"Suçları önlemek istiyor musunuz? Bırakın bilimin ışıkları özgürlükle birlikte olsun" Cesare Beccaria
1 Aralık 2015 Salı
20 Kasım 2015 Cuma
26 Ekim 2015 Pazartesi
25 Eylül 2015 Cuma
17 Eylül 2015 Perşembe
THE 12 STEPS - Değer Eğitimi İle Bağımlılık Tedavisi
THE
12 STEPS
(12 ADIM)
(12 ADIM)
BAĞIMLILIKTAN
KURTULMA REHABİLİTASYON PROGRAMI
GENEL
BAKIŞ
Yazar : Mustafa Doğan
Yazar : Mustafa Doğan
Adsız
alkolikler (Alcoholic Anonymus) 1938'de Amerika Ohio eyaletinde Bill
Wilson ve Dr. Bob Simith tarafından kuruldu. Kimilerine göre
kuruluş tarihi kuruculardan olan Dr. Bob'un son alkolü kullandığı
1935 olarak kabul edilmektedir.
Adsız
Alkolikler, kendilerinin bağımlılıktan kurtulma sürecindeki
tecrübelerini bu alanda sahip oldukları bilgi birikimini ile
birleştirerek The 12 Steps'i geliştirdiler. The 12 Steps ilkin
alkolikler için geliştirilmiş bir pskisosyal destek programı
olarak olarak tanımlanabilir. The 12 Steps'in uygulanması sırasında
uygulayıcı ve bağımlının tabi olduğu temel uygulama ilkeleri
için de uygulama rehberi niteliğinde 12 Traditions belirlendi.
Program
ilk olarak 1939 yılında
“ Alcoholics
Anonymous: The Story of How More Than One Hundred Men Have Recovered
from Alcoholism”
“Adsız Akolikler: Yüzden Fazla İnsanın Alkol Bağımlılığından
Kurtulma Hikayesi”
adıyla
kitaplaştırılarak basılmıştır. Günümüzde Adsız alkoliklerin rehber kitabı "Big Book" adlı kitaptır. Bu yayınlardan sonra The 12
Steps diğer bağımlılıklara yönelik olarak da geliştirilmiş ve
bugün uyuşturucu madde bağımlılığı, kumar bağımlılığı,
internet ve porno bağımlılığı, yiyecek ve iş bağımlılığı
gibi diğer bağımlılık türlerinde de uygulanmaktadır. Bugün
dünya genelinde 200'den fazla STK ve sayıları milyonları bulan
destekçi, bağımsız ve exuser rehber pekçok bağımlılığın ve
kompülsif bozukluğunl tedavisinde The 12 Steps'i uygulamaktadır.
PROGRAMIN
KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİ
American
Psychological Association
(Amerikan
Psikoloji Derneği ) tarafından yapılan tespitlere göre The 12
Steps'in öne çıkan özellikleri aşağıdaki şekilde
özetlenebilir:
-
Alkol, madde bağımlısı veya kompulsif (dürtülsel) bozukluklar
yaşayan kişiler bağımlı oldukları şeye karşı kendilerini
kontrol edemediklerini kabul etmelidirler.
-
Kendi başına bağımlılıktan kurtulamayan kişi, arınma ve
kurtuluş için daha üstün bir gücün varlığına ve onun
desteğine ihtiyacı olduğunu kabul etmelidir.
-
Bağımlı bir rehberin desteği alınmalıdır. Bu rehber bir exuser
da olabilir.
-
Bağımlı, geçmiş hatalarından ders almalı, geçmişteki
hataları nedeniyle ortaya çıkan olumsuzlukları, meydana gelen
zararları, sebep olunan mağduriyetleri gidermelidir.
-
Bağımlı, hayat tarzını değiştirmeli, davranışlarını olumlu
yönde değiştirmeli ve bunun yollarını öğrenme gayreti içinde
olmalıdır.
-
Bağımlı, arınmasının sürdürülebilirliğini sağlamak adına,
kendisi gibi bağımlılıklara düçar olmuş kişilerin kurtuluşu
için kendisi de mücadele etmeli, arınma yolunda elde ettiği
kazanımları diğerleri ile paylaşmalıdır.
PROGRAMIN
İŞLEYİŞİ
Yukarıda
da belirtildiği üzre The 12 Steps değer ve inanç temelli bir
rehabilitasyon programıdır. Bu programda kişinin kendini tanıması,
özsaygı ve özgüvenini tekrar elde etmesi, bireyi değerli kılan
ve bağımlılık sürecinde kaybedilen değerlerin tespiti ile
bunların yeniden kazanılması hedeflenmektedir.
Bağımlı
öncelikle kendisi bağımlı olduğu şeyden kurtulma isteğinde
olmalıdır. Diğer tüm benzer psiko sosyal destek programlarında
olduğu gibi bunda da bağımlılıktan kurtulma isteği olmayan
birinin bu programdan fayda umması mümkün değildir. Kişi değişim
iradesine sahip olması ve arınma sürecinde ilk adımı kendisi
atmalıdır.
The
12 Steps adsız bağımlıların uyguladığı bir program olup
ananim bir programdır. İnternette açık kaynak şeklinde pekçok
bilgiye ulaşmak mümkündür. Bağımlılıklarından bu program
yardımıyla kurtulanların tecrübeleri bu programın en önemli
motivasyon unsurudur.
Bağımlı
tandıkları aracılığıyla, internet üzerinden veya diğer
yollardan adsız bağımlıların gruplarına dahil olabilmektedir.
Gruplar tamamen gönüllülük üzerine oluşturulmakta ve
ücretsizdir. Grupların giderleri grup üyeleri tarafından
karşılanmaktadır. Rehabilitasyon sürecinde bağımlının bir
adsız bağımlı grubuna dahil olması sağlanmakta, exuser bir
rehberle temasa geçeren arınma sürecinin gerek kendisi gerekse
rehberi ile sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesi
sağlanmaktadır. Gruplar 12 Traditions da belirtenen ilkelere göre
faaliyetlerini sürdürmektedir. Gruplar fiziki olarak oluşturulmakta
ancak kimi organizasyonlar internet üzerinden netmeeting şeklinde
toplantı yapabilmekte, hatta mail grubu şeklinde bireyler
birbirlerini görmeden sadece mail üzerinden de grup oluştararak
adsız bağımlı grupları şeklinde The 12 Steps'e uygun olarak
faaliyetlerini yürütmektedirler.
Gruplarda
The 12 Steps ve 12 Tradition'a uygun olarak bireyler geçmiş
yaşantıları ile ilgili acı tecrübelerini ve bağımlılıktan
kurtulma ve ayık kalma süreçlerini, bu süreçte elde ettikleri
tecrübeleri birbirleri ile paylaşmakta ve ayık kalma
motivasyonlarını birbirlerinden destek alarak canlı
tutmaktadırlar.
