Şartlı tahliye veya denetimli serbestliğe
ayrılmak için “örgütten ayrıldım” dilekçesi verilmesi konusu,
Son günlerde bir konuda sıkça
sorular almaktayız. O da cezası kesinleşmiş, hükümlü sıfatıyla cezaevinde
bulunanların şartla tahliye edilmeleri veya denetimli serbestliğe
ayrılabilmeleri için kendilerinden „örgütten ayrıldıklarına“ dair bir dilekçe
istenmektedir. Bu dilekçe verilmesi gerekir mi?
Bu soruya iki cevap
verilmektedir.
Birincisi, tüm yargılama
aşamalarında yani savcılık, mahkeme, istinaf ve temyiz aşamalarında hep örgüt
üyesi olunduğu reddedilmiş, bu dilekçe ile tüm o aşamalardaki redler kabul edilmiş
olur. Bu yüzden dilekçe verilmemelidir. İleride bu dilekçe aleyhe
kullanılabilir.
İkinci cevap ise şu şekildedir. Bu
dilekçe bir prosedürün tamamlanmasından ibarettir. Cezaevi idaresi iyi hal
kararı vermek için bu belgeyi örgütlü suçlardan yatan tüm mahkumlardan
istemektedir. Bu yüzden bu dilekçe verilebilir.
Biz ikinci görüşü destekleyenler
arasındayız. Bunun gerekçelerini şimdi izah edelim.
Öncelikle
belirtmek gerekir ki şartlı tahliye kazanılmış bir hak değildir. Kişi iyi halli
değilse şartlı tahliyeden faydalanamaz. „İyi hal“ ise Cezaevi Idare ve Gözlem
Kurulunun iyi halli olduğuna dair tespiti içeren bir kararı ile mümkündür. Red
kararı verilmesi halinde itiraz, dava gibi yollar var ancak
öncelikli şart budur.
Türk ceza infaz sisteminde iyi hali olmak demek, kötü halli olmamak
demektir. Yani kişinin şartla tahliyesine engel disiplin cezası yoksa iyi
hallidir. Bunun sebebi cezaevi idaresi birine „iyi halli değildir“ derken bunu
gerekçelendirmesi gerekir, çünkü kişiyi ekstradan özgürlüğünden mahrum
bırakacak bir karara imza atılması sözkonusudur.
Sorumuza dönecek olursak, bu belge verilmeli mi? Verilmemeli mi?
Kanaatimce verilmeli. Çünkü bu belge bir prosedürün parçasıdır. Şöyle ki
Cezaevi idarelerinin istediği bu belgenin arkasında bir yasal gereklilik
yatmaktadır. O da şudur. Açığa ayrılma yönetmeliğinin 6. Maddesinin 2.
Fıkrasının (ç) bendi şu şekildedir: „Terör ve örgütlü suçlardan hükümlü olup,
mensup oldukları örgütten ayrıldıkları idare ve gözlem kurulu kararıyla tespit
edilenlerin koşullu salıverilme tarihine bir yıldan az süre kalması,“ halinde
şartla tahliyeden yararlanabilecekleri düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere örgütlü
suçlarda cezaevi idare ve gözlem kurullarının iyi hal kararı vermesinin
öncelikli şartı „örgütten ayrılmadır“. Cezaevleri de bunun tespitini ve
belgelendirmesini mahkumun verdiği „örgütten ayrılma“ dilekçesine
dayandırmaktadırlar. Yasa böyle bir belge istemiyor, ancak bu belge uygulamanın
ürettiği bir belgedir.
Bu yönetmelik açığa ayırma
yönetmeliği olması nedeniyle ve şartlı tahliye veya denetimli serbestlik
sürecinin ilk basamağı olması nedeniyle önem arzetmektedir. Bilindiği üzere
normal şartlarda bir hükümlü önce kapalı cezaevine sonra açık cezaevine sonra
denetimli serbestliğe ayrılmaktadır. Tabi bu silsile gümüzde bozuldu ve sistem
birbirine girdi. Ancak infaz yasasının kademeli ıslah süreci bu şekilde
işlemektedir. Bu konu çok su götürür buralara girmeyeceğiz.
Ikinci olarak, bu belge bir
kabul, ikrar, itiraf değildir. Yani bir kişi „örgütten ayrıldım“ dilekçesi
vermekle kendisini örgüt üyesi olarak kabul ve ikrar etmemektedir. Bu soruyu şu
şekilde izah etmek yerinde olacak. Ortada kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı
bulunmaktadır. Bir mahkemenin kararı ile kişi bir örgütün üyesi veya yöneticisi
olarak kabul edilmiştir. Kişi kabul etse
de etmese de hukuk düzeninde örgüt üyesidir. Cezaevi idaresi de yasa önünde
kişiyi örgüt üyesi kabul etmektedir. Tüm infaz süreci, örgütlü suçlardan mahkum
olanlara ilişkin kurallara göre
işletilmektedir. Bu yüzden kişiden de „örgütten ayrıldım“ dilekçesi vermesi
beklenmektedir. Kulağa saçma gelebilir, mantığa aykırı olabilir ama bazen
bürokrasi böyledir: şekildir.
