17 Eylül 2015 Perşembe

THE 12 STEPS - Değer Eğitimi İle Bağımlılık Tedavisi

THE 12 STEPS 

(12 ADIM)

BAĞIMLILIKTAN KURTULMA REHABİLİTASYON PROGRAMI

GENEL BAKIŞ

Yazar : Mustafa Doğan

Adsız alkolikler (Alcoholic Anonymus) 1938'de Amerika Ohio eyaletinde Bill Wilson ve Dr. Bob Simith tarafından kuruldu. Kimilerine göre kuruluş tarihi kuruculardan olan Dr. Bob'un son alkolü kullandığı 1935 olarak kabul edilmektedir.

Adsız Alkolikler, kendilerinin bağımlılıktan kurtulma sürecindeki tecrübelerini bu alanda sahip oldukları bilgi birikimini ile birleştirerek The 12 Steps'i geliştirdiler. The 12 Steps ilkin alkolikler için geliştirilmiş bir pskisosyal destek programı olarak olarak tanımlanabilir. The 12 Steps'in uygulanması sırasında uygulayıcı ve bağımlının tabi olduğu temel uygulama ilkeleri için de uygulama rehberi niteliğinde 12 Traditions belirlendi.
Program ilk olarak 1939 yılındaAlcoholics Anonymous: The Story of How More Than One Hundred Men Have Recovered from Alcoholism” “Adsız Akolikler: Yüzden Fazla İnsanın Alkol Bağımlılığından Kurtulma Hikayesi” adıyla kitaplaştırılarak basılmıştır. Günümüzde Adsız alkoliklerin rehber kitabı "Big Book" adlı kitaptır.  Bu yayınlardan sonra The 12 Steps diğer bağımlılıklara yönelik olarak da geliştirilmiş ve bugün uyuşturucu madde bağımlılığı, kumar bağımlılığı, internet ve porno bağımlılığı, yiyecek ve iş bağımlılığı gibi diğer bağımlılık türlerinde de uygulanmaktadır. Bugün dünya genelinde 200'den fazla STK ve sayıları milyonları bulan destekçi, bağımsız ve exuser rehber pekçok bağımlılığın ve kompülsif bozukluğunl tedavisinde The 12 Steps'i uygulamaktadır.

PROGRAMIN KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİ

American Psychological Association (Amerikan Psikoloji Derneği ) tarafından yapılan tespitlere göre The 12 Steps'in öne çıkan özellikleri aşağıdaki şekilde özetlenebilir:

- Alkol, madde bağımlısı veya kompulsif (dürtülsel) bozukluklar yaşayan kişiler bağımlı oldukları şeye karşı kendilerini kontrol edemediklerini kabul etmelidirler.
- Kendi başına bağımlılıktan kurtulamayan kişi, arınma ve kurtuluş için daha üstün bir gücün varlığına ve onun desteğine ihtiyacı olduğunu kabul etmelidir.
- Bağımlı bir rehberin desteği alınmalıdır. Bu rehber bir exuser da olabilir.
- Bağımlı, geçmiş hatalarından ders almalı, geçmişteki hataları nedeniyle ortaya çıkan olumsuzlukları, meydana gelen zararları, sebep olunan mağduriyetleri gidermelidir.
- Bağımlı, hayat tarzını değiştirmeli, davranışlarını olumlu yönde değiştirmeli ve bunun yollarını öğrenme gayreti içinde olmalıdır.
- Bağımlı, arınmasının sürdürülebilirliğini sağlamak adına, kendisi gibi bağımlılıklara düçar olmuş kişilerin kurtuluşu için kendisi de mücadele etmeli, arınma yolunda elde ettiği kazanımları diğerleri ile paylaşmalıdır.

PROGRAMIN İŞLEYİŞİ

Yukarıda da belirtildiği üzre The 12 Steps değer ve inanç temelli bir rehabilitasyon programıdır. Bu programda kişinin kendini tanıması, özsaygı ve özgüvenini tekrar elde etmesi, bireyi değerli kılan ve bağımlılık sürecinde kaybedilen değerlerin tespiti ile bunların yeniden kazanılması hedeflenmektedir.
Bağımlı öncelikle kendisi bağımlı olduğu şeyden kurtulma isteğinde olmalıdır. Diğer tüm benzer psiko sosyal destek programlarında olduğu gibi bunda da bağımlılıktan kurtulma isteği olmayan birinin bu programdan fayda umması mümkün değildir. Kişi değişim iradesine sahip olması ve arınma sürecinde ilk adımı kendisi atmalıdır.

The 12 Steps adsız bağımlıların uyguladığı bir program olup ananim bir programdır. İnternette açık kaynak şeklinde pekçok bilgiye ulaşmak mümkündür. Bağımlılıklarından bu program yardımıyla kurtulanların tecrübeleri bu programın en önemli motivasyon unsurudur.

Bağımlı tandıkları aracılığıyla, internet üzerinden veya diğer yollardan adsız bağımlıların gruplarına dahil olabilmektedir. Gruplar tamamen gönüllülük üzerine oluşturulmakta ve ücretsizdir. Grupların giderleri grup üyeleri tarafından karşılanmaktadır. Rehabilitasyon sürecinde bağımlının bir adsız bağımlı grubuna dahil olması sağlanmakta, exuser bir rehberle temasa geçeren arınma sürecinin gerek kendisi gerekse rehberi ile sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesi sağlanmaktadır. Gruplar 12 Traditions da belirtenen ilkelere göre faaliyetlerini sürdürmektedir. Gruplar fiziki olarak oluşturulmakta ancak kimi organizasyonlar internet üzerinden netmeeting şeklinde toplantı yapabilmekte, hatta mail grubu şeklinde bireyler birbirlerini görmeden sadece mail üzerinden de grup oluştararak adsız bağımlı grupları şeklinde The 12 Steps'e uygun olarak faaliyetlerini yürütmektedirler.

