13 Ocak 2022 Perşembe

SİYASİ MAHPUSLARA SORULAN “ÖRGÜTTEN AYRILDIN MI?” SORUSU ÜZERİNE

 


Şartlı tahliye veya denetimli serbestliğe ayrılmak için “örgütten ayrıldım” dilekçesi verilmesi konusu,

Son günlerde bir konuda sıkça sorular almaktayız. O da cezası kesinleşmiş, hükümlü sıfatıyla cezaevinde bulunanların şartla tahliye edilmeleri veya denetimli serbestliğe ayrılabilmeleri için kendilerinden „örgütten ayrıldıklarına“ dair bir dilekçe istenmektedir. Bu dilekçe verilmesi gerekir mi?

Bu soruya iki cevap verilmektedir.

Birincisi, tüm yargılama aşamalarında yani savcılık, mahkeme, istinaf ve temyiz aşamalarında hep örgüt üyesi olunduğu reddedilmiş, bu dilekçe ile tüm o aşamalardaki redler kabul edilmiş olur. Bu yüzden dilekçe verilmemelidir. İleride bu dilekçe aleyhe kullanılabilir.

İkinci cevap ise şu şekildedir. Bu dilekçe bir prosedürün tamamlanmasından ibarettir. Cezaevi idaresi iyi hal kararı vermek için bu belgeyi örgütlü suçlardan yatan tüm mahkumlardan istemektedir. Bu yüzden bu dilekçe verilebilir.

Biz ikinci görüşü destekleyenler arasındayız. Bunun gerekçelerini şimdi izah edelim.

Öncelikle belirtmek gerekir ki şartlı tahliye kazanılmış bir hak değildir. Kişi iyi halli değilse şartlı tahliyeden faydalanamaz. „İyi hal“ ise Cezaevi Idare ve Gözlem Kurulunun iyi halli olduğuna dair tespiti içeren bir kararı ile mümkündür. Red kararı verilmesi halinde itiraz, dava gibi yollar   var ancak öncelikli şart budur.

Türk ceza infaz sisteminde iyi hali olmak demek, kötü halli olmamak demektir. Yani kişinin şartla tahliyesine engel disiplin cezası yoksa iyi hallidir. Bunun sebebi cezaevi idaresi birine „iyi halli değildir“ derken bunu gerekçelendirmesi gerekir, çünkü kişiyi ekstradan özgürlüğünden mahrum bırakacak bir karara imza atılması sözkonusudur.

Sorumuza dönecek olursak, bu belge verilmeli mi? Verilmemeli mi?

Kanaatimce verilmeli. Çünkü bu belge bir prosedürün parçasıdır. Şöyle ki

Cezaevi idarelerinin istediği bu belgenin arkasında bir yasal gereklilik yatmaktadır. O da şudur. Açığa ayrılma yönetmeliğinin 6. Maddesinin 2. Fıkrasının (ç) bendi şu şekildedir: „Terör ve örgütlü suçlardan hükümlü olup, mensup oldukları örgütten ayrıldıkları idare ve gözlem kurulu kararıyla tespit edilenlerin koşullu salıverilme tarihine bir yıldan az süre kalması,“ halinde şartla tahliyeden yararlanabilecekleri düzenlenmiştir.

Görüldüğü üzere örgütlü suçlarda cezaevi idare ve gözlem kurullarının iyi hal kararı vermesinin öncelikli şartı „örgütten ayrılmadır“. Cezaevleri de bunun tespitini ve belgelendirmesini mahkumun verdiği „örgütten ayrılma“ dilekçesine dayandırmaktadırlar. Yasa böyle bir belge istemiyor, ancak bu belge uygulamanın ürettiği bir belgedir.

Bu yönetmelik açığa ayırma yönetmeliği olması nedeniyle ve şartlı tahliye veya denetimli serbestlik sürecinin ilk basamağı olması nedeniyle önem arzetmektedir. Bilindiği üzere normal şartlarda bir hükümlü önce kapalı cezaevine sonra açık cezaevine sonra denetimli serbestliğe ayrılmaktadır. Tabi bu silsile gümüzde bozuldu ve sistem birbirine girdi. Ancak infaz yasasının kademeli ıslah süreci bu şekilde işlemektedir. Bu konu çok su götürür buralara girmeyeceğiz.

Ikinci olarak, bu belge bir kabul, ikrar, itiraf değildir. Yani bir kişi „örgütten ayrıldım“ dilekçesi vermekle kendisini örgüt üyesi olarak kabul ve ikrar etmemektedir. Bu soruyu şu şekilde izah etmek yerinde olacak. Ortada kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı bulunmaktadır. Bir mahkemenin kararı ile kişi bir örgütün üyesi veya yöneticisi olarak kabul edilmiştir.  Kişi kabul etse de etmese de hukuk düzeninde örgüt üyesidir. Cezaevi idaresi de yasa önünde kişiyi örgüt üyesi kabul etmektedir. Tüm infaz süreci, örgütlü suçlardan mahkum olanlara ilişkin kurallara  göre işletilmektedir. Bu yüzden kişiden de „örgütten ayrıldım“ dilekçesi vermesi beklenmektedir. Kulağa saçma gelebilir, mantığa aykırı olabilir ama bazen bürokrasi böyledir: şekildir.

