi çalışma alanı içerisinde önemli bir alan işgal etmektedir.
Yeni Penoloji düşüncesi suçluların rehabilitasyonunu temel amaç edinmektedir. Bu nedenle suç ve suçlu türlerinin sınıflandırması ile suç ve suçlu profiline göre infaz ve ıslah yöntemlerinin tespiti ile kurumsal ve bireysel infaz ve ıslah konusunda çalışmalar yürütür.
Penolojinin çalışma alanı suç değil suçluluktur. Suçlunun analizini yaparak, onu suça sürükleyen gerek toplumsal gerekse bireysel unsurları tespit edip bu bilim dallarına bilgi aktarırken, yeniden suç işleme eğilimine netice verecek, infaz ve tahliye sonrası süreçle ilgili suçluda bilişsel gelişimin ve kamusal desteğe ilişkin tespitlerde bulunur.
İnfaz sürecinin mahkumların risklerine ve bireysel rehabilitasyon ihtiyaçlarına göre şekillenmesini sağlamayı hedeflemektedir.
Suçluluğun doğmasına etki eden sebepleri de dikkate alınarak, rehabilitasyon süreci ve cezaevi sonrası süreci şekillendirme yönünde çalışmalar yapmaktadır.
Penoloji sadece, cezaevi süreci değil, aynı zamanda denetimli serbestlik süreci ve diğer alternatif infaz yöntemlerini de bir bütünlük içinde ele almaktadır.

9 Mayıs 2014 Cuma

Kriminoloji Nedir?

Kriminoloji ya da suç bilimi suçun açıklamasını yapan, suçlu davranışın nedenlerini inceleyen, suçun önlenmesi ve suçlulukla mücadele ile ilgilenen bir bilimsel öğretidir.

8 Mayıs 2014 Perşembe

PENOLOJİ NEDİR?

                                 
Penoloji kelime olarak Yunanca “ponie” ve “logos” kelimelerinden türetilmiştir. “Poine” cezalandırmak anlamına gelmekte iken, “logos” bilim olarak tanımlanmaktadır. Penoloji, kelime anlamı itibariyle, cezalandırma bilimi olarak tanımlanmaktadır[1]. Penoloji’nin, bir bilim dalının adı olarak ilk kez 19. yüzyılın ilkyarısında Francis Lieber tarafından kullanıldığı belirtilmiştir[2].

Cezalandırma düşüncesindeki bedeni cezaların terki ve yerini hürriyetin sınırlandırılmasına bırakması, cezaevlerinin tutukevi fonksiyonunun yanında infaz müessesesi olarak kabulü, hükümlülerin infaz sürecinin sonunda topluma yeniden döneceği gerçeği, hükümlünün tahliye sonrasında toplum ile bütünleşmesi gerektiği hususundaki kabulün yanında, mükerrerliğin  önüne geçilebilmesi, infazın maliyetinin azaltılması gibi hedefler, cezalandırma ve ıslah sürecine bilimsel yöntemlerle  yaklaşılması zorunluluğunu doğurmuş, cezaların infazı ile ilgili  ayrı bir uzmanlık alanında çalışılması gerektiği anlaşılmıştır.

Penoloji’nin infaz ile ilişkisi, Kriminoloji’nin suç ile olan ilişkisine benzetilmektedir. Gerçekten Kriminoloji’nin suçu ve suçluyu tanıma gayreti, Penoloji’de cezayı ve hükümlüyü tanıma şeklinde tezahür etmiştir. Penoloji, ceza hukukundan, sosyoloji, psikoloji gibi bilim dallarının da etkisi ile ayrılmış ve müstakilleşmiştir. Böylece insan topluluklarının suça karşı tarih içinde gösterdikleri ve ceza olarak tanımlanan tepkileri, bu tepkilerin birey ve toplumu da kapsayan amaçları, cezaların sosyolojik ve psikolojik tesirleri, suçluların ıslahı konusundaki bütün araştırma ve bilgileri kapsayan dal Penoloji adını almıştır[3].

Dönmezer, Penoloji’yi, infaz hukuku ile birlikte, soyut olarak ceza kavramını bilimsel yönden inceleyen açıklayan bütün bilgileri kapsayan bilim dalı olarak tanımlamaktadır[4]. Demirbaş’a göre Penoloji, cezaların infazı öğretisi ve cezaevi bilgisidir[5]. Erem, Penoloji yerine “Ceza İnfaz İlmi” ni kullanmayı tercih etmektedir[6]. Boies, Penoloji’yi hastaların tedavi edilmesine benzeterek, hükümlülerin suçluluk halinden çıkarılarak ıslah edilmesi bilimi olarak tanımlamaktadır[7].


NOT: Penoloji ile ilgili daha ayrıntılı bilgi için Fasikül Dergisi'inn 2016 yılı Şubat Ayında yayınlanan sayısındaki makalemize müracaat ediniz.


[1] SHARMA, Rajendra Kumar, Criminology and Penology , Atlantic Publisher And Distrubutors, 1998, (Penology)  s.1.  RABINSON, Louis N., Penology in The United States, The John C. Winston Company, Philadelphia 1922, s. 11.  Oxford English Dictionary,  www.oed.com. (Erişim Tarihi:18.04.2015)
[2]Bu husus Lieber’in “Prison Reform and Criminal Law - Correction and Prevention” adlı eserinde yer almaktadır.  (Newyork: Russel Sage Foundation, Charities Publication Committee, 1910 s. 146.),  RABINSON , s. 11. 
[3] DÖNMEZER Sulhi & ERMAN Sahir, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, Beta Basım Yayın, 10. Baskı, İstanbul 1994, Cilt:2., s.587.
[4] DÖNMEZER, Sulhi, Kriminoloji, Beta Basım Yayım, 8. Baskı, İstanbul 1994, s. 20.
[5] DEMİRBAŞ, Timur, Kriminoloji, Seçkin Yayınevi, 2001, s. 42.
[6] EREM, Faruk, Adalet Psikolojisi, Adil Yayınevi, Ankara 1997, s. 322.
[7] BOIES, Henry M. The Science of Penology, The Knickerbocker Press, Newyork, 1901, s. 13.