Gruplarda The 12 Steps ve 12 Tradition'a uygun olarak bireyler geçmiş yaşantıları ile ilgili acı tecrübelerini ve bağımlılıktan kurtulma ve ayık kalma süreçlerini, bu süreçte elde ettikleri tecrübeleri birbirleri ile paylaşmakta ve ayık kalma motivasyonlarını birbirlerinden destek alarak canlı tutmaktadırlar.



THE 12 STEPS
12 BASAMAK TEMEL İLKELER ve BU İLKELERİN DEĞERLERLE İLİŞKİLENDİRİLMESİ

Aşağıdaki 12 Steps'in temel ilkeleri yer almaktadır. Metinde Alkol Bağımlılığı vurgusu yapılmasının sebebi sistemin bu kitleye göre yapılandırılmış olmasıdır.

1. Biz alkol bağımlıları, alkole karşı güçsüzüz ve bu bağımlılık bizim hayatımızı yönetilemez hale getirmiştir.
Bu basamakta vurgulanan değer “dürüstlük”tür. Kendimize karşı dürüst olmalıyız.

2. Biz bağımlılıktan kurtulmak için, sahip olduğumuz güçten daha büyük olan Tanrı'nın gücüne ve onun desteğine muhtacız ve buna inanmalıyız. O bize yardım edecektir.
Bu basamakta vurgulanan değer “ümitvar olmak” tır. Ümidimizi asla kaybetmemeliyiz.

3. Biz irademizi ve amacımızı yaşantımızı Tanrı'nın kontrolüne bırakmak için karar vermeliyiz ki bize yardım etsin. O'na olan inancımız yolumuzu açacaktır.
Bu basamakta vurgulanan değer “inanç”dır. Herşeyin başı inanç olduğu gibi bağımlılıktan kurtuluşun mümkün olduğuna inanmak da en önemli basamaklardan biridir.

4. Kendimizle yüzleşmeliyiz, korkusuz bir şekilde ve açıkça kendimize dönük bir araştırma ile ahlaki envanterimizi çıkarmalıyız. Güçlü ve zayıf yanlarımızı görmeliyiz, hangi iyi ahlaki değerleri kaybettiğimizi ve onların yerine hangi kötü huyların yerleştiriğini tespit etmeli bunları yazılı hale getirmeliyiz.

Bu basamakta vurgulanan “cesaret-şecaattir” dir. Birinci basamaktaki dürüstlük şecaatle birleşirse bağımlılığın üzerine gidilebilir. Bağımlı birinci basamakta kendisi ile yüzleştikten sonra kaybedilen değerleri ancak sorunların üzerine şecaatle gitmek suretiyle yeniden elde edebilecek ve bağımlılıktan kurtulabilecektir.

5. Kendimiz için Tanrıyı dost ve yardımcı kabul etmeli, 4. maddede belirlenen hususları Tanrı ile paylaşmalıyız. Bunun yanında tespit ettiğimiz kötü huylarımızı ve zayıflıklarımızı bir dostumuza/rehberimize/gönüllü bir exusera veya rehbere açmalı onunla paylaşmalıyız.

Bu basamakta vurgulanan “bütünlük”tür. Bağımlı sorunlarını, kötü huylarını, kayıplarını, geçmişini ve halini bir bütünlük içinde ele almalı ve bir tevazu içinde güvendiği bir rehberi ve Tanrı'sı ile paylaşmalıdır.

6. Biz kendimizi Tanrı'nın yardımına hazırlamalıyız ve samimiyetimizi halimizle ve davranışlarımızla göstermeliyiz ki O da üzerimizdeki kötü huylardan bizi arındırsın.

Bu basamakta vurgulanan “isteklilik”tir. Bağımlı her halinden bağımlılıktan kurtulma konusunda istekli olmalıdır. Eğer o istekli olursa kendi dışındaki unsurlarında kendisine yardımcı olacağına inanmalıdır.

7. Tanrı'dan tevazu ve nezaketle istemeliyiz ki O bizim eksikliklerimizi gidersin.

Bu basamakta vurgulanan “tevazu”dur. Bağımlılıktan kurtulma kişinin özüne dönmesinde tevazu büyük önem taşımaktadır. Bağımlılık sürecinde yaşanan acılar hatırlandığında tevazudan ne kadar uzaklaşılmış olduğu anlaşılacaktır. Nezaket ve tevazu ile aşılmayan yollar aşılacak, açılan eller, çalınan kapılar geri çevrilmeyecektir.

8. Kendisini mağdur ettiğimiz kişilerin bir listesini çıkarmalıyız ve bu kişilerin mağduriyetini giderme zararlarını tazmin etme konusunda istekli olmalıyız.

Bu basamakta “disiplin ve aksiyon” vurgulanmaktadır. Kişinin kendine söz geçirmesi ve harekete geçme zamanının geldiği ifade edilmektedir. Bağımlılık sürecinde yalnızlaşan ve insanlara yabancılaşan kişi zarar gören ilişkilerini düzetme yoluna gitmelidir. Kişi nefsine zor gelse de kendine söz geçirmelidir. Bundan önceki aşamalarda ifade edilen tevazu, nezaket, isteklilik gibi tüm değerlerin kilidi bu aşamada çözülmektedir.

9. Mağdur ettiklerimizin zararlarını doğrudan tazmin etmeliyiz, onlar nerede olursa olsun ulaşmalı ve onlara karşı üzüntümüzü belirterek ve tevazu ile mağduriyetlerini gidermeliyiz. Tabi ki kendileri ile yeniden karşılaşmamız ve bu girişimimiz kendilerinde yeniden zarar oluşturacak kişiler hariç.

Bu basamakta “affedicilik” vurgulanmaktadır. Bağımlı kendisinde oluşan ve affedilmesi gereken hususları tespit ederek ve bunların affedilmesi için aktif davranışta bulunarak affediciliği de içselleştirecektir. Kendisi affedildikçe ruhunda oluşan ve bastırılmış veya yer yer ortaya çıkmış olan başkalarına duyduğu öfkenin de bastırılabileceğini öğrenmiş olacaktır.

10. Bireysel envanterimizi sürekli kontrol etmeliyiz ve biz yanlışlarımızı tekrarladığımızda, hemen farkına vararak ve yanlışımızı zaman kaybetmeksizin itiraf etmeliyiz.

