29 Kasım 2014 Cumartesi

CEZAEVİ MELEĞİ - KENDİNİ MAHKUMLARA ADAYAN KADIN


Yıl 2008 yaz ayları, Meksika’ın en kalabalık ve sorunlu cezaevlerinden biri olan Tijuana La Mesa Cezaevinde, cezaevinin diğer kısımlarından ayrıştırılmış, Tumbas adı verilen, hücre koğuş arası, daracık, loş, rutubetli, iğrenç bir koğuş, bu koğuşta cezaevi idaresinin azılı diye nitelediği mahkumları cezalandırmak için hazırlanmış. 16 mahkum kalmaktadır, bunlar cezaevinde yaşadıklarından dolayı, disiplin cezası olarak buraya kapatılmış kişiler. Yani bu koğuşta olmak başlı başına bir ceza. Hal böyle iken bu mahkumların bir kısmı haftalardır burada ve bu yetmezmiş gibi cezaevi idaresi bu mahkumlara bir de günlük ihtiyaçlarını dahi karşılayabilecek su dahi vermez.

Fakat bu gün bu 16 mahkum birbirleri ile kavga etmeye başlar. Gardiyanlara bağırıp çağırmalar, gardiyanların koğuşa girmeye cesaret edememeleri/etmek istememeleri, cezaevinde korkunç bir uğultu. Mahkumlar illegal yollarda cezaevine silah soktukları yetmiyormuş gibi birde koğuşlarının kapısını da açmayı başarırlar. Ardından isyan başlar ve tüm cezaevine yayılıyor. Gardiyanlar elektriği kesip, binayı terk eder. İsyan sırasında ölenler de vardır.
Gerginlik sürmektedir. Mahkumlar cezaevini ele geçirmiştir. Bu hengamede, yaşlı bir rahibe cezaevine girer. Mahkumlardan ve onların silahlarından korkmamaktadır. Mahkumlardan silahlarını bırakmalarını ister ama mahkumlar onun cezaevine girdini öğrenince, zarar görmesini istemedikleri için zaten bırakmışlardı. Son isteyecekleri şey de onun zarar görmesi olacaktır.

Bu kadının çabaları ile mahkumlar isyanı sonlandırır, cezaevi idaresi de tumbasla cezalandırma sistemine son verir barış sağlanır.

Bu kadın kim olabilir, tabiki bu korkunç cezaevinin meleği, Mother Antonia.

Gerçekten melek miydi, melek olarak mı doğdu yoksa sonradan mı melek oldu veya bu seçeneklerin hiçbiri bizim gibi sıradan biri mi?

O, Amerika’da Kaliforniya Beverly Hills’te 1926’da, Joseph Clarke ve Kathleen Mary Clarke’ın kızı olarak dünyaya geldi. Gerçek ismi Mary’dir. Mary daha 3 yaşında iken annesini kaybetti, küçük bir çocuğun annesiz kalmasını ancak bu durumda olanlar bilir, ama Mary kendisini ailesine adamış iyi bir babaya sahipti. Babası varlıklı biriydi, bu varlığını ihtiyaç sahiplerinden esirgemez ve muhtaçlara her zaman yardım ederdi. Çocuklarını da bu yardımseverlik faaliyetlerine dahil ederek onlara örnek olurdu. Mary’de hastalara, fakirlere ve muhtaçlara yardımda elinden geldiği kadar babasına destek olurdu.

Mary, hayatının ilerlerleyen dönemlerinde de hep birilerine yardım etti İnsanları yardıma teşvik etti. Hastanelerde, huzurevlerinde, çocuk bakımevlerinde gönüllü olarak bizzat çalıştı. Hatta Birleşmiş Milletlerin faaliyetlerine de katıldı, Peru ve Filipinler’deki yardım organizasyonlarına dahil oldu. O’na göre yardıma muhtaç olanın kim olduğu veya nerede olduğu önemsizdi ihtiyaç varsa orada olmalıydı, gidemezse birşekilde desteğini ulaştırmalıydı.

Mother Antoina’nın anlatıldığı “The Prison Angel” isimli kitapla hayatına ve rahip Anthony Browers hakkında daha ayrıntılı bilgiye ulaşmak mümkün. Bu papazla tanışma Mary’nin hayatında çok büyük değişikliklere yol açacaktır.

Mary ve Father Antony 1957’de tanıştı. Mary gibi Father Anthony’de kendisini muhtaçlara yardıma adamıştı. Bi farkla o aynı zamanda bir din adamıydı. Father Anthony’nin ömrü bu yolda geçmişti ve Mary’ye de bu yönde daha neler yapabileceğini, anlatarak, yaşayarak öğretti. Tanrı, kader, zenginlik, fakirlik, yardımlaşma, yaşamanın amacı gibi konuları anlamlandırmasında çok büyük katkısı oldu. Tanışmalarından 7 yıl sonra, Father Anthony kansere yakalandı. Ölümünden önce Mary’ye “Burada neden olduğunu biliyor musun? Seni buraya ne getirdi? Sen tekrar evine dönüp, kendi kendine bir hayat sürebileceğini iddia edebilirmisin? Bunların senin için bir anlamı yok. Çünkü sen muhtaçlar için yaratılmışsın. Senin yerin burası muhtaçların yanı. Tanrı seni burası ve bu insanlar için yaratmış Mary” der. 1965’te bu sözlerden bir yıl sonra Father Antlhony ölür.

