"Suçları önlemek istiyor musunuz? Bırakın bilimin ışıkları özgürlükle birlikte olsun" Cesare Beccaria
4 Ocak 2015 Pazar
KADİM MEDENİYETLERDE SUÇ VE CEZA - 1- SÜMERLER
Sümerler sucluların takip olunarak cezalandırılmalarının doğrudan doğruya devletin yetkisinde olduğunu kabul eder. Sümerler, fertler tarafından gerceklestirilen, mesela adam oldurme, yaralama, dövme, ahlaksız davranışlar, hırsızlık gibi bircok fiilleri suc kabul ederek bunların her biri hakkında cesitli cezalar tayin etmistir.
Sümerlerde şahıslara karsı islenen suclara verilecek cezalar suca muhatap olanla suçlunun hur olup olmamasına gore değisirdi. Hür olmayan kişilerin özgür fertlere karsı gerçekleştirdikleri suçların cezası, aynı fiilleri isleyen ve fakat özgür bir suçluya verilecek cezadan daha ağır olurdu. Keza, suç mağdurlarının özgür kimseler olması da suçlunun daha ağır cezalandırılmasını gerektirirdi. Eğer mağdur hür bir kimse ise, bu takdirde, suçlunun, gerçekleştirdiği fiilin aynının kendi sahsı hakkında da tatbiki suretiyle cezalandırılması yoluna gidilirdi. Mesela, hür bir kişinin sahsına karsı gerçekleştirdiği ve bir organında zarara yol açan eylemin failinin aynı organında aynı şekilde zarar meydana getirilecek şekilde cezalandırılırdı. Eğer mağdur hürriyetine sahip bir kisi değilse, bu takdirde, suçlu hakkında, sucun özelliğine göre miktarı tayin edilecek olan para cezası hükmolunurdu.
Sümer hukukunda mülkiyet hakkına affolunan önemin neticesi olarak mala karşı işlenen suçlara yönelik olarak ağır cezalar tayin etmiştir. Hırsızlık ve mala zarar vermeye ilişkin suçlarda malı çalınan kişinin haklarını korumak amacıyla çok mühim hükümler kabul etmiştir. Mesela, bir dini müesseseye veya hükümdara ait bir şeyi çalan ve keza bu hususta suçluya yataklık eden ya çaldığı malın otuz beş mislini vermek suretiyle cezadan kurtulur veya ölüme mahkum edilirdi. Bir kişi hırsızlık gayesiyle diğer bir kişinin evine duvar delmek suretiyle girmişse, suçlu ölüme mahkum edilir ve deldiği duvarın önüne gömülürdü. Meydana gelen bir yangını söndürmeye memur bir kişinin yangın telasından istifade ederek hırsızlık yapması halinde, suçlu ateşte yakılmak suretiyle cezalandırılırdı. Babasına ait kıymetli eşyaları onun oğlundan veya efendisine ait malları onun kölesinden satın alan veya bunları rehin olarak kabul eden kişi, hırsızlık veya hırsızlığa yataklık suçlarına verilecek cezalarla tecziye edilirdi. Sümer hukuku, malı çalınan veya malını kaybeden kişiye, onu elinde bulunduran üçüncü şahıslardan talep hakkını da tanımıştır. Eğer üçüncü şahıs, bu malı satın aldığını iddia ederse, bu takdirde onu kendisine satanı bildirmeye ve bunu şahitlerle de ispata mecbur tutulurdu. Keza, malının çalındığını veya kaybettiğini söyleyen kişinin de o malın kendisine aidiyetini şahitlerle ispat etmesi gerekirdi. Eğer üçüncü sahsın elinde bulunan bu malın, onun çalındığını veya kaybolduğunu iddia eden kişiye aidiyeti ispat edilirse, bu mal onun hakiki sahibine iade olunur, bu malı üçüncü sahsa satan kişi hem o malın bedelini bu üçüncü sahsa ödemeye mecbur tutulur ve hem de hırsız kabul olunarak olum cezasına mahkum edilirdi. Yalnız bu malı üçüncü sahsa satan kişi ölmüşse, bu takdirde mal yine hakiki sahibine iade olunur ve üçüncü şahıs da iade ettiği bu malın bedelinin beş mislini o malı kendisine satan kişinin terekesinden alırdı. Eğer üçüncü şahıs başkasına ait olan bu malı kendisine satanı gösteremez ve bu hususu şahitlerle ispat edemezse, bu takdirde malı elinde bulunduran üçüncü şahıs statüsündeki kişi hırsız kabul edilerek olum cezasıyla cezalandırılırdı.
Sümer hukukuna göre, çocuk çalmak veya çalana yataklık etmek, hur olmayan kişileri kaçırmak olum cezasını icap ettirirdi. Sahibinin evinden kaçan bir köleyi tutarak evine götüren ve onu kendisine mal etmek isteyen kişi hırsızlık sucuna binaen cezalandırılırdı.
Sümerlerde, zina, iftira, büyücülük gibi suçlarda gerek suçluluğun tespiti gerekse cezalandırma yöntemi olarak suya atılma yöntemine başvurulmaktaydı. Hayat kaynağı olması nedeniyle suya tanrısal bir fonksiyon yüklenmekteydi. Suç işlediğinden şüphelenilen kişinin suya atılarak canlı çıkıp çıkmamasına göre suçlu olup olmadığı veya cezasını hak edip etmediği tespit edilme yoluna gidilmekteydi.