Bu basamakta “otokontrol” vurgulanmaktadır. Hiçbir insan Mükemmel değildir ve hata yapar. Hatadan ders alınır ise hata kötü değildir. Arınma sürecinde sürçmeler yaşanabilir, ancak bu hatalar asla yokluğa ve umutsuzluğa sürüklememelidir. Eğer kişi düzenli olarak kendini kontrol altında tutar ve sorgulamayı başarabilir ise, arınma sürecinde kendine doğru bir şekilde ve yapıcı olarak gözlemleme şansı elde eder.

11. Tanrıdan isteme yollarını araştırmalı, O'nun razı olduğu işleri bulmalı, O'na sürekli dua etmeli, O'nu düşünmeli ve O'nda yoğunlaşmalıyız. Tanrı ile kontağımızı, irtibatımızı güçlendirmeliyiz ki biz O'nu anyalım, O'nun bizden ne yapmamızı ve ne yapmamamızı istediğini bilmeli ve buna uygun bir yaşam tesis etmeliyiz. Böylece O'nun yardımının hep yanımızda olacağını kabul etmeliyiz.

Bu basamakta “ilim ve irfan” vurgulanmaktadır. Kişiyi, bağımlılıktan koruyacak en önemli hususlardan biri manevi beslenmedir. Bağımlı, bir insan olarak kendisini tanımalıdır. Beden, ruh, nefis, ego gibi hususlarda sürekli beslenmelidir. Sürekli okumalı ve araştırmalıdır. Elde ettiği bilgileri de içselleştirerek, kendisini koruma ve yolunu aydınlatmada kullanmasını bilmelidir.

12. Bu basamaklar sonucunda alkol bağımlılığı ile ilgili olarak ruhsal farkındalığımız ve arınmamızın yöntemlerini ve bunun sürdürülebilirliğini öğrenmiş olacağız ve biz bu mesajları diğer bağımlılara da ulaştırmalıyız, onların da kurtulmaları için mücadele etmeliyiz. Her aşamada öğrendiklerimizi onlarla uygulamalıyız.

Bu basamakta “hizmet ve şükür” vurgulanmaktadır. Bağımlılıktan kurtulduğu için teşekkürünü, bir başka bağımlıyı kurtarmak için gayret ederek göstermelidir. “Nimetin şükrü cinsendir” şeklindeki atasözü bu basamağı özetlemektedir. Kişi başkalarını da kurtarmak için mücadele ederken kendi geçmişini de hatırlayacak ve kendisinin hala tehdit altında olduğunu ve korunması gerektiğini yaşayarak görecektir. Böylelikle hem başkalarına hem kendisine iyilik yapmış olacaktır.

Yukarıdaki ilkeler Orijinal ilkelerdir. Cinsiyet ve inanç farklılıkları gibi bireysel hususiyetleri nazara alınarak ve temel ilkelere sadık kalınmak şartıyla rehber söylem değişikliğinde bulunabilir. Bağımlılık türlerine göre 1. ve 12. maddelerde bağımlılık türlerine göre bağımlılığın adında değişiklik yapılabilmekterir akol yerine eroin veya kumar gibi.

12 TRADİTİONS
12 TEMEL İLKE - UYGULAMA İLKELERİ

Aşağıda yer alan 12 ilke , 12 basamaklı rehabilitasyon uygulamasına yöneliktir. Süreç yönetiminde bu ilkelere sadık kalınması 12 Steps'in başarıya ulaşmasını sağlayacaktır.
Bu temel ilkeler:
1. Bizim toplumsal huzurumuz önce gelir, bireysel olarak bağımlılıktan kurtulma başarısı gruplarımızın başarısına bağlıdır.
2. Bizim gruplarımızda rehberlerimiz, sadece gruba hizmet düşüncesi ile hareket eder, yönetmek veya katılımcılara emretmek gibi bir tutumda bulunamazlar. Gruplarımızın temel hedefi Tanrı'nın sevgisini (rızasını) kazanmaktır. Tanrı'ya olan güven ve sevgi ile katılımcı kendisine grup içinde yer bulabilecek ve kendisini rahat ifade edebilecektir.
3. Gruplarımıza dahil olmak için gerekli olan tek şey, bağımlılıktan kurtulma isteğidir.
4. Her grup, bir bütün olarak bağımlılık çalışmalarını etkileyen ve diğer grupları da ilgilendiren hususlar dışında müstakil olmalıdır.
5. Her grup öncelikli olarak bir amaca hizmet etmelidir, o da bağımlılıktan muzdarip olan kişiye, programın gerektirdiği mesajları ulaştırmaktır.
6. Bir bağımlılık grubu her ne sebeple olursa olsun -iyiniyetle dahi- zerre kadar da olsa , mali kazanım elde etmeyi hedefleyemez.
7. Her grup kendine yetmeyi bilmelidir. Dış yardımlar mümkün olduğu kadar minimize edilmelidir.
8. Adsız Alkolikler, rehberlik hizmetlerinin sunulmasında profesyonel kadrolar oluşturmak gibi bir hedefe yönelmemelidir. Ancak ilgili STK'ların hizmet binalarının, rehberlik hizmeti sunmayan çalışanlarının alanlarına göre profesyonellerden oluşmasında mahsur yoktur.
9. Adsız Alkolik grupları esnek olmalıdır, asla katı bir görev paylaşımı şeklinde organize olmamalıdırlar, ancak STK'ların yetkilileri hizmet listeleri oluşturabileceği gibi, yapılacak işler için doğrudan sorumlu kişileri belirleyebilir.
10. AA gruplarında kendi işleri dışında harici konulara girilmez, siyaset veya diğer ayrıştırıcı konuların tartışılmasına izin verilmez.
11. Bizim halkla ilişkiler politikamız bireysel kazanımlardan ziyade etkileşimin artırılmasıdır. Bizim herzaman yazılı ve görsel medyada belli bir seviyede kişisel olarak bilinmezliğimizi (adsızlığımızı) korumamız gereklidir.
12. Bilinmezliğimiz (adsızlığımız) bizim bütün geleneklerimizin, ilkelerimizin temeli olup, bu bize kişilerden önce prensiplerimizi yerleştirmemiz gerektiğini hep hatırda tutmamızı sağlayacaktır.

