GENEL OLARAK
Hükümlülerin
yiyecek bedellerini ödemelerine ilişkin yasa
30/6/1934 tarih ve 2548 sayılı
Ceza Evleriyle Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve
Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanundur.
Bu kanunun 2.
Maddesi şu şekildedir:
“Her mahkûm cezaevinde bulunduğu müddetçe
yiyecek bedelini ödemeğe mecburdur.
Bu
yiyecek bedelleri cezaevleri
idarelerince altı ayda bir bordro yapılarak tahakkuk ettirilir. Mahkûmiyetleri
altı aydan aşağı olan mahkûmlara ait bordrolar salıverilecekleri tarihten bir
hafta evvel yapılır. Bordrolar mahkûmlara da tebliğ olunur.
Tahakkuk ettirilen yiyecek bedelleri mahkûmlar
tarafından ödenmezse, Cumhuriyet Müddeiumumilikleri tarafından kendilerinin
ikametgahı belediyeleri ve belediye teşkilatı olmıyan yerlerde bağlı
bulundukları kaymakam veya nahiye müdürlükleri marifetiyle borçlarını ödemeğe
muktedir olup olmadıkları tahkik olunur.
İktidarları anlaşıldığı halde borçlarını
ödemiyenlerden Cumhuriyet Müddeiumumiliklerinin iş'arı üzerine Maliye
dairelerince Tahsili Emval Kanunu hükümleri tatbik olunarak borçlar tahsil
olunur.
Yiyecek bedellerinden doğan alacaklar
mahkûmiyetin hitamı tarihinden başlamak üzere beş senelik mürururzamana
tabidir.
(Değişik: 9/5/2001- 4671/3 md.) İşyurtlarında
çalıştırılanlar ile ödeme gücü olmadığı anlaşılanlardan yiyecek bedelleri
alınmaz.”
-
Bu
madde metninden de anlaşılacağı üzere cezaevi iaşe bedelleri sadece “mahkum”
yani hükümlüden alınmaktadır. Bu yüzden tutuklulardan alınmaz, alınmaması
gerekir. Tutukludan alınmamasının sebebi kişinin orada devlet zoru ile
masumiyet karinesi altında tutuluyor olmasıdır.
- Mahkumların
iaşe bedelleri 6183 yasaya göre değil, bahsettiğimiz 2845 sayılı yasaya göre tahsil edilmektedir. Bu nedenle 6183 sayılı
yasadaki usul burada işletilemez. Çünkü özel yasa var. Tabi vergi hukukçuları
daha iyi bilir.
-
Bu
paranın tahsil işini savcılıklar takip ediyor. Mal müdürlükleri /vergi
daireleri değil. Cezaevi idaresi mahkumdan alamazsa, bir belge hazırlayıp
kişinin ikametgahı savcılığına bir yazı yazıyor. Şahsın ödeme gücü
araştırılıyor. Eğer ödeme durumu yoksa öylece kalıyor. Eğer ödeme gücü varsa
malmüdürlüğüne veya vergi dairesine bildiriliyor orası tahsil ediyor.
-
Uygulamada
savcılık polis veya jandarmaya yazı yazıp malvarlığını araştırıyor.
-
KHK
ile işinden atılmış ve tamamen fakir durumda olanlar da durumlarını bildirip
parayı ödemekten içtinap edebilirler.
-
Fakirliklerinin
ispatı için ne tür belgeler ortaya konulabilir.
o Kendisinden para talep edilenler Anayasa
mahkemesi, Asliye Hukuk Mahkemesi gibi bir yerlere açtıkları davalarda adli
yardım almışlarsa fakirliklerini bu
kararla belgeleyebilirler. Ceza dava dosyasında mahkeme sosyal ekonomik durum
araştırması yaptırmış ve emniyet malvarlığı yoktur diye bir belge vermişse bu
sunulabilir.
o Fakirliği ispatlamanın bir başka yolu fakirlik
ilmühaberi. Daha önce muhtarlıklardan fakirlik ilmühaberi adlı bir belge
alınıyordu, savcılıklar buna itibar ediyordu.
o Fakirliği ispatlayabilecek pek çok yöntem var.
bunlardan herhangi birine başvurulabilir.
