26 Mayıs 2015 Salı

"ÇOCUK CEZAEVLERİ KAPATILMALI" (MI?)


ÇOCUK KİMDİR? KİME DENİR?
Türk Dil Kurumu Sözlüğünde çocuk,  “Küçük yaştaki erkek veya kız”, “Bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme döneminde bulunan oğlan veya kız, uşak”, olarak tanımlanmaktadır.
Türk Ceza Kanunu çocuğu “henüz onsekiz yaşını doldurmamış kişi,” olarak tanımlamaktadır (TCK md. 6).
Çocuk cezaevlerinin görev alanına 12-18 yaş grubundaki çocuklar girmektedir (CGTİHK md. 11).

TÜRK ÇOCUK ADALET SİSTEMİNDE ‘ÇOCUK” OLARAK KABUL EDİLENLER  GERÇEKTEN “ÇOCUK” MU?
Türk Çocuk Adalet Sistemi 18 yaşına kadarki kişiyi çocuk olarak kabul etmekle birlikte, Türkçe’de yaygın 0-18 yaş grubunda yer alan çocuklar yaş gruplarına göre  bebek, çocuk, kızan, ergen, delikanlı gibi kelimelerle ayrı ayrı dönemler olarak ifade edilmektedir. Benzer kelimeleri İngilizce’de de görmekteyiz. İngilizce’de baby, child, teenager, juvenile, youth gibi kelimelerle 0-18 yaş grubu evrelere ayrılmaktadır.
Türkiye’de çocuk adalet sisteminde yer alan müesseseler “Çocuk Mahkemeleri, Çocuk Cezaevleri” gibi çocuklarla ilgili kurumların tamamı çocuk adı ile tanımlanmaktadır. Ancak İngiltere ve Amerika nazara alındığında çocuk adalet sisteminde yer alan kurumlarda çocuk kelimesinin karşılığı olan child’ın yerine genellikle youth, juvenile gibi kelimeler kullanılmaktadır. Örneğin İngiltere’de bulunan ve Türkçe’ye Çocuk Adalet Kurulu olarak çevrilen  Youth Justice Board’da ‘child’ kelimesi kullanılmamıştır. Yine Amerika’da çocuk cezaevlerine “Youth Detention Center, Juvenil Detention Center, Young Offender İnstitution” kelimeleri ile ifade edilmektedir.
Ülkemizde cezaevlerinde bulunan çocukların büyük çoğunluğu 15-18 yaş grubu oluşturmaktadır. Bu yaş grubunu Türkçe’de “çocuk” yerine ergen veya delikanlı ifadeleri karşılamaktadır. Kaldı ki bu yaş gurubundaki kişiler kendilerine çocuk diye hitap edilmesini veya sistemi içinde çocuk olarak  görülmelerini kabullenememektedirler. Bunun yanında herhangi bir kimseye “Çocuk kimdir, kime denir?” diye sorulduğunda derhal “3-12 yaş grubunda yer alan kişiler” olarak tanımlayacaktır.
Yukarıda yer alan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere Türkiye’de Çocuk Cezaevlerinde bulunanlar çocuk değildir. Bu kişiler “ergen” veya “delikanlı” diye tabir edilen yaş grubunu oluşturmaktadır. Hal böyle iken bu cezaevlerinde yaşanan her olumsuzlukta “çocuk” vurgusu yapılması durumu ajite etmekte, sorunu çözümsüz hale getirmektedir. Öncelikle devlet kurumlarının bu gerçekle yüzleşmesi, çocuk ceza adalet sistemindeki “çocuk” olarak gördüğü bu kişileri hiç olmazsa “ergen” olarak kabul edip yaklaşımını değiştirmelidir.
“ÇOCUK CEZAEVLERİ KAPATILMALI” (MI)?
İdeal olan, yetişkin olsun çocuk olsun insanların cezaevine hiç düşmemesidir. Ancak insan varsa sorun vardır ve suç-ceza ilişkisi varlığını dün olduğu gibi bugün ve yarın da sürdürecektir. Unutmamak gerekir ki cezaevleri insanlığın acımasız bedeni cezalardan kurtuluşu ile neticelenen ve sığınak durumunda olan yerlerdir.  Cezaevlerinin terki halinde, çok daha iyi bir sistem geliştirilmez ise bedeni cezaları geri geleceği  muhakkaktır.
Çocuk ve cezaevi ilişkisi nazara alındığında, tek cümle ile söylenmesi gereken söz “Çocuklar kesinlikle cezaevlerine girmemelidir”. Hukukçular, kriminologlar, sosyologlar, psikologlar, penologlar  alternatif çözüm yolları geliştirmelidir.
Ülkemizde olduğu gibi dünyanın hiçbir ülkesinde çocuk cezaevlerinin yok sayılması, kapatılması ve suça sürüklenmiş olan çocukların serbestçe toplum içinde yaşantılarını sürdürmelerine imkan veren  bir sisteme rastlamak mümkün değildir.
Çocuk adalet sisteminde cezaevlerini kapatmadan önce ele alınması gereken husus suçun önlenmesi, çocuğu cezaevine götüren unsurların ortadan kaldırılmasıdır. Kimi ülkelerde, çocuklarla ilgili suç risklerinin tespit edildiği ilk günden itibaren takibe alındıkları, gönüllüler ve kamu görevlilerince her adımlarının izlendiği, cezaevinin son çare olarak görülüp uygulandığı,  bilimsel verilere dayanan ve ilgili çocuk hakkında tereddüde mahal vermeyecek bir bilgi birikimini oluşturabilen uygulama örneklerine rastlanabilmektedir. Buna en güzel örnek İngiltere’de bulunan Youth Justice Board’dır. Bu kurul Türkiye’nin idari sisteminde yer