THE
12 STEPS
12
BASAMAK TEMEL İLKELER ve
BU İLKELERİN DEĞERLERLE İLİŞKİLENDİRİLMESİ
Aşağıdaki
12 Steps'in temel ilkeleri yer almaktadır. Metinde Alkol Bağımlılığı
vurgusu yapılmasının sebebi sistemin bu kitleye göre
yapılandırılmış olmasıdır.
1.
Biz alkol bağımlıları, alkole karşı güçsüzüz ve bu
bağımlılık bizim hayatımızı yönetilemez hale getirmiştir.
Bu
basamakta vurgulanan değer “dürüstlük”tür. Kendimize karşı
dürüst olmalıyız.
2.
Biz bağımlılıktan kurtulmak için, sahip olduğumuz güçten daha
büyük olan Tanrı'nın gücüne ve onun desteğine muhtacız ve
buna inanmalıyız. O bize yardım edecektir.
Bu
basamakta vurgulanan değer “ümitvar olmak” tır. Ümidimizi
asla kaybetmemeliyiz.
3.
Biz irademizi ve amacımızı yaşantımızı Tanrı'nın kontrolüne
bırakmak için karar vermeliyiz ki bize yardım etsin. O'na olan
inancımız yolumuzu açacaktır.
Bu
basamakta vurgulanan değer “inanç”dır. Herşeyin başı inanç
olduğu gibi bağımlılıktan kurtuluşun mümkün olduğuna inanmak
da en önemli basamaklardan biridir.
4.
Kendimizle yüzleşmeliyiz, korkusuz bir şekilde ve açıkça
kendimize dönük bir araştırma ile ahlaki envanterimizi
çıkarmalıyız. Güçlü ve zayıf yanlarımızı görmeliyiz,
hangi iyi ahlaki değerleri kaybettiğimizi ve onların yerine hangi
kötü huyların yerleştiriğini tespit etmeli bunları yazılı
hale getirmeliyiz.
Bu
basamakta vurgulanan “cesaret-şecaattir” dir. Birinci
basamaktaki dürüstlük şecaatle birleşirse bağımlılığın
üzerine gidilebilir. Bağımlı birinci basamakta kendisi ile
yüzleştikten sonra kaybedilen değerleri ancak sorunların üzerine
şecaatle gitmek suretiyle yeniden elde edebilecek ve bağımlılıktan
kurtulabilecektir.
5.
Kendimiz için Tanrıyı dost ve yardımcı kabul etmeli, 4. maddede
belirlenen hususları Tanrı ile paylaşmalıyız. Bunun yanında
tespit ettiğimiz kötü huylarımızı ve zayıflıklarımızı bir
dostumuza/rehberimize/gönüllü bir exusera veya rehbere açmalı
onunla paylaşmalıyız.
Bu
basamakta vurgulanan “bütünlük”tür. Bağımlı sorunlarını,
kötü huylarını, kayıplarını, geçmişini ve halini bir
bütünlük içinde ele almalı ve bir tevazu içinde güvendiği bir
rehberi ve Tanrı'sı ile paylaşmalıdır.
6.
Biz kendimizi Tanrı'nın yardımına hazırlamalıyız ve
samimiyetimizi halimizle ve davranışlarımızla göstermeliyiz ki O
da üzerimizdeki kötü huylardan bizi arındırsın.
Bu
basamakta vurgulanan “isteklilik”tir. Bağımlı her halinden
bağımlılıktan kurtulma konusunda istekli olmalıdır. Eğer o
istekli olursa kendi dışındaki unsurlarında kendisine yardımcı
olacağına inanmalıdır.
7.
Tanrı'dan tevazu ve nezaketle istemeliyiz ki O bizim
eksikliklerimizi gidersin.
Bu
basamakta vurgulanan “tevazu”dur. Bağımlılıktan
kurtulma kişinin özüne dönmesinde tevazu büyük önem
taşımaktadır. Bağımlılık
sürecinde yaşanan acılar hatırlandığında tevazudan
ne kadar uzaklaşılmış olduğu anlaşılacaktır. Nezaket ve
tevazu ile aşılmayan yollar aşılacak, açılan eller, çalınan
kapılar geri çevrilmeyecektir.
8.
Kendisini mağdur ettiğimiz kişilerin bir listesini çıkarmalıyız
ve bu kişilerin mağduriyetini giderme zararlarını tazmin etme
konusunda istekli olmalıyız.
Bu
basamakta “disiplin ve aksiyon” vurgulanmaktadır. Kişinin
kendine söz geçirmesi ve harekete geçme zamanının geldiği ifade
edilmektedir. Bağımlılık sürecinde yalnızlaşan ve insanlara
yabancılaşan kişi zarar gören ilişkilerini düzetme yoluna
gitmelidir. Kişi nefsine
zor gelse de kendine
söz geçirmelidir. Bundan önceki aşamalarda ifade edilen tevazu,
nezaket, isteklilik gibi tüm değerlerin
kilidi
bu aşamada çözülmektedir.
9.
Mağdur ettiklerimizin zararlarını doğrudan tazmin etmeliyiz,
onlar nerede olursa olsun ulaşmalı ve onlara karşı üzüntümüzü
belirterek ve tevazu ile mağduriyetlerini gidermeliyiz. Tabi ki
kendileri ile yeniden karşılaşmamız ve bu girişimimiz
kendilerinde yeniden zarar oluşturacak kişiler hariç.
Bu
basamakta “affedicilik” vurgulanmaktadır. Bağımlı kendisinde
oluşan ve affedilmesi gereken hususları tespit ederek ve bunların
affedilmesi için aktif davranışta bulunarak affediciliği de
içselleştirecektir. Kendisi affedildikçe ruhunda oluşan ve
bastırılmış veya yer yer ortaya çıkmış olan başkalarına
duyduğu öfkenin de bastırılabileceğini öğrenmiş olacaktır.
10.
Bireysel envanterimizi sürekli kontrol etmeliyiz ve biz
yanlışlarımızı tekrarladığımızda, hemen farkına vararak ve
yanlışımızı zaman kaybetmeksizin itiraf etmeliyiz.
Bu
basamakta “otokontrol” vurgulanmaktadır. Hiçbir
insan Mükemmel
değildir
ve hata
yapar.
Hatadan ders alınır ise hata kötü değildir. Arınma sürecinde
sürçmeler yaşanabilir, ancak bu hatalar asla
yokluğa ve umutsuzluğa sürüklememelidir. Eğer kişi
düzenli
olarak kendini
kontrol
altında tutar ve sorgulamayı başarabilir ise,
arınma sürecinde kendine
doğru bir şekilde ve yapıcı olarak gözlemleme şansı elde eder.