Kaynaklar:

http://ezinearticles.com/?The-Principles-Behind-The-12-Steps-Of-Addiction-Recovery&id=548351

30 Mayıs 2015 Cumartesi

Cezaevi Şartlarının Kötülüğü ve Kalabalıklaşma İnsan Hakları İhlalidir

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Yengo&Fransa kararında cezaevi kalabalıklaşması ve şartlarının kötülüğünün Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 3. Maddesinin ihlali olarak görmüştür.


54 yaşındaki Fransız vatandaşı Paul Yengo, işlediği bir suç nedeniyle gözaltına alındı. İlk derece mahkemesi, Yengo’nun tutuklu yargılamasına karar verince Yengo, Fransa’nın denizaşırı toprağı New Kaledonya Adası’nda bulunan Nouméa’daki Camp Est Cezaevi’ne gönderildi. Paul Yengo, hapishanenin kötü koşulları nedeniyle idare mahkemesine başvuruda bulundu. Fransa, AİHM tarafından mahkûm edildi. Yengo, başvurusunda cezaevinde 15 metrekarelik bir hücrede 5 kişi kaldıklarını belirtirken, hijyensiz bir ortamda tutulduklarını ve tuvalet ile banyoların insan onuruna aykırı olduğunu vurguladı. Yengo’nun talepleri, yerel mahkeme ve temyiz mahkemesinde de reddedildi. Paul Yengo, hapisten çıktıktan sonra kötü cezaevi koşulları hakkında açtığı davayı kazansa da kendisinin ‘etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini’ dile getirerek AİHM’ye gitti. AİHM, 21 Mayıs 2015 tarihli kararında Fransa devletini Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) işkence ve kötü muamelenin düzenlendiği 3. maddesini, ve etkin başvuru hakkının düzenlendiği 13. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle 4 bin Euro maddi tazminat cezasıyla 4 bin 500 Euro mahkeme hasar ve masraflarını ödemeye mahkûm etti.



Amerika’da da 2009 yılında benzer bir durum meydana gelmiştir. Amerika’nın Kaliforniya eyaletinde, mahkumlar Coleman ve Plata’nın açtığı ve aşırı kalabalıklaşmanın insan hakkı ihlali olduğu iddiası ile açılan davada Kaliforniya eyalet mahkemesi davayı kabul etmiş, kalabalıklaşmayı insan hakkı ihlali olarak görmüş, kalabalıklaşmanın azaltılması ve cezaevi mevcudunun düşürülmesi yönünde tedbirler alınması konusunda idarenin gerekli tedbirleri alması konusunda da süre vermiş, söz konusu karar Federal Yüksel Mahkeme tarafından onanmıştır.



Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Yengo - Fransa Kararına ulaşmak için

http://hudoc.echr.coe.int/sites/eng/Pages/search.aspx#{"fulltext":["yengo"],"documentcollectionid2":["GRANDCHAMBER","CHAMBER"]}



Amerika Kaliforniya Eyalet mahkemesi ve Federal Mahkeme kararlarına ulaşmak ve süreçle ilgili bilgi edinmek için:

http://en.wikipedia.org/wiki/Coleman_v._Schwarzenegger

26 Mayıs 2015 Salı

"ÇOCUK CEZAEVLERİ KAPATILMALI" (MI?)


ÇOCUK KİMDİR? KİME DENİR?
Türk Dil Kurumu Sözlüğünde çocuk,  “Küçük yaştaki erkek veya kız”, “Bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme döneminde bulunan oğlan veya kız, uşak”, olarak tanımlanmaktadır.
Türk Ceza Kanunu çocuğu “henüz onsekiz yaşını doldurmamış kişi,” olarak tanımlamaktadır (TCK md. 6).
Çocuk cezaevlerinin görev alanına 12-18 yaş grubundaki çocuklar girmektedir (CGTİHK md. 11).

