ÇOCUK
KİMDİR? KİME DENİR?
Türk Dil Kurumu Sözlüğünde çocuk, “Küçük
yaştaki erkek veya kız”, “Bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme
döneminde bulunan oğlan veya kız, uşak”, olarak tanımlanmaktadır.
Türk Ceza Kanunu çocuğu “henüz onsekiz yaşını doldurmamış kişi,” olarak
tanımlamaktadır (TCK md. 6).
Çocuk cezaevlerinin görev alanına 12-18 yaş
grubundaki çocuklar girmektedir (CGTİHK md. 11).
TÜRK ÇOCUK
ADALET SİSTEMİNDE ‘ÇOCUK” OLARAK KABUL EDİLENLER GERÇEKTEN “ÇOCUK” MU?
Türk Çocuk Adalet Sistemi 18 yaşına kadarki
kişiyi çocuk olarak kabul etmekle birlikte, Türkçe’de yaygın 0-18 yaş grubunda
yer alan çocuklar yaş gruplarına göre bebek, çocuk, kızan, ergen, delikanlı gibi
kelimelerle ayrı ayrı dönemler olarak ifade edilmektedir. Benzer kelimeleri
İngilizce’de de görmekteyiz. İngilizce’de baby, child, teenager, juvenile,
youth gibi kelimelerle 0-18 yaş grubu evrelere ayrılmaktadır.
Türkiye’de çocuk adalet sisteminde yer alan
müesseseler “Çocuk Mahkemeleri, Çocuk Cezaevleri” gibi çocuklarla ilgili
kurumların tamamı çocuk adı ile tanımlanmaktadır. Ancak İngiltere ve Amerika
nazara alındığında çocuk adalet sisteminde yer alan kurumlarda çocuk
kelimesinin karşılığı olan child’ın yerine genellikle youth, juvenile gibi
kelimeler kullanılmaktadır. Örneğin İngiltere’de bulunan ve Türkçe’ye Çocuk
Adalet Kurulu olarak çevrilen Youth
Justice Board’da ‘child’ kelimesi kullanılmamıştır. Yine Amerika’da çocuk
cezaevlerine “Youth Detention Center, Juvenil Detention Center, Young Offender
İnstitution” kelimeleri ile ifade edilmektedir.
Ülkemizde cezaevlerinde bulunan çocukların
büyük çoğunluğu 15-18 yaş grubu oluşturmaktadır. Bu yaş grubunu Türkçe’de “çocuk”
yerine ergen veya delikanlı ifadeleri karşılamaktadır. Kaldı ki bu yaş
gurubundaki kişiler kendilerine çocuk diye hitap edilmesini veya sistemi içinde
çocuk olarak görülmelerini
kabullenememektedirler. Bunun yanında herhangi bir kimseye “Çocuk kimdir, kime
denir?” diye sorulduğunda derhal “3-12 yaş grubunda yer alan kişiler” olarak
tanımlayacaktır.
Yukarıda yer alan açıklamalardan da
anlaşılacağı üzere Türkiye’de Çocuk Cezaevlerinde bulunanlar çocuk değildir. Bu
kişiler “ergen” veya “delikanlı” diye tabir edilen yaş grubunu oluşturmaktadır.
Hal böyle iken bu cezaevlerinde yaşanan her olumsuzlukta “çocuk” vurgusu
yapılması durumu ajite etmekte, sorunu çözümsüz hale getirmektedir. Öncelikle
devlet kurumlarının bu gerçekle yüzleşmesi, çocuk ceza adalet sistemindeki “çocuk”
olarak gördüğü bu kişileri hiç olmazsa “ergen” olarak kabul edip yaklaşımını
değiştirmelidir.
“ÇOCUK
CEZAEVLERİ KAPATILMALI” (MI)?
İdeal olan, yetişkin olsun çocuk olsun insanların
cezaevine hiç düşmemesidir. Ancak insan varsa sorun vardır ve suç-ceza ilişkisi
varlığını dün olduğu gibi bugün ve yarın da sürdürecektir. Unutmamak gerekir ki
cezaevleri insanlığın acımasız bedeni cezalardan kurtuluşu ile neticelenen ve
sığınak durumunda olan yerlerdir.
Cezaevlerinin terki halinde, çok daha iyi bir sistem geliştirilmez ise
bedeni cezaları geri geleceği muhakkaktır.
Çocuk ve cezaevi ilişkisi nazara alındığında,
tek cümle ile söylenmesi gereken söz “Çocuklar kesinlikle cezaevlerine
girmemelidir”. Hukukçular, kriminologlar, sosyologlar, psikologlar, penologlar alternatif çözüm yolları geliştirmelidir.
Ülkemizde olduğu gibi dünyanın hiçbir
ülkesinde çocuk cezaevlerinin yok sayılması, kapatılması ve suça sürüklenmiş
olan çocukların serbestçe toplum içinde yaşantılarını sürdürmelerine imkan
veren bir sisteme rastlamak mümkün
değildir.