11.
Tanrıdan isteme yollarını araştırmalı, O'nun razı olduğu
işleri bulmalı, O'na sürekli dua etmeli, O'nu düşünmeli ve
O'nda yoğunlaşmalıyız. Tanrı ile kontağımızı, irtibatımızı
güçlendirmeliyiz ki biz O'nu anyalım, O'nun bizden ne yapmamızı
ve ne yapmamamızı istediğini bilmeli ve buna uygun bir yaşam
tesis etmeliyiz. Böylece O'nun yardımının hep yanımızda
olacağını kabul etmeliyiz.
Bu
basamakta “ilim ve irfan” vurgulanmaktadır. Kişiyi,
bağımlılıktan koruyacak en önemli hususlardan biri manevi
beslenmedir. Bağımlı, bir insan olarak kendisini tanımalıdır.
Beden, ruh, nefis, ego gibi hususlarda sürekli beslenmelidir.
Sürekli okumalı ve araştırmalıdır. Elde ettiği bilgileri de
içselleştirerek, kendisini koruma ve yolunu aydınlatmada
kullanmasını bilmelidir.
12.
Bu basamaklar sonucunda alkol bağımlılığı ile ilgili olarak
ruhsal farkındalığımız ve arınmamızın yöntemlerini ve bunun
sürdürülebilirliğini öğrenmiş olacağız ve biz bu mesajları
diğer bağımlılara da ulaştırmalıyız, onların da kurtulmaları
için mücadele etmeliyiz. Her aşamada öğrendiklerimizi onlarla
uygulamalıyız.
Bu
basamakta “hizmet ve şükür” vurgulanmaktadır. Bağımlılıktan
kurtulduğu için teşekkürünü, bir başka bağımlıyı kurtarmak
için gayret ederek göstermelidir. “Nimetin şükrü cinsendir”
şeklindeki atasözü bu basamağı özetlemektedir. Kişi
başkalarını da kurtarmak için mücadele ederken kendi geçmişini
de hatırlayacak ve kendisinin hala tehdit altında olduğunu ve
korunması gerektiğini yaşayarak görecektir. Böylelikle hem
başkalarına hem kendisine iyilik yapmış olacaktır.
Yukarıdaki
ilkeler Orijinal ilkelerdir. Cinsiyet ve inanç farklılıkları gibi
bireysel hususiyetleri nazara alınarak ve temel ilkelere sadık
kalınmak şartıyla rehber söylem değişikliğinde bulunabilir.
Bağımlılık türlerine göre 1. ve 12. maddelerde bağımlılık
türlerine göre bağımlılığın adında değişiklik
yapılabilmekterir akol yerine eroin veya kumar gibi.
12
TRADİTİONS
12
TEMEL İLKE - UYGULAMA İLKELERİ
Aşağıda
yer alan 12 ilke , 12 basamaklı rehabilitasyon uygulamasına
yöneliktir. Süreç yönetiminde bu ilkelere sadık kalınması 12
Steps'in başarıya ulaşmasını sağlayacaktır.
Bu
temel ilkeler:
1.
Bizim toplumsal huzurumuz önce gelir, bireysel olarak bağımlılıktan
kurtulma başarısı gruplarımızın başarısına bağlıdır.
2.
Bizim gruplarımızda rehberlerimiz, sadece gruba hizmet düşüncesi
ile hareket eder, yönetmek veya katılımcılara emretmek gibi bir
tutumda bulunamazlar. Gruplarımızın temel hedefi Tanrı'nın
sevgisini (rızasını) kazanmaktır. Tanrı'ya olan güven ve sevgi
ile katılımcı kendisine grup içinde yer bulabilecek ve kendisini
rahat ifade edebilecektir.
3.
Gruplarımıza dahil olmak için gerekli olan tek şey, bağımlılıktan
kurtulma isteğidir.
4.
Her grup, bir bütün olarak bağımlılık çalışmalarını
etkileyen ve diğer grupları da ilgilendiren hususlar dışında
müstakil olmalıdır.
5.
Her grup öncelikli olarak bir amaca hizmet etmelidir, o da
bağımlılıktan muzdarip olan kişiye, programın gerektirdiği
mesajları ulaştırmaktır.
6.
Bir bağımlılık grubu her ne sebeple olursa olsun -iyiniyetle
dahi- zerre kadar da olsa , mali kazanım elde etmeyi hedefleyemez.
7.
Her grup kendine yetmeyi bilmelidir. Dış yardımlar mümkün olduğu
kadar minimize edilmelidir.
8.
Adsız Alkolikler, rehberlik hizmetlerinin sunulmasında profesyonel
kadrolar oluşturmak gibi bir hedefe yönelmemelidir. Ancak ilgili
STK'ların hizmet binalarının, rehberlik hizmeti sunmayan
çalışanlarının alanlarına göre profesyonellerden oluşmasında
mahsur yoktur.
9.
Adsız Alkolik grupları esnek olmalıdır, asla katı bir görev
paylaşımı şeklinde organize olmamalıdırlar, ancak STK'ların
yetkilileri hizmet listeleri oluşturabileceği gibi, yapılacak
işler için doğrudan sorumlu kişileri belirleyebilir.
10.
AA gruplarında kendi işleri dışında harici konulara girilmez,
siyaset veya diğer ayrıştırıcı konuların tartışılmasına
izin verilmez.
11.
Bizim halkla ilişkiler politikamız bireysel kazanımlardan ziyade
etkileşimin artırılmasıdır. Bizim herzaman yazılı ve görsel
medyada belli bir seviyede kişisel olarak bilinmezliğimizi
(adsızlığımızı) korumamız gereklidir.
12.
Bilinmezliğimiz (adsızlığımız) bizim bütün geleneklerimizin,
ilkelerimizin temeli olup, bu bize kişilerden önce prensiplerimizi
yerleştirmemiz gerektiğini hep hatırda tutmamızı sağlayacaktır.