TÜRK ÇOCUK ADALET SİSTEMİNDE ‘ÇOCUK” OLARAK KABUL EDİLENLER  GERÇEKTEN “ÇOCUK” MU?
Türk Çocuk Adalet Sistemi 18 yaşına kadarki kişiyi çocuk olarak kabul etmekle birlikte, Türkçe’de yaygın 0-18 yaş grubunda yer alan çocuklar yaş gruplarına göre  bebek, çocuk, kızan, ergen, delikanlı gibi kelimelerle ayrı ayrı dönemler olarak ifade edilmektedir. Benzer kelimeleri İngilizce’de de görmekteyiz. İngilizce’de baby, child, teenager, juvenile, youth gibi kelimelerle 0-18 yaş grubu evrelere ayrılmaktadır.
Türkiye’de çocuk adalet sisteminde yer alan müesseseler “Çocuk Mahkemeleri, Çocuk Cezaevleri” gibi çocuklarla ilgili kurumların tamamı çocuk adı ile tanımlanmaktadır. Ancak İngiltere ve Amerika nazara alındığında çocuk adalet sisteminde yer alan kurumlarda çocuk kelimesinin karşılığı olan child’ın yerine genellikle youth, juvenile gibi kelimeler kullanılmaktadır. Örneğin İngiltere’de bulunan ve Türkçe’ye Çocuk Adalet Kurulu olarak çevrilen  Youth Justice Board’da ‘child’ kelimesi kullanılmamıştır. Yine Amerika’da çocuk cezaevlerine “Youth Detention Center, Juvenil Detention Center, Young Offender İnstitution” kelimeleri ile ifade edilmektedir.
Ülkemizde cezaevlerinde bulunan çocukların büyük çoğunluğu 15-18 yaş grubu oluşturmaktadır. Bu yaş grubunu Türkçe’de “çocuk” yerine ergen veya delikanlı ifadeleri karşılamaktadır. Kaldı ki bu yaş gurubundaki kişiler kendilerine çocuk diye hitap edilmesini veya sistemi içinde çocuk olarak  görülmelerini kabullenememektedirler. Bunun yanında herhangi bir kimseye “Çocuk kimdir, kime denir?” diye sorulduğunda derhal “3-12 yaş grubunda yer alan kişiler” olarak tanımlayacaktır.
Yukarıda yer alan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere Türkiye’de Çocuk Cezaevlerinde bulunanlar çocuk değildir. Bu kişiler “ergen” veya “delikanlı” diye tabir edilen yaş grubunu oluşturmaktadır. Hal böyle iken bu cezaevlerinde yaşanan her olumsuzlukta “çocuk” vurgusu yapılması durumu ajite etmekte, sorunu çözümsüz hale getirmektedir. Öncelikle devlet kurumlarının bu gerçekle yüzleşmesi, çocuk ceza adalet sistemindeki “çocuk” olarak gördüğü bu kişileri hiç olmazsa “ergen” olarak kabul edip yaklaşımını değiştirmelidir.
“ÇOCUK CEZAEVLERİ KAPATILMALI” (MI)?
İdeal olan, yetişkin olsun çocuk olsun insanların cezaevine hiç düşmemesidir. Ancak insan varsa sorun vardır ve suç-ceza ilişkisi varlığını dün olduğu gibi bugün ve yarın da sürdürecektir. Unutmamak gerekir ki cezaevleri insanlığın acımasız bedeni cezalardan kurtuluşu ile neticelenen ve sığınak durumunda olan yerlerdir.  Cezaevlerinin terki halinde, çok daha iyi bir sistem geliştirilmez ise bedeni cezaları geri geleceği  muhakkaktır.
Çocuk ve cezaevi ilişkisi nazara alındığında, tek cümle ile söylenmesi gereken söz “Çocuklar kesinlikle cezaevlerine girmemelidir”. Hukukçular, kriminologlar, sosyologlar, psikologlar, penologlar  alternatif çözüm yolları geliştirmelidir.
Ülkemizde olduğu gibi dünyanın hiçbir ülkesinde çocuk cezaevlerinin yok sayılması, kapatılması ve suça sürüklenmiş olan çocukların serbestçe toplum içinde yaşantılarını sürdürmelerine imkan veren  bir sisteme rastlamak mümkün değildir.
Çocuk adalet sisteminde cezaevlerini kapatmadan önce ele alınması gereken husus suçun önlenmesi, çocuğu cezaevine götüren unsurların ortadan kaldırılmasıdır. Kimi ülkelerde, çocuklarla ilgili suç risklerinin tespit edildiği ilk günden itibaren takibe alındıkları, gönüllüler ve kamu görevlilerince her adımlarının izlendiği, cezaevinin son çare olarak görülüp uygulandığı,  bilimsel verilere dayanan ve ilgili çocuk hakkında tereddüde mahal vermeyecek bir bilgi birikimini oluşturabilen uygulama örneklerine rastlanabilmektedir. Buna en güzel örnek İngiltere’de bulunan Youth Justice Board’dır. Bu kurul Türkiye’nin idari sisteminde yer alan bağımsız idari otorite olarak tanımlanan BDDK gibi özerk yapıda bir kuruldur. Çocukları suç riskinin doğduğu ilk günden itibaren bir kamu görevlisi veya gönüllü eli ile takip edip yaşanan aksaklıkların en üst seviyede bakan nezdinde gündeme getirebilmekte talepleri öncelikli olarak dikkate alınmaktadır. Bir başka uygulama örneği “kamu vesayeti” sistemidir. Ülkemizde velayet asıl olup veli ölmüş veya velayet hakkını kullanmasına engel haller varsa (akıl hastalığı, hükümlülük vs.) çocuğa vasi atanabilmekte çocuğun hukuksal temsili bu şekilde yapılmaktadır. Eğer veli varsa çocuğa vasi atanması çok istisnai hallerde gerçekleşebilmekte, hem velayet hem vesayet aynı anda yürütülememektedir. Özellikle Avrupa ülkelerinde rastlanan “kamu vesayeti” sisteminde velinin velayet hakkı devam etmekle birlikte, velinin sorumsuzluğu veya eğitim durumunun el vermemesi, meslek hayatının çocuğu ile yeterince ilgilenmesine olanak tanımaması gibi hallerde çocuğun okul işleri, adli veya idari temsili gibi hususlarda “kamu vesayeti” müsessesi işletilmekte ve çocuğa bir vasi atanmakta onun takibi bu vasi tarafından yapılmaktadır. Çocuk bu şekilde sahipsiz bırakılmamakta velilerinin bıraktığı boşluk doldurulabilmekte, kendisini suça sürükleyebilecek hususların önünü alma imkanı elde edilebilmektedir.  
Çocuk cezaevlerinin kapatılması hususu ikinci aşamayı oluşturmaktadır. Çocuk cezaevleri kapatılamaz, iç acıtıcı da olsa çocukların işledikleri suçlar nedeniyle cezaevlerine girmeleri kaçınılmaz bir gerçekliktir. Cezası az olan suçlar nedeniyle çocukların cezaevlerine alınmalarının önüne geçilme gayreti (suçun niteliğine göre) makul karşılanabilse de   hakkında çok somut deliller, bilgi ve belgeler bulunan cinsel saldırı veya  cinayet zanlısı bir çocuğun/ergenin sokakta gezmesi her şeyden önce demokrasinin en önemli argumanlarından olan “toplum sözleşmesi” ile çatışacaktır. Mağdur bu manzara ile karşı karşıya kaldığı an kendisi adaleti tesis etmek amacıyla faili cezalandırma  yoluna başvurabilecektir.  Bunun ne anlama geldiğini neticelerini  ayrıca ifade etmeye gerek yoktur.
Cezaevlerinin kaçınılmazlığının kabulü karşısında yapılması gereken sorunlu alanların tespiti ile bu alanlara müdahalede bulunulmasıdır. Ülkemizde müstakil çocuk cezaevleri çocukların bireysel güvenliklerinin, eğitim ve iyileştirme çalışmalarının en iyi yapıldığı kurumlardır. Çocuk cezaevlerinin kapatılması halinde çocuklar yetişkinlerin barındırıldığı karma kurumlara alınacaklardır. Karma kurumlarda tutulan çocukların durumları çok daha vahimdir. Bu halde çocuk cezaevlerinin temel sorunu dinamik güvenlik olarak adlandırılan ve çocukların fıtratına en uygun olan eğitim ve iyileştirme faaliyetlerinin etkinliğinin artırılmasıdır. Bu yönü ile çocuk cezaevleri sorununa ıslah yöntemlerini oldukça başarılı bir şekilde uygulayarak çözümler üreten ve bu yönü ile en başarılı çocuk cezaevi yöneticiliğine örnek gösterilebilecek olan Diagrama Foundation (Diagrama Vakfı)’dır.  Bir STK olan Diagrama Foundation İspanya’da bir kısım çocuk cezaevlerinin yönetimini üstlenmiş durumdadır. Vakfın dikkat çeken başarısı  Avrupa ülkelerine de yayılmasına netice vermiştir. Türkiye de bu iyi uygulama örneklerinden faydalanarak çocuk cezaevlerinde yaşanan sorunları en aza indirip, cezaevlerinin Amsterdam Cezaevi ile başlayan ıslaha hizmet hedefine ulaşmasına imkan vermelidir.