-
Aileler, kendilerini kesinlikle
parayı ödeme ile sorumlu tutmamalılar. Bu borç şahsi bir borçtur. Aileleri
ilgilendirmez. Eğer ödemezlerse de ailelerden talep edilemez.
-
Burada şu soru akla gelebilir mahkumun cezaevindeki şahsi hesabında yani
emanet para hesabındaki parayı alabilirler mi? Hayır o kişinin şahsi parasıdır.
Mahkum yazılı dilekçe vermedikçe o parayı asla çekemezler. Cezaevi kantininden
bile imzalı belge ile alışveriş yapılır.
-
Bu durumda hükümlüler yine de hesaplarında çok para tutmamalılar.
SÜRECİN İŞLEYİŞİ VE ÖDEME GÜCÜ YOKSA YAPILMASI GEREKENLER
1-
Tahakkuk
Vergi hukuku kapsamında
bir borcun vergi dairesince tahsilinin yapılabilmesi için öncelikle tahakkuk
ettirilmesi gerekir. Bu kapsamda ilk mektup 2845 sayılı yasaya göre kişi
cezaevindeyse kendisine tebliğ edilecek. Tahliye olmuşsa savcılıklar
aracıylığıyla tebligat yapılacak. 2845 sayılı yasadaki özel düzenleme gereği bu
aşamada ödeme durumunun olmadığını cezaevine veya savcılığa bildirmeli.
Gerekirse yukarıda bahsedilen belgeler veya benzerleri ile durum belgelenmeli.
Vergi hukuku temel
kurallarına göre kişiye doğrudan ödeme emri gönderilmez/gönderilmemeli.
Öncelikle borcun tahakkuk ettikten sonra tahsil aşamasına geçilebilir. Yani
öncelikle borçludan belirli bir süre içerisinde borcun ödenmesinin istenilmesi,
bu tebligatın usule uygun olarak yapılması gerekmektedir. Türkiye’de ödeme
emrinden önce borcun tahsili için gönderilen karar/işlem çoğunlukla usule uygun
olarak tebliğ edilmemektedir. Eğer ödeme emri gönderilmiş ise 7 gün veya ödeme
emrinde belirtilen süre içerisinde Vergi veya İdare Mahkemelerinde itiraz
edilmesidir. Bu itiraz yapılırken en önemli husus ödeme emrinden önce
gönderilen veya gönderildiği söylenen işlem/karar usulüne uygun tebliğ edildi
mi? Ödeme emrinden sonra borca itiraz edilemiyor. Bu nedenle ödeme emrinden
önce gönderilen karara karşı vergi mahkemesi veya idare mahkemesinde borca
itiraz için dava açılmalıdır. Bu dava açılmazsa ödeme emri gönderilebilir.
Tabiiki yürütmenin durdurulması kararı alınmadıysa, ama ödeme emrine bakan
mahkeme bu davanın sonucunu beklemeli ve bu dosyada verilen karara göre bir
karar vermelidir.
Dikkat edilecek Hususlar:
Tahakkuk eden veya karar
altına alınan borçtan dolayı “usulüne uygun” bir işlem veya karar var mı ve bu
usulüne uygun tebliğ edildi mi?
Bir karara var ve usule
uygun tebliğ edildi ise bu karara veya işleme karşı, olayın konusuna göre vergi
veya idare mahkemesinde dava açılmalıdır. Yani konu vergi ile alakalı ise Vergi
Mahkemesi, idare ile ilgili, mesela para cezası ise idare mahkemesinde dava
açılmalıdır.
Ödeme emri tahsilat için
gönderilen bir işlemdir. Tahakkuk edilen vergi, karar veya işleme karşı usule
uygun tebliğ yapıldı ve dava açılmadıysa artık ödeme emrine karşı açılan davada
“borcum yoktur” vs gibi itirazlar yapılamaz.
Türkiye’de karar/ödeme
emirlerinin çoğu usule uygun tebliğ yapılmıyor. Karar usule uygun tebliğ
edilmediyse Mahkeme ödeme emrini iptal ediyor.