Çocuk adalet sisteminde cezaevlerini
kapatmadan önce ele alınması gereken husus suçun önlenmesi, çocuğu cezaevine
götüren unsurların ortadan kaldırılmasıdır. Kimi ülkelerde, çocuklarla ilgili
suç risklerinin tespit edildiği ilk günden itibaren takibe alındıkları,
gönüllüler ve kamu görevlilerince her adımlarının izlendiği, cezaevinin son
çare olarak görülüp uygulandığı, bilimsel verilere dayanan ve ilgili çocuk
hakkında tereddüde mahal vermeyecek bir bilgi birikimini oluşturabilen uygulama
örneklerine rastlanabilmektedir. Buna en güzel örnek İngiltere’de bulunan Youth
Justice Board’dır. Bu kurul Türkiye’nin idari sisteminde yer alan bağımsız
idari otorite olarak tanımlanan BDDK gibi özerk yapıda bir kuruldur. Çocukları
suç riskinin doğduğu ilk günden itibaren bir kamu görevlisi veya gönüllü eli
ile takip edip yaşanan aksaklıkların en üst seviyede bakan nezdinde gündeme
getirebilmekte talepleri öncelikli olarak dikkate alınmaktadır. Bir başka
uygulama örneği “kamu vesayeti” sistemidir. Ülkemizde velayet asıl olup veli
ölmüş veya velayet hakkını kullanmasına engel haller varsa (akıl hastalığı,
hükümlülük vs.) çocuğa vasi atanabilmekte çocuğun hukuksal temsili bu şekilde
yapılmaktadır. Eğer veli varsa çocuğa vasi atanması çok istisnai hallerde
gerçekleşebilmekte, hem velayet hem vesayet aynı anda yürütülememektedir.
Özellikle Avrupa ülkelerinde rastlanan “kamu vesayeti” sisteminde velinin
velayet hakkı devam etmekle birlikte, velinin sorumsuzluğu veya eğitim durumunun
el vermemesi, meslek hayatının çocuğu ile yeterince ilgilenmesine olanak
tanımaması gibi hallerde çocuğun okul işleri, adli veya idari temsili gibi
hususlarda “kamu vesayeti” müsessesi işletilmekte ve çocuğa bir vasi atanmakta
onun takibi bu vasi tarafından yapılmaktadır. Çocuk bu şekilde sahipsiz
bırakılmamakta velilerinin bıraktığı boşluk doldurulabilmekte, kendisini suça
sürükleyebilecek hususların önünü alma imkanı elde edilebilmektedir.
Çocuk cezaevlerinin kapatılması hususu ikinci
aşamayı oluşturmaktadır. Çocuk cezaevleri kapatılamaz, iç acıtıcı da olsa çocukların
işledikleri suçlar nedeniyle cezaevlerine girmeleri kaçınılmaz bir
gerçekliktir. Cezası az olan suçlar nedeniyle çocukların cezaevlerine
alınmalarının önüne geçilme gayreti (suçun niteliğine göre) makul karşılanabilse
de hakkında çok somut deliller, bilgi ve belgeler
bulunan cinsel saldırı veya cinayet
zanlısı bir çocuğun/ergenin sokakta gezmesi her şeyden önce demokrasinin en
önemli argumanlarından olan “toplum sözleşmesi” ile çatışacaktır. Mağdur bu manzara
ile karşı karşıya kaldığı an kendisi adaleti tesis etmek amacıyla faili cezalandırma
yoluna başvurabilecektir. Bunun ne anlama geldiğini neticelerini ayrıca ifade etmeye gerek yoktur.
Cezaevlerinin kaçınılmazlığının kabulü karşısında
yapılması gereken sorunlu alanların tespiti ile bu alanlara müdahalede
bulunulmasıdır. Ülkemizde müstakil çocuk cezaevleri çocukların bireysel
güvenliklerinin, eğitim ve iyileştirme çalışmalarının en iyi yapıldığı
kurumlardır. Çocuk cezaevlerinin kapatılması halinde çocuklar yetişkinlerin
barındırıldığı karma kurumlara alınacaklardır. Karma kurumlarda tutulan
çocukların durumları çok daha vahimdir. Bu halde çocuk cezaevlerinin temel
sorunu dinamik güvenlik olarak adlandırılan ve çocukların fıtratına en uygun
olan eğitim ve iyileştirme faaliyetlerinin etkinliğinin artırılmasıdır. Bu yönü
ile çocuk cezaevleri sorununa ıslah yöntemlerini oldukça başarılı bir şekilde
uygulayarak çözümler üreten ve bu yönü ile en başarılı çocuk cezaevi
yöneticiliğine örnek gösterilebilecek olan Diagrama Foundation (Diagrama Vakfı)’dır.
Bir STK olan Diagrama Foundation İspanya’da
bir kısım çocuk cezaevlerinin yönetimini üstlenmiş durumdadır. Vakfın dikkat
çeken başarısı Avrupa ülkelerine de
yayılmasına netice vermiştir. Türkiye de bu iyi uygulama örneklerinden
faydalanarak çocuk cezaevlerinde yaşanan sorunları en aza indirip, cezaevlerinin
Amsterdam Cezaevi ile başlayan ıslaha hizmet hedefine ulaşmasına imkan vermelidir.
Sonuç olarak, kimi sivil toplum kuruluşlarının
cezaevlerinde bulunan çocuklarla ilgili yaşanan dramlara karşı sessiz kalmamaları
ve devleti çözüm üretmeye davet etmeleri, eğer çözüm üretilmeyecekse çocukların
bu şartlar altında cezaevlerine alınmaması yönündeki taleplerini “çocuk
cezaevleri kapatılsın!” şeklinde ifade etmelerini taktirle karşılamak gerekir. Bununla
birlikte aynı STK’lara, suça sürüklenmekle birlikte cezaevine alınmayan ancak
ileride yeniden suça sürüklenmelerinin önü alınmaz ise cezaevlerine girmeleri
muhakkak gibi gözüken ve Denetimli Serbsetlik
kapsamında takip edilen, sayıları 10.000’i
bulan çocuklar için ne yaptıkları, bu çocukların gelecekte cezaevlerine
girmemeleri için ne tür tedbirler geliştirdikleri, önerilerinin ne olduğudur.
Eğer bu 10.000 çocuğun suça sürüklenmelerinin önüne geçilirse çocuk
cezaevlerine zaten gerek kalmayacaktır.