Sonuç olarak, kimi sivil toplum kuruluşlarının cezaevlerinde bulunan çocuklarla ilgili yaşanan dramlara karşı sessiz kalmamaları ve devleti çözüm üretmeye davet etmeleri, eğer çözüm üretilmeyecekse çocukların bu şartlar altında cezaevlerine alınmaması yönündeki taleplerini “çocuk cezaevleri kapatılsın!” şeklinde ifade etmelerini taktirle karşılamak gerekir. Bununla birlikte aynı STK’lara, suça sürüklenmekle birlikte cezaevine alınmayan ancak ileride yeniden suça sürüklenmelerinin önü alınmaz ise cezaevlerine girmeleri muhakkak gibi gözüken ve  Denetimli Serbsetlik kapsamında takip edilen,  sayıları 10.000’i bulan çocuklar için ne yaptıkları, bu çocukların gelecekte cezaevlerine girmemeleri için ne tür tedbirler geliştirdikleri, önerilerinin ne olduğudur. Eğer bu 10.000 çocuğun suça sürüklenmelerinin önüne geçilirse çocuk cezaevlerine zaten gerek kalmayacaktır.  

17 Mayıs 2015 Pazar

TÜRK CEZA HUKUKUNDA UYUŞTURUCU SUÇLARI

TÜRK CEZA HUKUKU SİSTEMİNDE UYUŞTURUCU MADDE SUÇLARI

I. UYUŞTURUCU MADDENİN TEMİNİNE İLİŞKİN SUÇLAR
A- Uyuşturucu Madde İmali
Tıbbi amaçla ve bu kapsamda alınan resmi izinler dışında, uyuşturucu  ve uyarıcı nitelik taşıyan her türlü maddenin üretimi ülkemizde yasaktır.
Uyuşturucu madde imali olarak kabul edilen yöntemler, bizzat kendisi uyuşturucu etkiye sahip bitkilerin  tarımsal üretimi laboratuar  veya benzeri bir ortamda kenevir, haşhaş gibi hammaddelerin uyuşturucuya dönüştürülmesi, uyuşturucu niteliği olan hammaddelerin başka kimyasallarla birleştirilerek maddelerin hacminin artırılması veya uyuşturucu etkisinin artırılması, aslen piyasada serbest olarak bulunan kimyasal maddelerin uyuşturucu etkiye sahip yeni maddeler oluşturulması veya geliştirilen yeni yöntemlerle uyuşturucu maddeler elde edilmesidir. 
1. 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununda Yer Alan Düzenleme
Uyuşturucu/uyarıcı madde imal ve ticaretine ilişkin düzenlemeler Türk Ceza Kanunu’nun 188’inci maddesinde düzenlenmiştir. Biz burada imal ve ticarete ilişkin hususları ayrı ayrı değerlendireceğiz.
aa- Temel Ceza
Türk Ceza Kanununun  188 maddesinin birinci fıkrasına göre “Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imal…… eden kişi, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.”  denilmektedir. Bu maddenin ilk şekli ceza “10 yıldan az olmamak” iken 14.06.2014 tarih 6545 sayılı yasa ile yapılan değişiklikten sonra ceza 20 yıldan az olmamak şeklinde düzenlemiştir.
Bu maddede düzenlenen “yirmibin güne kadar adli para cezası” ibaresinin uygulanması, mahkeme suçun oluş şekli, elde edilen madde miktarı gibi gerekçelerle ….günden yirmibin güne kadar bir gün para cezası taktir edecek, belirlenen günü günlüğü 20 ile 100 TL arasında belirleyeceği para miktarı ile çarpıp sonuç cezayı bulabilecektir. Yani 20 kg eroin yakalanmış mahkeme “günlüğü 20 TL’den 5000 gün para cezası ile cezalandırılmasına dediği zaman kişi 100.000 TL para cezası ile cezalandırılmış olacaktır.
bb- Cezayı Artıran Haller
TCK 188 maddesinin dördüncü fıkrasına göre:
- İmal suçunda uyuşturucu/uyarıcı maddenin türünün eroin, kokain, morfin, sentetik kannabinoid ve türevleri veya bazmorfin olması halinde ceza yarı oranında artırılır.
- Suçun üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır.
-  Suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, verilecek ceza bir kat artırılır.
- Suçun sağlık personeli tarafından işlenmesi halinde : İmal suçunun tabip, diş tabibi, eczacı, kimyager, veteriner, sağlık memuru, laborant, ebe, hemşire, diş teknisyeni, hastabakıcı, sağlık hizmeti veren, kimyacılıkla veya ecza ticareti ile iştigal eden kişi tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
cc- Daha Az Cezayı Gerektiren Haller
TCK 188’inci maddesinin 6’ncı fıkrasında özel reçeteli ilaçlarla ilgili olarak, “Üretimi resmi makamların iznine veya satışı yetkili tabip tarafından düzenlenen reçeteye bağlı olan ve uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğuran her türlü madde açısından da yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanır. (Ek cümle: 29/6/2005 – 5377/22 md.) Ancak, verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.” denilmektedir.