2-
Ödeme emri ve sonrası
Savcılık araştırması
yapılmadan doğrudan, Vergi dairesi/mal müdürlüğü şahsın ekonomik durumu
olmamasına rağmen 6183’e göre ödeme emri gönderirse ne yapılacak. Vergi
dairesine itiraz edilebilir mi? Ödeme emri gelmiş, 17.600 TL, şahıs sigortalı
bir işte asgari ücretle çalışıyor. Bu borcu öyle ha diyince ödeyemez. Zaten
kazandığı para karnını doyurmuyor. Bu durumda ne yapmalı. Vergi daireleri
taksitlendirme, borcu öteleme, vergi barışı vs. yapabiliyor mu? Vergi dairesi
icra takibi yaparsa evindeki tüm malları, araba, ev vs. haczedebilir mi?
Bir borç tahakkuk ettikten sonra kişi dava açmıyor veya
borcu kabul ediyorsa ödeme emrinden sonra kesinlikle mal beyanında bulunmalı ve
param yok demelidir. Aksi halde tazyik hapsi var ve kişi hapse girmemek için
borcu ödemek zorunda veya taksitlendirmek zorunda kalabilir. Bu nedenle
kesinlikle mal beyanında bulunması gerekir. Geçimi haricinde parası yok ise
sigortalı olarak çalıştığı bir işten dolayı aldığı bu paraya haciz konulamaz.
Mesela 3.000TL maaş alan birinin asgari geçimi bellidir ve bu paraya haciz
konuşsa bile çok az bir kısmına konuşabilir. Hepsine veya geçiminden daha
fazlasına haciz konulursa itiraz edebilir ve bu hacze karşı ayrıca dava
açabilir.
Kişinin pahalı ve lüx olmayan eşyalarına haciz konulamaz.
Evi ve arabası çok lüx değil ve sadece birer tane var ise bu araba veya eve
haciz konularda paraya çevrilemez.
İnsanın yaşamı için elinde bulundurduğu eşyalar
haczedilemez, haczedilse de paraya çevrilmeyip sadece evde tespit yapıp geriye
dönerler.
Bu gibi durumlarda genelde evi varsa evi veya arabasına
haciz konuluyor. Türkiye’de E-Haciz sistemi yaygınlaşmıştı ve kişinin borcundan
dolayı görünen ev veya arabasına direkt haciz konulabiliyordu.
Ama dikkat edilmesi gereken şey borç bu aşamalara
gelmeden önce kesinlikle müdahale edilmeli ve gerekirse dava açılmalıdır.
3-
Kişi kendisine bir karar veya işlem ulaştığında mutlaka gerekli hukuki
yollara başvurmalıdır. Yukarıda aşamalar metin içinde izah edilmişti. Ana
başlıklar altında tekrar yazmak gerekirse
a. Tahakkuk (İdarenin iç
işleyişi)
b. Tahsil (Genelde 30 gün
içerisinde dava açılmalıdır)
c.
Ödeme emri ( Borcun içeriğine itiraz edilme sadece usule/tebligata vs
itiraz edilebilir)
d. Haciz ( Ev eşyaları
haczedilemez, tek evi ise haczedileme, geçim olarak kullandığı arabası ise
haczedilemez)
BORCA FAİZ İŞLETİLMESİ VE ALACAK ZAMANAŞIMI
Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün resmi internet sitesinde “Hükümlü
ve tutukluların iaşe parası her altı ayda bir belirttiği adrese gönderilerek,
iaşe bedelinin o günkü şartlardaki parasal tutarı kendisinden talep
edilmektedir. Parasal miktar o günkü miktar ne ise, onun üzerinden hesaplanan
miktardır. Zam ve faiz işletilmemektedir.“ açıklaması yer almaktadır. Buna göre
borcun artması söz konusu olmayacaktır.
2548 sayılı yasada Yiyecek bedellerinden doğan alacaklar
mahkûmiyetin hitamı (tahliye) tarihinden başlamak üzere beş senelik
müruruzamana (zamanaşımına) tabidir, denilmektedir. Dolayısıyla 5 yıl
geçmesiyle borç silinecektir.