PKK, DHKP-C gibi terör örgütleri mensuplarının da bu dilekçeleri verdiği bilinmektedir. Bu güne kadarki meslek hayatımda bu dilekçelerin hiçbir şahıs hakkında soruşturma veya kovuşturma aşamasında kullanıldığına şahit olmadık, olan da duymadım.

Peki prosedür nasıl işlemektedir.

Malum olduğu üzere gerek infaz yasasının amir hükümleri, gerekse örgütlü suç hükümlüsünün korunması ve güvenliğinin sağlanması için özellikle terör örgütü hükümlüleri başka hükümlülerle aynı koğuşlarda tutulmazlar. Örgütlü suçlardan yatanlar kendileri ile aynı durumda olanlarla birlikte aynı koğuşlarda kalmaktadırlar.

Kişi örgütten ayrıldığına dair yazılı dilekçesini cezaevi idaresine verecektir. Bu dilekçenin ardından cezaevi idaresi kişiyi „bağımsızlar koğuşu“ olarak adlandırılan kendisi ile benzer durumdakilerin kaldığı koğuşa transfer edecektir. Cezaevi idaresi orada bir süre hükümlüyü gözlemleyecek ve örgütten ayrıldığına kanaat getirirse iyi hal kararı verip, açığa ayrılma, denetimli serbestlik ve şartla tahliyeden faydalandırma kararı verecektir. Tabi uygulama yeknesak değildir, cezaevinden cezaevine değişebilir.

Bu dilekçe ne zaman verilmesi gerekir. Örgütlü suçlardan hükümlü olanların şartla tahliye süresine bir yıl kala denetimli serbestlikten faydalanma hakları bulunmaktadır. Yapılması gereken kararın kesinleşmesinin hemen ardından dilekçenin verilmesidir. Bu dilekçenin ardından gözetim süreci başlayacağından, cezaevlerine ve cezaevi savcılıklarına göre bu süre değişeceği için gözlem sürecinin bir an evvel başlatılması yerinde olacaktır. Zaman kayba yaşanmamalıdır.

Özetlemek gerekirse,

Şartla tahliye ve iyihal sürecinin işletilebilmesi için „örgütten ayrılma“ dilekçesinin verilmesinde hukuken bir mahsur, bir bağlayıcılık yoktur. Kendisini örgüt üyesi olarak görmeyen birinin örgütten ayrıldım dilekçesi vermesi ahlaken etik olarak görülmeyeblir ancak kendisinin reddetmesine rağmen saçma sapan iddialarla mahkum edildiğini de gözden kaçırmamak gerekir.  Kişinin bu belgeyi imzalaması kendisini „terör örgütü üyesi“ yapmaz. Kendisinin bahsedilen dilekçeyi imzalaması veya imzalamamasının hukuk düzeninde üzerine atılı suçun ispatı açısından bir anlamı bulunmamaktadır. Zaten o süreç çoktan geçilmiştir. İleride karşısına çıkması ihtimali de bulunmamaktadır. Geçmişinden dolayı cezalandırılan ve cezası kesinleşen birinin gelecekteki bir dilekçesi ispat için kullanılmasının hukuk düzeninde karşılığı yoktur. Bir anlamı da yoktur.

Kişi bahsedilen belgeyi imzalamaması halinde cezaevi „iyi hal“ belgesi düzenlemekten imtina edebilecektir. Çünkü az evvel izahını yaptığımız açığa ayrılma yönetmeliğindeki „örgütten ayrılma“ şartının gerçekleşmediğini kabul edecektir. Ya da belgelendiremeyecektir. Tersinden bakıldığında da kişi örgütten ayrıldım diyorsa kararında aksini ispatlamakla yükümlüdür. Kimse de bunun için uğraşmaz.

Cezaevi bu belge olmadan karar veremiyor mu? diye soranlar olacaktır. Evet cezaevi Idare Ve Gözlem Kurulu bu belgeye muhtaç değil. Kendisi karar verebilir. Kimse de niye karar verdin diye sormaz. Ancak Türkiye’nin güvenlik bürokrasisinin öncelikle kendisini koruma refleksi bu belgeyi üretmiş. Bu yüzden eğer hükümlü bu dilekçeyi vermezse cezaevi idaresinin taktir yetkisi daha da genişleyip „kişinin örgütten ayrıldığı yönünde bir kanaat oluşmamıştır“ diye karar alabilecektir. Bu durum da kimsenin işine yaramaz, hükümlü olan kişi bihakkın tahliye tarihine kadar bile bekletilebilir. Bu riski almaya gerek yoktur. Unutmamak gerekir ki şartla tahliye kazanılmış hak değildir. Şartla tahliye iyi hale bağlıdır, kişinin iyi hali ortadan kaldıran disiplin cezaları varsa  veya başkaca iyi hale engel durumlar sözkonusuysa iyi hal kararı verilmeyecektir. İyi hal kararı olmadan da şartlı tahliye mümkün olmayacaktır.