2- 2313 Sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanunda Yeralan Düzenleme
Bu kanun temelde uyuşturucu/uyarıcı madde özelliği taşıyan ancak tıb vb alanlarda kullanılması gereken hammaddelerin teminine ilişkin düzenlemeleri içermektedir. Yasada kenevir ekiminin izin prosedürü, hangi illerde yapılabileceği hususları da yer almaktadır.
2313 sayılı yasanın 23. Maddesinde “Esrar elde etmek amacıyla kenevir ekimi yapan kişi dört yıldan on iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (Ek cümle: 18/6/2014-6545/1 md.) Münhasıran kendi kullanımı için ihtiyaç duyduğu esrarı elde etmek amacıyla kenevir ekimi yapan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu madde kapsamında ekim yapma ibaresinden, tohumun toprağa ekilmesinden ürünün hasadına kadarki süreç anlaşılır.” denilmektedir. Bu kanunda izin prosedürüne aykırı davrananlarla ilgili ayrı düzenlemeler yapılmıştır.
Buna göre esrar elde etmek amacıyla yapılan kenevir ekimi:
- Eğer bireysel kullanım için yapılmış ise (örneğin 1 kök 5 kök gibi) 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası
- Eğer ele geçirilen miktar bireysel kullanımın ötesine geçmiş ise (100 kök, 1000 kök gibi) 4 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür.
3- 3298 Sayılı Uyuşturucu Maddelerle İlgili Kanun
Bu kanun eroin ve baz morfinin hammaddesini oluşturan haşhaş bitkisinin ekimine ilişkin izin verilen bölgeler, üretim prosedürü gibi hususları içermektedir.
3298 sayılı yasanın 4. maddesi ceza hükümlerini düzenlemiştir. Buna göre “İzinsiz olarak haşhaş ekimi yapan kişi bir yıldan beş yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu madde kapsamında ekim yapma ibaresinden, tohumun toprağa ekilmesinden ürünün hasadına kadarki süreç anlaşılır.” İzin prosedürüne aykırı davrananlarla ilgili ayrı ceza hükümleri düzenlenmiştir.


B- Uyuşturucu Madde İthal ve İhracı
Uyuşturucu/uyarıcı madde ithal ve ihracı suçlarının oluşması bakımından, uyuşturucu/uyarıcı maddenin yurda yabancı bir ülkeden sokulması veya yurttan çıkarılması yeterlidir. Bu uyuşturucu/uyarıcı maddenin gümrükten, sınırdan kaçak yollarla veya  kim tarafından (Türk vatandaşı veya yabancı uyruklu) yurda sokulduğunun veya çıkarıldığının bir önemi yoktur.
1- Temel Ceza
Türk Ceza Kanununun  188 maddesinin birinci fıkrasına göre “Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak… ithal veya ihrac eden kişi, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.”  denilmektedir. Bu maddenin ilk şekli ceza “10 yıldan az olmamak” iken 14.06.2014 tarih 6545 sayılı yasa ile yapılan değişiklikten sonra ceza 20 yıldan az olmamak şeklinde düzenlemiştir.
Bu maddede düzenlenen “yirmibin güne kadar adli para cezası” ibaresinin uygulanması, mahkeme suçun oluş şekli, elde edilen madde miktarı gibi gerekçelerle ….günden yirmibin güne kadar bir gün para cezası taktir edecek, belirlenen günü günlüğü 20 ile 100 TL arasında belirleyeceği para miktarı ile çarpıp sonuç cezayı bulabilecektir. Yani 20 kg eroin yakalanmış mahkeme “günlüğü 20 TL’den 5000 gün para cezası ile cezalandırılmasına dediği zaman kişi 100.000 TL para cezası ile cezalandırılmış olacaktır.
2- Cezayı Artıran Haller
TCK 188 maddesinin dördüncü fıkrasına göre:
- İthal  suçunda uyuşturucu/uyarıcı maddenin türünün eroin, kokain, morfin, sentetik kannabinoid ve türevleri veya bazmorfin olması halinde ceza yarı oranında artırılır.
- Suçun üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır.
-  Suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, verilecek ceza bir kat artırılır.

- Suçun sağlık personeli tarafından işlenmesi halinde : İmal suçunun tabip, diş tabibi, eczacı, kimyager, veteriner, sağlık memuru, laborant, ebe, hemşire, diş teknisyeni, hastabakıcı, sağlık hizmeti veren, kimyacılıkla veya ecza ticareti ile iştigal eden kişi tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
3- Daha Az Cezayı Gerektiren Haller
TCK 188’inci maddesinin 6’ncı fıkrasında özel reçeteli ilaçlarla ilgili olarak, “Üretimi resmi makamların iznine veya satışı yetkili tabip tarafından düzenlenen reçeteye bağlı olan ve uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğuran her türlü madde açısından da yukarıdaki fıkralar hükümleri uygulanır. (Ek cümle: 29/6/2005 – 5377/22 md.) Ancak, verilecek ceza yarısına kadar indirilebilir.” denilmektedir.