alan bağımsız idari otorite olarak tanımlanan BDDK gibi özerk yapıda bir kuruldur. Çocukları suç riskinin doğduğu ilk günden itibaren bir kamu görevlisi veya gönüllü eli ile takip edip yaşanan aksaklıkların en üst seviyede bakan nezdinde gündeme getirebilmekte talepleri öncelikli olarak dikkate alınmaktadır. Bir başka uygulama örneği “kamu vesayeti” sistemidir. Ülkemizde velayet asıl olup veli ölmüş veya velayet hakkını kullanmasına engel haller varsa (akıl hastalığı, hükümlülük vs.) çocuğa vasi atanabilmekte çocuğun hukuksal temsili bu şekilde yapılmaktadır. Eğer veli varsa çocuğa vasi atanması çok istisnai hallerde gerçekleşebilmekte, hem velayet hem vesayet aynı anda yürütülememektedir. Özellikle Avrupa ülkelerinde rastlanan “kamu vesayeti” sisteminde velinin velayet hakkı devam etmekle birlikte, velinin sorumsuzluğu veya eğitim durumunun el vermemesi, meslek hayatının çocuğu ile yeterince ilgilenmesine olanak tanımaması gibi hallerde çocuğun okul işleri, adli veya idari temsili gibi hususlarda “kamu vesayeti” müsessesi işletilmekte ve çocuğa bir vasi atanmakta onun takibi bu vasi tarafından yapılmaktadır. Çocuk bu şekilde sahipsiz bırakılmamakta velilerinin bıraktığı boşluk doldurulabilmekte, kendisini suça sürükleyebilecek hususların önünü alma imkanı elde edilebilmektedir.  
Çocuk cezaevlerinin kapatılması hususu ikinci aşamayı oluşturmaktadır. Çocuk cezaevleri kapatılamaz, iç acıtıcı da olsa çocukların işledikleri suçlar nedeniyle cezaevlerine girmeleri kaçınılmaz bir gerçekliktir. Cezası az olan suçlar nedeniyle çocukların cezaevlerine alınmalarının önüne geçilme gayreti (suçun niteliğine göre) makul karşılanabilse de   hakkında çok somut deliller, bilgi ve belgeler bulunan cinsel saldırı veya  cinayet zanlısı bir çocuğun/ergenin sokakta gezmesi her şeyden önce demokrasinin en önemli argumanlarından olan “toplum sözleşmesi” ile çatışacaktır. Mağdur bu manzara ile karşı karşıya kaldığı an kendisi adaleti tesis etmek amacıyla faili cezalandırma  yoluna başvurabilecektir.  Bunun ne anlama geldiğini neticelerini  ayrıca ifade etmeye gerek yoktur.
Cezaevlerinin kaçınılmazlığının kabulü karşısında yapılması gereken sorunlu alanların tespiti ile bu alanlara müdahalede bulunulmasıdır. Ülkemizde müstakil çocuk cezaevleri çocukların bireysel güvenliklerinin, eğitim ve iyileştirme çalışmalarının en iyi yapıldığı kurumlardır. Çocuk cezaevlerinin kapatılması halinde çocuklar yetişkinlerin barındırıldığı karma kurumlara alınacaklardır. Karma kurumlarda tutulan çocukların durumları çok daha vahimdir. Bu halde çocuk cezaevlerinin temel sorunu dinamik güvenlik olarak adlandırılan ve çocukların fıtratına en uygun olan eğitim ve iyileştirme faaliyetlerinin etkinliğinin artırılmasıdır. Bu yönü ile çocuk cezaevleri sorununa ıslah yöntemlerini oldukça başarılı bir şekilde uygulayarak çözümler üreten ve bu yönü ile en başarılı çocuk cezaevi yöneticiliğine örnek gösterilebilecek olan Diagrama Foundation (Diagrama Vakfı)’dır.  Bir STK olan Diagrama Foundation İspanya’da bir kısım çocuk cezaevlerinin yönetimini üstlenmiş durumdadır. Vakfın dikkat çeken başarısı  Avrupa ülkelerine de yayılmasına netice vermiştir. Türkiye de bu iyi uygulama örneklerinden faydalanarak çocuk cezaevlerinde yaşanan sorunları en aza indirip, cezaevlerinin Amsterdam Cezaevi ile başlayan ıslaha hizmet hedefine ulaşmasına imkan vermelidir.

Sonuç olarak, kimi sivil toplum kuruluşlarının cezaevlerinde bulunan çocuklarla ilgili yaşanan dramlara karşı sessiz kalmamaları ve devleti çözüm üretmeye davet etmeleri, eğer çözüm üretilmeyecekse çocukların bu şartlar altında cezaevlerine alınmaması yönündeki taleplerini “çocuk cezaevleri kapatılsın!” şeklinde ifade etmelerini taktirle karşılamak gerekir. Bununla birlikte aynı STK’lara, suça sürüklenmekle birlikte cezaevine alınmayan ancak ileride yeniden suça sürüklenmelerinin önü alınmaz ise cezaevlerine girmeleri muhakkak gibi gözüken ve  Denetimli Serbsetlik kapsamında takip edilen,  sayıları 10.000’i bulan çocuklar için ne yaptıkları, bu çocukların gelecekte cezaevlerine girmemeleri için ne tür tedbirler geliştirdikleri, önerilerinin ne olduğudur. Eğer bu 10.000 çocuğun suça sürüklenmelerinin önüne geçilirse çocuk cezaevlerine zaten gerek kalmayacaktır.