Kaynaklar:
http://ezinearticles.com/?The-Principles-Behind-The-12-Steps-Of-Addiction-Recovery&id=548351
20 Haziran 2015 Cumartesi
18 Haziran 2015 Perşembe
Alman Cezaevleri Amerikan Cezaevlerinden Daha İnsani
Almanya ve Amerika Cezaevlerinin İnsani Açıdan Mukayesesi - Bir cezaevi gezi notları
Amerika'da bulunan ceza adaleti sistemi alanında faaliyet gösteren The Marshall Project tarafından organize edilen Alman Cezaevlerine Amerikalıların yaptıkları ziyarette edindikleri izlenimler sonucu ulaştıkları ilginç sonuçlar için tıklayınız
Amerika'da bulunan ceza adaleti sistemi alanında faaliyet gösteren The Marshall Project tarafından organize edilen Alman Cezaevlerine Amerikalıların yaptıkları ziyarette edindikleri izlenimler sonucu ulaştıkları ilginç sonuçlar için tıklayınız
30 Mayıs 2015 Cumartesi
Cezaevi Şartlarının Kötülüğü ve Kalabalıklaşma İnsan Hakları İhlalidir
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Yengo&Fransa kararında cezaevi kalabalıklaşması ve şartlarının kötülüğünün Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 3. Maddesinin ihlali olarak görmüştür.
54 yaşındaki Fransız vatandaşı Paul Yengo, işlediği bir suç nedeniyle gözaltına alındı. İlk derece mahkemesi, Yengo’nun tutuklu yargılamasına karar verince Yengo, Fransa’nın denizaşırı toprağı New Kaledonya Adası’nda bulunan Nouméa’daki Camp Est Cezaevi’ne gönderildi. Paul Yengo, hapishanenin kötü koşulları nedeniyle idare mahkemesine başvuruda bulundu. Fransa, AİHM tarafından mahkûm edildi. Yengo, başvurusunda cezaevinde 15 metrekarelik bir hücrede 5 kişi kaldıklarını belirtirken, hijyensiz bir ortamda tutulduklarını ve tuvalet ile banyoların insan onuruna aykırı olduğunu vurguladı. Yengo’nun talepleri, yerel mahkeme ve temyiz mahkemesinde de reddedildi. Paul Yengo, hapisten çıktıktan sonra kötü cezaevi koşulları hakkında açtığı davayı kazansa da kendisinin ‘etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini’ dile getirerek AİHM’ye gitti. AİHM, 21 Mayıs 2015 tarihli kararında Fransa devletini Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) işkence ve kötü muamelenin düzenlendiği 3. maddesini, ve etkin başvuru hakkının düzenlendiği 13. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle 4 bin Euro maddi tazminat cezasıyla 4 bin 500 Euro mahkeme hasar ve masraflarını ödemeye mahkûm etti.
Amerika’da da 2009 yılında benzer bir durum meydana gelmiştir. Amerika’nın Kaliforniya eyaletinde, mahkumlar Coleman ve Plata’nın açtığı ve aşırı kalabalıklaşmanın insan hakkı ihlali olduğu iddiası ile açılan davada Kaliforniya eyalet mahkemesi davayı kabul etmiş, kalabalıklaşmayı insan hakkı ihlali olarak görmüş, kalabalıklaşmanın azaltılması ve cezaevi mevcudunun düşürülmesi yönünde tedbirler alınması konusunda idarenin gerekli tedbirleri alması konusunda da süre vermiş, söz konusu karar Federal Yüksel Mahkeme tarafından onanmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Yengo - Fransa Kararına ulaşmak için
http://hudoc.echr.coe.int/sites/eng/Pages/search.aspx#{"fulltext":["yengo"],"documentcollectionid2":["GRANDCHAMBER","CHAMBER"]}
Amerika Kaliforniya Eyalet mahkemesi ve Federal Mahkeme kararlarına ulaşmak ve süreçle ilgili bilgi edinmek için:
http://en.wikipedia.org/wiki/Coleman_v._Schwarzenegger
54 yaşındaki Fransız vatandaşı Paul Yengo, işlediği bir suç nedeniyle gözaltına alındı. İlk derece mahkemesi, Yengo’nun tutuklu yargılamasına karar verince Yengo, Fransa’nın denizaşırı toprağı New Kaledonya Adası’nda bulunan Nouméa’daki Camp Est Cezaevi’ne gönderildi. Paul Yengo, hapishanenin kötü koşulları nedeniyle idare mahkemesine başvuruda bulundu. Fransa, AİHM tarafından mahkûm edildi. Yengo, başvurusunda cezaevinde 15 metrekarelik bir hücrede 5 kişi kaldıklarını belirtirken, hijyensiz bir ortamda tutulduklarını ve tuvalet ile banyoların insan onuruna aykırı olduğunu vurguladı. Yengo’nun talepleri, yerel mahkeme ve temyiz mahkemesinde de reddedildi. Paul Yengo, hapisten çıktıktan sonra kötü cezaevi koşulları hakkında açtığı davayı kazansa da kendisinin ‘etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini’ dile getirerek AİHM’ye gitti. AİHM, 21 Mayıs 2015 tarihli kararında Fransa devletini Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) işkence ve kötü muamelenin düzenlendiği 3. maddesini, ve etkin başvuru hakkının düzenlendiği 13. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle 4 bin Euro maddi tazminat cezasıyla 4 bin 500 Euro mahkeme hasar ve masraflarını ödemeye mahkûm etti.
Amerika’da da 2009 yılında benzer bir durum meydana gelmiştir. Amerika’nın Kaliforniya eyaletinde, mahkumlar Coleman ve Plata’nın açtığı ve aşırı kalabalıklaşmanın insan hakkı ihlali olduğu iddiası ile açılan davada Kaliforniya eyalet mahkemesi davayı kabul etmiş, kalabalıklaşmayı insan hakkı ihlali olarak görmüş, kalabalıklaşmanın azaltılması ve cezaevi mevcudunun düşürülmesi yönünde tedbirler alınması konusunda idarenin gerekli tedbirleri alması konusunda da süre vermiş, söz konusu karar Federal Yüksel Mahkeme tarafından onanmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Yengo - Fransa Kararına ulaşmak için
http://hudoc.echr.coe.int/sites/eng/Pages/search.aspx#{"fulltext":["yengo"],"documentcollectionid2":["GRANDCHAMBER","CHAMBER"]}
Amerika Kaliforniya Eyalet mahkemesi ve Federal Mahkeme kararlarına ulaşmak ve süreçle ilgili bilgi edinmek için:
http://en.wikipedia.org/wiki/Coleman_v._Schwarzenegger
26 Mayıs 2015 Salı
"ÇOCUK CEZAEVLERİ KAPATILMALI" (MI?)
ÇOCUK
KİMDİR? KİME DENİR?
Türk Dil Kurumu Sözlüğünde çocuk, “Küçük
yaştaki erkek veya kız”, “Bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme
döneminde bulunan oğlan veya kız, uşak”, olarak tanımlanmaktadır.
Türk Ceza Kanunu çocuğu “henüz onsekiz yaşını doldurmamış kişi,” olarak
tanımlamaktadır (TCK md. 6).