II- UYUŞTURCU MADDENİN YURT İÇİNDE TİCARETİ
A- Temel Ceza
Türk Ceza Kanunu 188’inci maddesinin 3’üncü fıkrası “Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmi bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.(1)(2) (Ek cümle: 18/6/2014 – 6545/66 md.) Ancak, uyuşturucu veya uyarıcı madde verilen veya satılan kişinin çocuk olması hâlinde, veren veya satan kişiye verilecek hapis cezası on beş yıldan az olamaz.” eklindeki düzenleme ile uyuşturucu maddenin yurt içinde dolaşımını yasaklamış olup sayılan eylemlerin tamamın ticaret olarak değerlendirilmektedir.  
B- Cezayı Artıran Haller
TCK 188 maddesinin dördüncü fıkrasına göre:
- Uyuşturucu veya uyarıcı madde verilen veya satılan kişinin çocuk olması hâlinde, veren veya satan kişiye verilecek hapis cezası on beş yıldan az olamayacaktır.
- Uyuşturucu madde ticaretine konu uyuşturucu/uyarıcı maddenin türünün eroin, kokain, morfin, sentetik kannabinoid ve türevleri veya bazmorfin olması halinde ceza yarı oranında artırılacaktır.
- Uyuşturucu madde ticareti oluşturan eylemlerin, okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır.
- Suçun üç veya daha fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır.
-  Suç işlemek için teşkil edilmiş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, verilecek ceza bir kat artırılacaktır.
- Suçun sağlık personeli tarafından işlenmesi halinde : İmal suçunun tabip, diş tabibi, eczacı, kimyager, veteriner, sağlık memuru, laborant, ebe, hemşire, diş teknisyeni, hastabakıcı, sağlık hizmeti veren, kimyacılıkla veya ecza ticareti ile iştigal eden kişi tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır.

III- UYUŞTURUCU MADDE KULLANIMINI KOLAYLAŞTIRMA SUÇU
Uyuşturucu madde kullanımını kolaylaştırma suçu TCK 190’ıncı maddesinde düzenlenmiştir. Madde metni kolaylaştırma olarak kabul edilecek eylemleri ayrı ayrı saymıştır.
Buna göre
Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırmak için; a) Özel yer, donanım veya malzeme sağlayan, b) Kullananların yakalanmalarını zorlaştıracak önlemler alan, c) Kullanma yöntemleri konusunda başkalarına bilgi veren, kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır.

Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını alenen özendiren veya bu nitelikte yayın yapan kişi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır. Burada kastedilen yazılı, görsel ve sosyal medya ve diğer her türlü özendirici eylemlerin gerçekleştirilmesi ifade edilmektedir
Bu maddede tanımlanan suçların sağlık personeli olan,  tabip, diş tabibi, eczacı, kimyager, veteriner, sağlık memuru, laborant, ebe, hemşire, diş teknisyeni, hastabakıcı, sağlık hizmeti veren, kimyacılıkla veya ecza ticareti ile iştigal eden kişi tarafından işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır

IV- UYUŞTURUCU MADDE KULLANMA ve KULLANMAK İÇİN BULUNDURMA
Türk Ceza Kanunu 191’inci maddeye göre uyuşturucu madde kullanımı suç olarak kabul edilmiştir.  TCK’nın diğer suçlara bakış açısı ile uyuşturucu madde kullanımına bakış açısı farklıdır. Buna göre uyuşturucu madde kullanımında ve kullanmak için bulundurulması halinde eylem öncelikle denetimli serbestlik sürecine tabi tutulmakta, bu süreçte tedavi veya denetime tabi tutularak uyuşturucu madde kullanımının önüne geçilmesi hedeflenmektedir. Eğer failin bu tedavi ve tedbirlere riayet etmemesi halinde yargılama ve cezalandırma yoluna gidilmektedir.

A- Ceza Hükmü:
Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılacaktır (TCK 191/1. Fıkra). Bu fiillerin; okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılacaktır( TCK 191/10. Fıkra).


B- Suçun soruşturulması süreci ve erteleme prosedürü:
1. Bu suçtan dolayı başlatılan soruşturmada uyuşturucu madde kullandığı tespit edilen kişi hakkında herhangi bir usuli şart aranmaksızın beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir.
2. Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır.
3. Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu süre Cumhuriyet savcısının kararı ile üçer aylık sürelerle en fazla bir yıl daha uzatılabilir. Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gerek görülmesi hâlinde denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir.
(4) Hakkında erdeleme kararı verilen kişinin, erteleme süresi zarfında;
a) Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi,
b) Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması,
c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması,  hâlinde, hakkında kamu davası açılır.
(5) Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması ihlal nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz. Buna göre ikinci kullanım suç olarak değil ihlal olarak kabul edilmektedir. 
(6) Kamu davasının açılmasından sonra, şahsın tekrar uyuşturucu madde kullanma/bulundurma suçunu işlemesi halinde kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilemez. Bu düzenleme ile ülkemizde 5237 sayılı yasanın yürürlüğe girmesinden sonra yaşanan aynı kullanıcı hakkında 100 defayı bulan tedavi/denetimli serbestlik tedbiri uygulamalarının önüne geçilebilecektir.
(7) Hakkında erteleme kararı verilen şahıs kendisi hakkında belirlenen yükümlülüklere aykırı davranmadığı ve yasakları ihlal etmediği takdirde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir ve böylelikle dava açılmaz.
V- UYUŞTURUCU MADDE SUÇLARINDA ETKİN PİŞMANLIK
Türk Ceza Kanunu sisteminde uyuşturucu madde ticareti ve kullanımı ile mücadelede etkin pişmanlık hükümlerini uygulayarak, bu suça bir şekilde dahil olmuş kişilerin pişmanlıkla suçların ortaya çıkarılması, suçluların yakalanması hususlarında devlete yardım etmesi yönündeki davranışları karşılığında cezasızlık veya ceza indirimini öngörmüştür. Etkin pişmanlık hususu TCK 192. Maddesinde düzenlenmiştir.
Buna göre :
1- Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarına iştirak etmiş olan kişi, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce, diğer suç ortaklarını ve uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin saklandığı veya imal edildiği yerleri merciine haber verirse, verilen bilginin suç ortaklarının yakalanmasını veya uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ele geçirilmesini sağlaması halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
2-  Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce, bu maddeyi kimden, nerede ve ne zaman temin ettiğini merciine haber vererek suçluların yakalanmalarını veya uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ele geçirilmesini kolaylaştırırsa, hakkında cezaya hükmolunmaz.
3-  Bu suçlar haber alındıktan sonra gönüllü olarak, suçun meydana çıkmasına ve fail veya diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım eden kişi hakkında verilecek ceza, yardımın niteliğine göre dörtte birden yarısına kadarı indirilir.
4- Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı soruşturma başlatılmadan önce resmi makamlara başvurarak tedavi ettirilmesini isterse, cezaya hükmolunmaz.