PKK, DHKP-C gibi terör
örgütleri mensuplarının da bu dilekçeleri verdiği bilinmektedir. Bu güne
kadarki meslek hayatımda bu dilekçelerin hiçbir şahıs hakkında soruşturma veya
kovuşturma aşamasında kullanıldığına şahit olmadık, olan da duymadım.
Peki prosedür nasıl
işlemektedir.
Malum olduğu üzere gerek
infaz yasasının amir hükümleri, gerekse örgütlü suç hükümlüsünün korunması ve
güvenliğinin sağlanması için özellikle terör örgütü hükümlüleri başka
hükümlülerle aynı koğuşlarda tutulmazlar. Örgütlü suçlardan yatanlar kendileri
ile aynı durumda olanlarla birlikte aynı koğuşlarda kalmaktadırlar.
Kişi örgütten ayrıldığına
dair yazılı dilekçesini cezaevi idaresine verecektir. Bu dilekçenin ardından cezaevi
idaresi kişiyi „bağımsızlar koğuşu“ olarak adlandırılan kendisi ile benzer
durumdakilerin kaldığı koğuşa transfer edecektir. Cezaevi idaresi orada bir
süre hükümlüyü gözlemleyecek ve örgütten ayrıldığına kanaat getirirse iyi hal
kararı verip, açığa ayrılma, denetimli serbestlik ve şartla tahliyeden
faydalandırma kararı verecektir. Tabi uygulama yeknesak değildir, cezaevinden
cezaevine değişebilir.
Bu dilekçe ne zaman
verilmesi gerekir. Örgütlü suçlardan hükümlü olanların şartla tahliye süresine
bir yıl kala denetimli serbestlikten faydalanma hakları bulunmaktadır.
Yapılması gereken kararın kesinleşmesinin hemen ardından dilekçenin
verilmesidir. Bu dilekçenin ardından gözetim süreci başlayacağından,
cezaevlerine ve cezaevi savcılıklarına göre bu süre değişeceği için gözlem
sürecinin bir an evvel başlatılması yerinde olacaktır. Zaman kayba
yaşanmamalıdır.
Özetlemek gerekirse,
Şartla tahliye ve iyihal sürecinin
işletilebilmesi için „örgütten ayrılma“ dilekçesinin verilmesinde hukuken bir
mahsur, bir bağlayıcılık yoktur. Kendisini örgüt üyesi olarak görmeyen birinin
örgütten ayrıldım dilekçesi vermesi ahlaken etik olarak görülmeyeblir ancak
kendisinin reddetmesine rağmen saçma sapan iddialarla mahkum edildiğini de
gözden kaçırmamak gerekir. Kişinin bu
belgeyi imzalaması kendisini „terör örgütü üyesi“ yapmaz. Kendisinin bahsedilen
dilekçeyi imzalaması veya imzalamamasının hukuk düzeninde üzerine atılı suçun
ispatı açısından bir anlamı bulunmamaktadır. Zaten o süreç çoktan geçilmiştir.
İleride karşısına çıkması ihtimali de bulunmamaktadır. Geçmişinden dolayı
cezalandırılan ve cezası kesinleşen birinin gelecekteki bir dilekçesi ispat
için kullanılmasının hukuk düzeninde karşılığı yoktur. Bir anlamı da yoktur.
Kişi bahsedilen belgeyi
imzalamaması halinde cezaevi „iyi hal“ belgesi düzenlemekten imtina
edebilecektir. Çünkü az evvel izahını yaptığımız açığa ayrılma yönetmeliğindeki
„örgütten ayrılma“ şartının gerçekleşmediğini kabul edecektir. Ya da
belgelendiremeyecektir. Tersinden bakıldığında da kişi örgütten ayrıldım
diyorsa kararında aksini ispatlamakla yükümlüdür. Kimse de bunun için uğraşmaz.
Cezaevi bu belge olmadan
karar veremiyor mu? diye soranlar olacaktır. Evet cezaevi Idare Ve Gözlem
Kurulu bu belgeye muhtaç değil. Kendisi karar verebilir. Kimse de niye karar
verdin diye sormaz. Ancak Türkiye’nin güvenlik bürokrasisinin öncelikle
kendisini koruma refleksi bu belgeyi üretmiş. Bu yüzden eğer hükümlü bu
dilekçeyi vermezse cezaevi idaresinin taktir yetkisi daha da genişleyip
„kişinin örgütten ayrıldığı yönünde bir kanaat oluşmamıştır“ diye karar
alabilecektir. Bu durum da kimsenin işine yaramaz, hükümlü olan kişi bihakkın
tahliye tarihine kadar bile bekletilebilir. Bu riski almaya gerek yoktur.
Unutmamak gerekir ki şartla tahliye kazanılmış hak değildir. Şartla tahliye iyi
hale bağlıdır, kişinin iyi hali ortadan kaldıran disiplin cezaları varsa veya başkaca iyi hale engel durumlar
sözkonusuysa iyi hal kararı verilmeyecektir. İyi hal kararı olmadan da şartlı
tahliye mümkün olmayacaktır.