5 Aralık 2014 Cuma

SUÇLULARIN ISLAHI VE DEĞER EĞİTİMİ

Son yılların en popüler kavramlarından biri hiç şüphesiz değer eğitimi. Artık eğitimden sorumlu kamu idareleri, eğitim kurumları ve tabii ki ıslah faaliyeti yürüten cezaevleri bu konuya ciddiyetle eğilmekteler.

Değer eğitimi, Yasayan Değerler Eğitim Programı (YDEP) adı altında 1995 yılında Birleşmiş Milletlerin 50. yıl dönümü kutlamaları kapsamında uluslararası bir proje olarak uygulanmaya başlanmıştır. UNESCO'nun himayesinde oldukça geniş bir çerçevede uygulama alanı bulmuş ve bugün dünyanın hemen her ülkesinde ilk ve orta seviye eğitim kurumlarının müfredatlarına girmiş durumdadır.

Değer eğitimi, sevgi, saygı, adalet, demokrasi, hoşgörü gibi globalleşme ile birlikte gelen yalnızlık, bencillik, hoşgörüsüzlük gibi pekçok olumsuzluğun yıprattığı değerleri yeni nesillere kazandırmayı amaç edinmiştir.

Suçluların ıslahına değerler eğitiminin katkısı mümkün mü? Sorusunun cevabı da dünya genelinde aranmaktadır. Aslında bu sorunun cevabına kimse "hayır" diyememekte ancak büyük çoğunluğu yetişkin olan, tahliye sonrası kendini suça iten mekana ve ortama dönecek olan suçlulara bu değerler nasıl kazandırılmalı, nasıl bir yöntem izlenmeli ve sürdürülebilirlik nasıl sağlanmalı sorularına kimse açık, net tatmin edici cevaplar verememektedir.

Suç ve değer yargıları arasında bir ilişki olduğu kesindir. Sonuçta suçlu toplumun değer yargılarına onların önemsedikleri, kutsadıkları bir şeylere muhalif davranmıştır. Toplum bu nedenle suçluları istememekte, bir zamanlar acımasız bedeni cezalarla öldürdüğü suçluları şimdi şehirlerden uzak cezaevlerinde tutma çabasındadır. Peki toplum istemediği bu kişilere - ki kişiler de bunun farkında - o toplumun önemsediği değerler nasıl kazandırılacak?

Cezaevinde değer eğitimi çok uzun zamandır tartışılan bir hususdur. Suçluların değer düzeyinin tespitine ve nasıl istenen seviyeye getirilebileceğine ilişkin çalışmalar yapılmıştır. Örneğin Lucien Morin isimli Kanadalı bir yazar "Cezaevinde Değerler Eğitimi" isimli bir makaleyi 1979 yılında kaleme almıştır. Daha geriye gidildiğinde  Lombroso, Feri ve diğerleri de mahkumları değerler çerçevesinde incelemiş, mahkumların dindarlık düzeylerinden, cezaevi jargonuna kadar bir çok hususu dikkatlice gözlemleyip bu hususlarda çıkarımlarda bulunmuşlardır (bkz. Faruk Erem Adalet Psikolojisi).

Cezaevlerinde değer eğitimi uygulamaları veya değer esaslı ıslah uygulamalarına aşağıdaki örnekleri vermek mümkündür.

Amerika'da ömrünün son 30 yılını mahukmalara adayan ve Prison Angel olarak bilinen Rahibe Antonia'nın cezaevlerinde yaptığı sevgi temelli bir değer eğitim modelidir. Hakkında kitap ve makaleler yazılan ve belgeseller çekilen bu kadının başarısı, cezaevinde sevgi ve fedakarlık merkezli bir faaliyet yürütmesi, azılı suçlular olarak bilinen hedef kitlenin kalplerinde yaktığı sevgi meşalesidir.

Yine Amerika merkezli ve bu gün dünyada 130 civarında faaliyet gösteren Prison Fellowship İnternational'ın yürüttüğü cezaevlerinde ıslah faaliyetlerine katkı çalışmaları değer eğitimine gösterilecek diğer bir örnektir. Kilise merkezli bir dernek olup, Hristiyanlık'ın argumanları ile faaliyetlerini yürütmekle birlikte, ailesi cezaevinde bulunan mahkum çocuklarına yönelik Melek Ağacı programı, onarıcı adalet çalışmalarını temsil eden Restorative Justice programı, Ruanda'da katliama katılan suçlularla ailesi katledilenlerin barıştırıldığı Umuvumu Ağacı programı ve suçlularla mağdurları aynı ortamda toplayıp birbirlerini anlama çalışmalarının yürütüldüğü Çınar Ağacı programı ve diğer bir kısım çalışmalarını sadece İncil veya Hristiyanlık adına yürütülen faaliyetler olarak görmemek gerekir. Sayılan programlarda empati, sevgi, saygı, adalet, bağışlama, hoşgörü, yardımlaşma gibi pek çok değer davranışsal bir şekilde ortaya konularak suçlu, suçluların çocukları, mağdurlar ve cezaevi personelini kapsayıcı bir değer eğitimi çalışması yürütülmektedir.

İspanya'da Diagrama Fondaditon isimli vakıf bir kısım çocuk cezaevlerini yönetmektedir. Gerek vakfın internet sitesi gerekse bu vakıf ile ilgili yapılan çalışmalar göstermektedir ki, Avrupa'da cezaevi aşamasında suçlu çocuklar/ergenlerle en az sorun yaşayan, tahliye sonrasında geri dönüş oranı en düşük olan çocuk cezaevi yönetim sistemini bu vakıf temsil etmektedir. Başarısı ile Avrupa'nın pek çok ülkesine yayılması arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır. Peki bunu nasıl başardı? Muhatabı anlama, ona değer verme, değerli olduğunu hissettirerek denilebilir. Sevgi, saygı, karşılıklı güven ve adalet değerlerinin yaşanarak öğretilmesi.

Türkiye cezaevlerinde de değer eğitimi 2014 yılı başından bu yana ıslah faaliyetlerinin bir parçası olarak uygulanmaktadır. Değer eğitiminin suçluların ıslahına ne ölçüde katkı sağladığı ve hedeflenen kazanımlardan ne kadarına ulaşıldığı hususları tabii ki zamanla ortaya çıkacaktır.

Cezaevlerinde değer eğitimi için nereden başlanmalı sorusuna Lucien Morin'in "filantropist eğitimciler" tespitine katılmaktayız.

Bu konunda çocuk cezaevlerinde bulunan madde bağımlısı ergenlere yönelik seminer veren bir gönüllünün "Bu çocuklarda müthiş bir öfke var, annesine, babasına, ona karşı ilk suç işleyene, onu ilk suça itene, kendine suç işletip dışarda gezene, zengine, fakire, cezaevinde onu yokluğa terk edenlere ve tüm topluma, öncelikle bunun keşfi gerekiyor ve bu öfkenin sevgi, sevmek, sevilmekle söndürülmesi gerekiyor" sözü sanırım nereden başlanılması gerektiği yönünde bir fikir oluşturacaktır.