Çocuk cezaevlerinin görev alanına 12-18 yaş
grubundaki çocuklar girmektedir (CGTİHK md. 11).
TÜRK ÇOCUK
ADALET SİSTEMİNDE ‘ÇOCUK” OLARAK KABUL EDİLENLER GERÇEKTEN “ÇOCUK” MU?
Türk Çocuk Adalet Sistemi 18 yaşına kadarki
kişiyi çocuk olarak kabul etmekle birlikte, Türkçe’de yaygın 0-18 yaş grubunda
yer alan çocuklar yaş gruplarına göre bebek, çocuk, kızan, ergen, delikanlı gibi
kelimelerle ayrı ayrı dönemler olarak ifade edilmektedir. Benzer kelimeleri
İngilizce’de de görmekteyiz. İngilizce’de baby, child, teenager, juvenile,
youth gibi kelimelerle 0-18 yaş grubu evrelere ayrılmaktadır.
Türkiye’de çocuk adalet sisteminde yer alan
müesseseler “Çocuk Mahkemeleri, Çocuk Cezaevleri” gibi çocuklarla ilgili
kurumların tamamı çocuk adı ile tanımlanmaktadır. Ancak İngiltere ve Amerika
nazara alındığında çocuk adalet sisteminde yer alan kurumlarda çocuk
kelimesinin karşılığı olan child’ın yerine genellikle youth, juvenile gibi
kelimeler kullanılmaktadır. Örneğin İngiltere’de bulunan ve Türkçe’ye Çocuk
Adalet Kurulu olarak çevrilen Youth
Justice Board’da ‘child’ kelimesi kullanılmamıştır. Yine Amerika’da çocuk
cezaevlerine “Youth Detention Center, Juvenil Detention Center, Young Offender
İnstitution” kelimeleri ile ifade edilmektedir.
Ülkemizde cezaevlerinde bulunan çocukların
büyük çoğunluğu 15-18 yaş grubu oluşturmaktadır. Bu yaş grubunu Türkçe’de “çocuk”
yerine ergen veya delikanlı ifadeleri karşılamaktadır. Kaldı ki bu yaş
gurubundaki kişiler kendilerine çocuk diye hitap edilmesini veya sistemi içinde
çocuk olarak görülmelerini
kabullenememektedirler. Bunun yanında herhangi bir kimseye “Çocuk kimdir, kime
denir?” diye sorulduğunda derhal “3-12 yaş grubunda yer alan kişiler” olarak
tanımlayacaktır.
Yukarıda yer alan açıklamalardan da
anlaşılacağı üzere Türkiye’de Çocuk Cezaevlerinde bulunanlar çocuk değildir. Bu
kişiler “ergen” veya “delikanlı” diye tabir edilen yaş grubunu oluşturmaktadır.
Hal böyle iken bu cezaevlerinde yaşanan her olumsuzlukta “çocuk” vurgusu
yapılması durumu ajite etmekte, sorunu çözümsüz hale getirmektedir. Öncelikle
devlet kurumlarının bu gerçekle yüzleşmesi, çocuk ceza adalet sistemindeki “çocuk”
olarak gördüğü bu kişileri hiç olmazsa “ergen” olarak kabul edip yaklaşımını
değiştirmelidir.
“ÇOCUK
CEZAEVLERİ KAPATILMALI” (MI)?
İdeal olan, yetişkin olsun çocuk olsun insanların
cezaevine hiç düşmemesidir. Ancak insan varsa sorun vardır ve suç-ceza ilişkisi
varlığını dün olduğu gibi bugün ve yarın da sürdürecektir. Unutmamak gerekir ki
cezaevleri insanlığın acımasız bedeni cezalardan kurtuluşu ile neticelenen ve
sığınak durumunda olan yerlerdir.
Cezaevlerinin terki halinde, çok daha iyi bir sistem geliştirilmez ise
bedeni cezaları geri geleceği muhakkaktır.
Çocuk ve cezaevi ilişkisi nazara alındığında,
tek cümle ile söylenmesi gereken söz “Çocuklar kesinlikle cezaevlerine
girmemelidir”. Hukukçular, kriminologlar, sosyologlar, psikologlar, penologlar alternatif çözüm yolları geliştirmelidir.
Ülkemizde olduğu gibi dünyanın hiçbir
ülkesinde çocuk cezaevlerinin yok sayılması, kapatılması ve suça sürüklenmiş
olan çocukların serbestçe toplum içinde yaşantılarını sürdürmelerine imkan
veren bir sisteme rastlamak mümkün
değildir.
Çocuk adalet sisteminde cezaevlerini
kapatmadan önce ele alınması gereken husus suçun önlenmesi, çocuğu cezaevine
götüren unsurların ortadan kaldırılmasıdır. Kimi ülkelerde, çocuklarla ilgili
suç risklerinin tespit edildiği ilk günden itibaren takibe alındıkları,
gönüllüler ve kamu görevlilerince her adımlarının izlendiği, cezaevinin son
çare olarak görülüp uygulandığı, bilimsel verilere dayanan ve ilgili çocuk
hakkında tereddüde mahal vermeyecek bir bilgi birikimini oluşturabilen uygulama
örneklerine rastlanabilmektedir. Buna en güzel örnek İngiltere’de bulunan Youth
Justice Board’dır. Bu kurul Türkiye’nin idari sisteminde yer alan bağımsız
idari otorite olarak tanımlanan BDDK gibi özerk yapıda bir kuruldur. Çocukları
suç riskinin doğduğu ilk günden itibaren bir kamu görevlisi veya gönüllü eli
ile takip edip yaşanan aksaklıkların en üst seviyede bakan nezdinde gündeme
getirebilmekte talepleri öncelikli olarak dikkate alınmaktadır. Bir başka
uygulama örneği “kamu vesayeti” sistemidir. Ülkemizde velayet asıl olup veli
ölmüş veya velayet hakkını kullanmasına engel haller varsa (akıl hastalığı,
hükümlülük vs.) çocuğa vasi atanabilmekte çocuğun hukuksal temsili bu şekilde
yapılmaktadır. Eğer veli varsa çocuğa vasi atanması çok istisnai hallerde
gerçekleşebilmekte, hem velayet hem vesayet aynı anda yürütülememektedir.
Özellikle Avrupa ülkelerinde rastlanan “kamu vesayeti” sisteminde velinin
velayet hakkı devam etmekle birlikte, velinin sorumsuzluğu veya eğitim durumunun
el vermemesi, meslek hayatının çocuğu ile yeterince ilgilenmesine olanak
tanımaması gibi hallerde çocuğun okul işleri, adli veya idari temsili gibi
hususlarda “kamu vesayeti” müsessesi işletilmekte ve çocuğa bir vasi atanmakta
onun takibi bu vasi tarafından yapılmaktadır. Çocuk bu şekilde sahipsiz
bırakılmamakta velilerinin bıraktığı boşluk doldurulabilmekte, kendisini suça
sürükleyebilecek hususların önünü alma imkanı elde edilebilmektedir.