Hayatında büyük etkileri olan bir başka erkekle tanışır. Bu Meksika’da yaşayan Father Vetter’dir. O Mary’nin yardımseverliğini ve yaptıklarını öğrenince onu Tijuana’da bulunan La Mesa cezaevinde çalışmaya davet eder. Bu arada bu cezaevi Meksika’nın en kötü bilinen cezaevidir. Orasının ve oradaki mahkumların Mary’nin hayal edebileceğinden daha fazlasına ihtiyacı vardır. Mary bu cezaevine ilk geldiğinde hissettiklerini “Mahkumlar sadece muhtaç insanlar olarak görünüyorlardı. Evet acı çekiyorlardı. Ben kendisi ile konuşmaktan korkacağım hiçkimseyi görmedim. Bence burası acınası bir yer, korkunç değil, kasvetli değil, tehlikeli değil, sadece acınası bir yer” sözleri ile anlatır.

La Mesa’daki faaliyetlerinin başlangıcından itibaren 2 yıl boyunca ziyaretlerine devam etti, yerel dil olan İspanyolca’yı bilmiyordu. Bu onun için bir engel değildi, O insanlarla işaretlerle beden dili ile anlaşıyordu. O bu durum için “Nezaket, senin ilgini gösterir. Bir küçük gülümseme çok şey anlatır, elini uzatmak ve bir eli tutmak senin ilgini gösterir, ve muhatap alması gerekeni kalbi ile alır” der.

Mary mahkumları çok seviyordu, sevgisini ve maneviyatını artık bedeni ile birlikte cezaevine taşımaya karar verdi ve cezaevine taşındı. Kendisi bir rahibe olarak ve bu sıfatla hizmet etmek istiyordu. Ancak o dönem, Katolik Kilisesi yaşlı ve boşanmış bir kadın olması nedeniyle rahibe olmasını kabul etmedi. Bu O’nu durdurmadı. Kendisi bağımsız bir rahibe olarak faaliyetlerini sürdürmeye karar verdi. 19 Mart 1977’de 51 yaşında Rahibe Antonia ismini kendine verdi. O artık Mother Antonia idi. Antonia ismini tercih etmesinin sebebi, daha evvel tanıştığı ve kendisini bu yolda yürüme konusunda yönlendiren Father Antonia’nın aziz hatıra adına tercih etti. Bu şekilde isim değişiklikleri rahibeler arasında yaygın bir uygulama olduğu için yadırganmadı. 20 yıl boyunca cezaevinde müstakil bir rahibe olarak hizmetlerini sürdürdükten sonra kilise onun samimiyetine binaen önceki kararından döndü. Bu arada Mother Antonia’nın hizmetleri ve düşünceleri belli ölçüde kabul görmüş ve “Eudist Servant of the Eleventh Hour” adı altında mezhep tarzı bir hareket başlamıştı, bu harekte bütün kadınları, dul, boşanmış veya yaşlı olmasına bakmaksızın bu sıfatla kabul ediyor ve rahibe olmalarına izin veriyorlardı.

La Mesa cezaevinde yaşamak çok zordu, fakat Mother Antonia’ya göre O’nun bu cezaevinde yaşamasını Tanrı istemişti ve kendisi de buna katlanmak durumundaydı. 80’i geçen yaşına rağmen bu işi bırakmadı. Mahkumlara hep güler yüzle hizmet etti, Bazı zamanlar onun hizmetleri büyük bir şans olarak kabul ediliyordu. Onun hizmetleri ile mahkumlar arasında kavgalar, idareye yönelik protestolar azalmıştı. Fakat çoğu zaman o konuşmak yerine dinlemeyi, hasta bakmayı, yemek yapmayı bu yolla mahkumların arasında olmayıonlara hizmet etmeyi tercih ediyordu. Mahkumlar ve gardiyanlar onu çok seviyordu. Bunun sebebi O’nun herkese sevgi ile bakması, şefkatle kucaklaması ve şefkatini göstermesi idi. İnsanlar O’na kendisinin çok özel birisi olduğunu söylediğinde kendisi onlara böyle olmadığını, kendisinde farklı ve özel birşey olduğu iddiasının neden kaynaklandığını anlamadığını ifade ediyordu. Prison Angel isimli kitapta bu konuda “İnsanlar benim özel olduğumu düşünüyorlar, fakat bana bir bakın, ben başkalarının yapamayacağı olağan üstü birşeyi mi yapıyorum, benim yaptıklarımı herkes yapabilir, başka insanların yapabileceği daha birçok şey var. İnsanların birşey yapması için illakin çok özel ve büyük bir iş olması gerekmez. Yapılan çok basit şeyler bile çok büyük anlamlar taşıyabilir. Örneğin herhangi bir kimse yemek yapabilir.”

Bu sözlerin ardından 2013 yılında 86 altı yaşında iken ve hayatının son 30 yılından fazlasını da Meksika’nın en kötü cezaevlerinden biri olan La Mesa Cezaevinde mahkumlara hizmet ederken vefat etti.