Çocuk cezaevlerinin kapatılması hususu ikinci
aşamayı oluşturmaktadır. Çocuk cezaevleri kapatılamaz, iç acıtıcı da olsa çocukların
işledikleri suçlar nedeniyle cezaevlerine girmeleri kaçınılmaz bir
gerçekliktir. Cezası az olan suçlar nedeniyle çocukların cezaevlerine
alınmalarının önüne geçilme gayreti (suçun niteliğine göre) makul karşılanabilse
de hakkında çok somut deliller, bilgi ve belgeler
bulunan cinsel saldırı veya cinayet
zanlısı bir çocuğun/ergenin sokakta gezmesi her şeyden önce demokrasinin en
önemli argumanlarından olan “toplum sözleşmesi” ile çatışacaktır. Mağdur bu manzara
ile karşı karşıya kaldığı an kendisi adaleti tesis etmek amacıyla faili cezalandırma
yoluna başvurabilecektir. Bunun ne anlama geldiğini neticelerini ayrıca ifade etmeye gerek yoktur.
Cezaevlerinin kaçınılmazlığının kabulü karşısında
yapılması gereken sorunlu alanların tespiti ile bu alanlara müdahalede
bulunulmasıdır. Ülkemizde müstakil çocuk cezaevleri çocukların bireysel
güvenliklerinin, eğitim ve iyileştirme çalışmalarının en iyi yapıldığı
kurumlardır. Çocuk cezaevlerinin kapatılması halinde çocuklar yetişkinlerin
barındırıldığı karma kurumlara alınacaklardır. Karma kurumlarda tutulan
çocukların durumları çok daha vahimdir. Bu halde çocuk cezaevlerinin temel
sorunu dinamik güvenlik olarak adlandırılan ve çocukların fıtratına en uygun
olan eğitim ve iyileştirme faaliyetlerinin etkinliğinin artırılmasıdır. Bu yönü
ile çocuk cezaevleri sorununa ıslah yöntemlerini oldukça başarılı bir şekilde
uygulayarak çözümler üreten ve bu yönü ile en başarılı çocuk cezaevi
yöneticiliğine örnek gösterilebilecek olan Diagrama Foundation (Diagrama Vakfı)’dır.
Bir STK olan Diagrama Foundation İspanya’da
bir kısım çocuk cezaevlerinin yönetimini üstlenmiş durumdadır. Vakfın dikkat
çeken başarısı Avrupa ülkelerine de
yayılmasına netice vermiştir. Türkiye de bu iyi uygulama örneklerinden
faydalanarak çocuk cezaevlerinde yaşanan sorunları en aza indirip, cezaevlerinin
Amsterdam Cezaevi ile başlayan ıslaha hizmet hedefine ulaşmasına imkan vermelidir.
Sonuç olarak, kimi sivil toplum kuruluşlarının
cezaevlerinde bulunan çocuklarla ilgili yaşanan dramlara karşı sessiz kalmamaları
ve devleti çözüm üretmeye davet etmeleri, eğer çözüm üretilmeyecekse çocukların
bu şartlar altında cezaevlerine alınmaması yönündeki taleplerini “çocuk
cezaevleri kapatılsın!” şeklinde ifade etmelerini taktirle karşılamak gerekir. Bununla
birlikte aynı STK’lara, suça sürüklenmekle birlikte cezaevine alınmayan ancak
ileride yeniden suça sürüklenmelerinin önü alınmaz ise cezaevlerine girmeleri
muhakkak gibi gözüken ve Denetimli Serbsetlik
kapsamında takip edilen, sayıları 10.000’i
bulan çocuklar için ne yaptıkları, bu çocukların gelecekte cezaevlerine
girmemeleri için ne tür tedbirler geliştirdikleri, önerilerinin ne olduğudur.
Eğer bu 10.000 çocuğun suça sürüklenmelerinin önüne geçilirse çocuk
cezaevlerine zaten gerek kalmayacaktır.
17 Mayıs 2015 Pazar
TÜRK CEZA HUKUKUNDA UYUŞTURUCU SUÇLARI
TÜRK CEZA HUKUKU SİSTEMİNDE UYUŞTURUCU MADDE SUÇLARI
I. UYUŞTURUCU MADDENİN TEMİNİNE İLİŞKİN SUÇLAR
A- Uyuşturucu Madde İmali
Tıbbi amaçla ve bu kapsamda alınan resmi izinler dışında, uyuşturucu ve uyarıcı nitelik taşıyan her türlü maddenin üretimi ülkemizde yasaktır.
Uyuşturucu madde imali olarak kabul edilen yöntemler, bizzat kendisi uyuşturucu etkiye sahip bitkilerin tarımsal üretimi laboratuar veya benzeri bir ortamda kenevir, haşhaş gibi hammaddelerin uyuşturucuya dönüştürülmesi, uyuşturucu niteliği olan hammaddelerin başka kimyasallarla birleştirilerek maddelerin hacminin artırılması veya uyuşturucu etkisinin artırılması, aslen piyasada serbest olarak bulunan kimyasal maddelerin uyuşturucu etkiye sahip yeni maddeler oluşturulması veya geliştirilen yeni yöntemlerle uyuşturucu maddeler elde edilmesidir.
1. 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununda Yer Alan Düzenleme
Uyuşturucu/uyarıcı madde imal ve ticaretine ilişkin düzenlemeler Türk Ceza Kanunu’nun 188’inci maddesinde düzenlenmiştir. Biz burada imal ve ticarete ilişkin hususları ayrı ayrı değerlendireceğiz.
aa- Temel Ceza
Türk Ceza Kanununun 188 maddesinin birinci fıkrasına göre “Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imal…… eden kişi, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.” denilmektedir. Bu maddenin ilk şekli ceza “10 yıldan az olmamak” iken 14.06.2014 tarih 6545 sayılı yasa ile yapılan değişiklikten sonra ceza 20 yıldan az olmamak şeklinde düzenlemiştir.
Bu maddede düzenlenen “yirmibin güne kadar adli para cezası” ibaresinin uygulanması, mahkeme suçun oluş şekli, elde edilen madde miktarı gibi gerekçelerle ….günden yirmibin güne kadar bir gün para cezası taktir edecek, belirlenen günü günlüğü 20 ile 100 TL arasında belirleyeceği para miktarı ile çarpıp sonuç cezayı bulabilecektir. Yani 20 kg eroin yakalanmış mahkeme “günlüğü 20 TL’den 5000 gün para cezası ile cezalandırılmasına dediği zaman kişi 100.000 TL para cezası ile cezalandırılmış olacaktır.
bb- Cezayı Artıran Haller
TCK 188 maddesinin dördüncü fıkrasına göre:
- İmal suçunda uyuşturucu/uyarıcı maddenin türünün eroin, kokain, morfin, sentetik kannabinoid ve türevleri veya bazmorfin olması halinde ceza yarı oranında artırılır.
- Suçun üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır.
- Suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, verilecek ceza bir kat artırılır.
- Suçun sağlık personeli tarafından işlenmesi halinde : İmal suçunun tabip, diş tabibi, eczacı, kimyager, veteriner, sağlık memuru, laborant, ebe, hemşire, diş teknisyeni, hastabakıcı, sağlık hizmeti veren, kimyacılıkla veya ecza ticareti ile iştigal eden kişi tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
cc- Daha Az Cezayı Gerektiren Haller
TCK 188’inci maddesinin 6’ncı fıkrasında özel reçeteli ilaçlarla ilgili olarak, “Üretimi resmi makamların iznine veya satışı yetkili tabip tarafından düzenlenen reçeteye bağlı olan ve uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğuran her türlü madde açısından da yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanır. (Ek cümle: 29/6/2005 – 5377/22 md.) Ancak, verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.” denilmektedir.
2- 2313 Sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanunda Yeralan Düzenleme
Bu kanun temelde uyuşturucu/uyarıcı madde özelliği taşıyan ancak tıb vb alanlarda kullanılması gereken hammaddelerin teminine ilişkin düzenlemeleri içermektedir. Yasada kenevir ekiminin izin prosedürü, hangi illerde yapılabileceği hususları da yer almaktadır.
2313 sayılı yasanın 23. Maddesinde “Esrar elde etmek amacıyla kenevir ekimi yapan kişi dört yıldan on iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (Ek cümle: 18/6/2014-6545/1 md.) Münhasıran kendi kullanımı için ihtiyaç duyduğu esrarı elde etmek amacıyla kenevir ekimi yapan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu madde kapsamında ekim yapma ibaresinden, tohumun toprağa ekilmesinden ürünün hasadına kadarki süreç anlaşılır.” denilmektedir. Bu kanunda izin prosedürüne aykırı davrananlarla ilgili ayrı düzenlemeler yapılmıştır.
Buna göre esrar elde etmek amacıyla yapılan kenevir ekimi:
- Eğer bireysel kullanım için yapılmış ise (örneğin 1 kök 5 kök gibi) 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası
- Eğer ele geçirilen miktar bireysel kullanımın ötesine geçmiş ise (100 kök, 1000 kök gibi) 4 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür.
3- 3298 Sayılı Uyuşturucu Maddelerle İlgili Kanun
Bu kanun eroin ve baz morfinin hammaddesini oluşturan haşhaş bitkisinin ekimine ilişkin izin verilen bölgeler, üretim prosedürü gibi hususları içermektedir.
3298 sayılı yasanın 4. maddesi ceza hükümlerini düzenlemiştir. Buna göre “İzinsiz olarak haşhaş ekimi yapan kişi bir yıldan beş yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu madde kapsamında ekim yapma ibaresinden, tohumun toprağa ekilmesinden ürünün hasadına kadarki süreç anlaşılır.” İzin prosedürüne aykırı davrananlarla ilgili ayrı ceza hükümleri düzenlenmiştir.
B- Uyuşturucu Madde İthal ve İhracı
Uyuşturucu/uyarıcı madde ithal ve ihracı suçlarının oluşması bakımından, uyuşturucu/uyarıcı maddenin yurda yabancı bir ülkeden sokulması veya yurttan çıkarılması yeterlidir. Bu uyuşturucu/uyarıcı maddenin gümrükten, sınırdan kaçak yollarla veya kim tarafından (Türk vatandaşı veya yabancı uyruklu) yurda sokulduğunun veya çıkarıldığının bir önemi yoktur.
1- Temel Ceza
Türk Ceza Kanununun 188 maddesinin birinci fıkrasına göre “Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak… ithal veya ihrac eden kişi, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.” denilmektedir. Bu maddenin ilk şekli ceza “10 yıldan az olmamak” iken 14.06.2014 tarih 6545 sayılı yasa ile yapılan değişiklikten sonra ceza 20 yıldan az olmamak şeklinde düzenlemiştir.
Bu maddede düzenlenen “yirmibin güne kadar adli para cezası” ibaresinin uygulanması, mahkeme suçun oluş şekli, elde edilen madde miktarı gibi gerekçelerle ….günden yirmibin güne kadar bir gün para cezası taktir edecek, belirlenen günü günlüğü 20 ile 100 TL arasında belirleyeceği para miktarı ile çarpıp sonuç cezayı bulabilecektir. Yani 20 kg eroin yakalanmış mahkeme “günlüğü 20 TL’den 5000 gün para cezası ile cezalandırılmasına dediği zaman kişi 100.000 TL para cezası ile cezalandırılmış olacaktır.
2- Cezayı Artıran Haller
TCK 188 maddesinin dördüncü fıkrasına göre:
- İthal suçunda uyuşturucu/uyarıcı maddenin türünün eroin, kokain, morfin, sentetik kannabinoid ve türevleri veya bazmorfin olması halinde ceza yarı oranında artırılır.
- Suçun üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır.
- Suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, verilecek ceza bir kat artırılır.
- Suçun sağlık personeli tarafından işlenmesi halinde : İmal suçunun tabip, diş tabibi, eczacı, kimyager, veteriner, sağlık memuru, laborant, ebe, hemşire, diş teknisyeni, hastabakıcı, sağlık hizmeti veren, kimyacılıkla veya ecza ticareti ile iştigal eden kişi tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
3- Daha Az Cezayı Gerektiren Haller
TCK 188’inci maddesinin 6’ncı fıkrasında özel reçeteli ilaçlarla ilgili olarak, “Üretimi resmi makamların iznine veya satışı yetkili tabip tarafından düzenlenen reçeteye bağlı olan ve uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğuran her türlü madde açısından da yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanır. (Ek cümle: 29/6/2005 – 5377/22 md.) Ancak, verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.” denilmektedir.
II- UYUŞTURCU MADDENİN YURT İÇİNDE TİCARETİ
A- Temel Ceza
Türk Ceza Kanunu 188’inci maddesinin 3’üncü fıkrası “Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmi bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.(1)(2) (Ek cümle: 18/6/2014 – 6545/66 md.) Ancak, uyuşturucu veya uyarıcı madde verilen veya satılan kişinin çocuk olması hâlinde, veren veya satan kişiye verilecek hapis cezası on beş yıldan az olamaz.” eklindeki düzenleme ile uyuşturucu maddenin yurt içinde dolaşımını yasaklamış olup sayılan eylemlerin tamamın ticaret olarak değerlendirilmektedir.
B- Cezayı Artıran Haller
TCK 188 maddesinin dördüncü fıkrasına göre:
- Uyuşturucu veya uyarıcı madde verilen veya satılan kişinin çocuk olması hâlinde, veren veya satan kişiye verilecek hapis cezası on beş yıldan az olamayacaktır.
- Uyuşturucu madde ticaretine konu uyuşturucu/uyarıcı maddenin türünün eroin, kokain, morfin, sentetik kannabinoid ve türevleri veya bazmorfin olması halinde ceza yarı oranında artırılacaktır.
- Uyuşturucu madde ticareti oluşturan eylemlerin, okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır.
- Suçun üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır.
- Suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, verilecek ceza bir kat artırılacaktır.
- Suçun sağlık personeli tarafından işlenmesi halinde : İmal suçunun tabip, diş tabibi, eczacı, kimyager, veteriner, sağlık memuru, laborant, ebe, hemşire, diş teknisyeni, hastabakıcı, sağlık hizmeti veren, kimyacılıkla veya ecza ticareti ile iştigal eden kişi tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır.
III- UYUŞTURUCU MADDE KULLANIMINI KOLAYLAŞTIRMA SUÇU
Uyuşturucu madde kullanımını kolaylaştırma suçu TCK 190’ıncı maddesinde düzenlenmiştir. Madde metni kolaylaştırma olarak kabul edilecek eylemleri ayrı ayrı saymıştır.
Buna göre
Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırmak için; a) Özel yer, donanım veya malzeme sağlayan, b) Kullananların yakalanmalarını zorlaştıracak önlemler alan, c) Kullanma yöntemleri konusunda başkalarına bilgi veren, kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır.
Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını alenen özendiren veya bu nitelikte yayın yapan kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır. Burada kastedilen yazılı, görsel ve sosyal medya ve diğer her türlü özendirici eylemlerin gerçekleştirilmesi ifade edilmektedir
Bu maddede tanımlanan suçların sağlık personeli olan, tabip, diş tabibi, eczacı, kimyager, veteriner, sağlık memuru, laborant, ebe, hemşire, diş teknisyeni, hastabakıcı, sağlık hizmeti veren, kimyacılıkla veya ecza ticareti ile iştigal eden kişi tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır
IV- UYUŞTURUCU MADDE KULLANMA ve KULLANMAK İÇİN BULUNDURMA
Türk Ceza Kanunu 191’inci maddeye göre uyuşturucu madde kullanımı suç olarak kabul edilmiştir. TCK’nın diğer suçlara bakış açısı ile uyuşturucu madde kullanımına bakış açısı farklıdır. Buna göre uyuşturucu madde kullanımında ve kullanmak için bulundurulması halinde eylem öncelikle denetimli serbestlik sürecine tabi tutulmakta, bu süreçte tedavi veya denetime tabi tutularak uyuşturucu madde kullanımının önüne geçilmesi hedeflenmektedir. Eğer failin bu tedavi ve tedbirlere riayet etmemesi halinde yargılama ve cezalandırma yoluna gidilmektedir.
A- Ceza Hükmü:
Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır (TCK 191/1. Fıkra). Bu fiillerin; okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır( TCK 191/10. Fıkra).
B- Suçun soruşturulması süreci ve erteleme prosedürü:
1. Bu suçtan dolayı başlatılan soruşturmada uyuşturucu madde kullandığı tespit edilen kişi hakkında herhangi bir usuli şart aranmaksızın beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir.
2. Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır.
3. Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu süre Cumhuriyet savcısının kararı ile üçer aylık sürelerle en fazla bir yıl daha uzatılabilir. Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gerek görülmesi hâlinde denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir.
(4) Hakkında erdeleme kararı verilen kişinin, erteleme süresi zarfında;
a) Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi,
b) Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması,
c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, hâlinde, hakkında kamu davası açılır.
(5) Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması ihlal nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz. Buna göre ikinci kullanım suç olarak değil ihlal olarak kabul edilmektedir.
(6) Kamu davasının açılmasından sonra, şahsın tekrar uyuşturucu madde kullanma/bulundurma suçunu işlemesi halinde kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilemez. Bu düzenleme ile ülkemizde 5237 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden sonra yaşanan aynı kullanıcı hakkında 100 defayı bulan tedavi/denetimli serbestlik tedbiri uygulamalarının önüne geçilebilecektir.
(7) Hakkında erteleme kararı verilen şahıs kendisi hakkında belirlenen yükümlülüklere aykırı davranmadığı ve yasakları ihlal etmediği takdirde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir ve böylelikle dava açılmaz.
V- UYUŞTURUCU MADDE SUÇLARINDA ETKİN PİŞMANLIK
Türk Ceza Kanunu sisteminde uyuşturucu madde ticareti ve kullanımı ile mücadelede etkin pişmanlık hükümlerini uygulayarak, bu suça bir şekilde dahil olmuş kişilerin pişmanlıkla suçların ortaya çıkarılması, suçluların yakalanması hususlarında devlete yardım etmesi yönündeki davranışları karşılığında cezasızlık veya ceza indirimini öngörmüştür. Etkin pişmanlık hususu TCK 192. Maddesinde düzenlenmiştir.
Buna göre :
1- Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarına iştirak etmiş olan kişi, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce, diğer suç ortaklarını ve uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin saklandığı veya imal edildiği yerleri merciine haber verirse, verilen bilginin suç ortaklarının yakalanmasını veya uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ele geçirilmesini sağlaması halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
2- Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce, bu maddeyi kimden, nerede ve ne zaman temin ettiğini merciine haber vererek suçluların yakalanmalarını veya uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ele geçirilmesini kolaylaştırırsa, hakkında cezaya hükmolunmaz.
3- Bu suçlar haber alındıktan sonra gönüllü olarak, suçun meydana çıkmasına ve fail veya diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım eden kişi hakkında verilecek ceza, yardımın niteliğine göre dörtte birden yarısına kadarı indirilir.
4- Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı soruşturma başlatılmadan önce resmi makamlara başvurarak tedavi ettirilmesini isterse, cezaya hükmolunmaz.
11 Mayıs 2015 Pazartesi
21 Mart 2015 Cumartesi
20 Mart 2015 Cuma
16 Mart 2015 Pazartesi
22 Şubat 2015 Pazar
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)